Paralellik, paralel devlet ya da paralel devlet yapılanması Türkiye gündemine Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ)’nün 15 Temmuz 2016 yılında gerçekleştirdiği darbe girişimi ile Türkiye gündemine geldi. Gerçi bu tarihten önceleri de paralel yapılar zaman zaman dillendirilse de çeşitli nedenlerle toplumun çoğu tarafından kabul görmemişti.

Paralel yapı dediğimizde yönetim, organizasyon ve yapı olarak devletin işleyişine benzeyen, devletin ya da hükûmetin yasal bir parçası olmayan ancak her anlamda destekçisi görünümünde takiyeci ya da çok rahat kamufle olabilen organizasyonları anlıyoruz. Genel olarak bu yapı devletin politik ve sosyal ideolojisini kitlelere ulaştırır gibi görünür ama gizli ajandası vardır.

Adı FETÖ ya da başka bir düşünce ya da yapı olsun hedef kitleleri sadece devlet kurum ve kuruluşları değil, siyasi partilerden derneklere kadar insanların bir arada olduğu tüm organlardır. Amaçları hizmet ediyormuş gibi görünüp sabırla bekleyip içerisinde yer aldığı yapıyı ele geçirmektir.

Dünya ve Türk tarihinde çeşitli isimlerle bu yapıların var olduğunu biliyoruz. Bir şeyi daha biliyoruz ki, bu yapılar başarılı olmuş gibi görünse de asla hedeflerine ulaşamamışlardır.

Paralel yapı felsefesi tarih boyunca hep olduğu gibi günümüzde ve gelecekte de olacaktır. Sosyolojik, psikolojik, dini ve ekonomik yozlaşmanın olduğu her yerde farklı paralel yapılar ayrık otu gibi en ufak bir nemin olduğu her yerde birden bire ortaya çıkabilirler. FETÖ gibi devleti ele geçirmeyi aklından geçirenler olabildiği gibi, devletin herhangi bir kurum ya da kuruluşunda bağımsız yapılanabilirler. Siyasi parti, yardım kuruluşu, vakıf ya da derneği ele geçirmeye çalışabilirler.

Tabi ki paralel yapı denilince aklımıza ilk FETÖ’cüler gelmektedir. Ancak ahlaki yozlaşmanın olduğu her yerde farklı saiklerle farklı paralel yapılar peydah olabiliyor.

Bunlar devlet, kurum ve kuruluş, siyasi parti, STK, vakıf ve derneklere genelde güvenilir ikinci adam, yardımcı, yaver, baş danışman, sekreter, basın sözcüsü gibi önemli pozisyonlarda yer alırlar. Kimliksiz, eyyamcı, sinsi, yalaka, emir kulu görünümünde oldukları için pek fark edilmezler.

Paralel yapılar virüs salgını gibidir. Yapının içine girdi mi mutlaka hasar bırakmaktadır. Virüsler çoğalmaları için mutlaka bir canlı hücreye gereksinim duyarlar, paralel virüsler de çoğalmak için başka yandaşlara ihtiyaç duyarlar. Dolayısıyla çoğalamazlarsa yaşayamazlar.

Paralel yapılar, kendine yol açan, tüm adamlarının kadrolaşmasına güven içinde izin veren kurum ve kuruluş, siyasi parti, STK, vakıf ve derneğin başındakinin artık zayıfladığını gördüğü an ihanet etme hazırlıklarına başlar. İlk fırsatta onu alaşağı etmek için fırsat kollar. Kumpaslar hazırlar, kurar. Hatta kendi kurduğu kumpastan başındakini yine kendisi kurtarır! Baştakinin en güvenilir adamlarına ihanet kumpasları kurar ve itibarsızlaştırmaya çalışır. Sabırla hedefe odaklanmıştır.

Paralel yapılar kötüdür.

Kötüler organizedir, iyiler ise dağınıktır.

Kötüler kurallara göre oynamaz, iyiler ise ahlaklı ve etik olmayı ister.

Kötüler genelde kararlıdır ve hatta takıntılıdır, iyiler ise hoşgörülüdür.  

Az sayıda olsalar da kötülerden korkulur. Onlar yenilmez zannedilir. Onlara bulaşmaktan korkar insanlar. Oysa iyiler her zaman çoğunluktadır.

Kötüler kendinden olmayanı sevmezler. Kullanamayacaklarını sevmezler. İyiler bilmelidir ki, kötülerin sevmemesi sevmesinden daha iyidir. Beladan uzak olmak en hayırlısıdır.

Sevgili iyiler! Kötülük kuvvetlendiğinde onun gölgesi altına girenlerin çok olması sizi aldatmasın, karanlıkta koyu gri görünen bir sürü insan da açık gridir aslında. Biraz güneş ışığı akla karanın tonlarını ortaya çıkaracaktır.