21. yüzyılda hiç şüphesiz dünyada değişim ve dönüşüm sürecinin hızlandığı görülürken, vasat bulan ve etkisi itibarıyla yaşandığı coğrafyalarda sınırlı kalmayarak küresel etkiler yaratan gelişmeler; yeni dengelerin oluşacağını, köklü değişimlerin yaşanacağını işaret etmektedir.

Afrika kıtası sahip olduğu zengin kaynaklar ile tarihten günümüze kadar her dönemde önemini korumuş bu anlamda da Türkiye dışında dünyadaki pek çok ülke, kıta ile sömürge ya da tek taraflı çıkarlara dayalı münasebetler kurmuştur. Uzun yıllarca süren bu anlayışa ilave olarak Afrika ülkeleri çeşitli bahanelerle kontrol altında tutulmaya çalışılmıştır.

Yakın geçmişte yaşanan hadiseler ışığında kıta genelinde terör ikliminin, siyasi istikrarsızlıkların arttığı, fakirlik, açlık gibi kavramların ise âdeta Afrika ülkeleriyle bütünleşmeye başladığı –üzücüdür ki- görülmektedir. Yaşanan bu karanlık atmosfer bazı çevrelerin kıta genelinde müdahale alanını genişletmiş ve bu bahanelerle kıtanın pek çok stratejik noktasında askeri varlık göstermelerine zemin hazırlamıştır. Özellikle de terör bahanesiyle kıtada askeri varlık gösteren ülkelerin müdahaleleri sonrasında terör faaliyetlerinin azalmak yerine artış göstermesi ve daha da karmaşık bir hâl alması, halkın tepkilerine sebep olmuş, nitekim bu ülkelerin başında gelen Fransa kıta genelindeki askeri varlığını azaltmış ve hatta bazı ülkelerdeki askerlerini tamamen geri çekmiştir.

Diğer yandan kıta genelinde 1950’lerden günümüze kadar 200 civarı askeri darbe gerçekleşirken 1990’lı yıllardan itibaren dünyadaki 40 askeri darbenin 30’u Afrika’da vasat bulmuştur. Kıtada yaşanan son darbe ise 26 Temmuz 2023’te Nijer’de gerçekleşmiştir. Askeri darbenin ardından Rusya’nın paramiliter grubu Wagner’in lideri Prigojin’in darbeyi destekler nitelikte yaptığı açıklama ile darbe destekçilerinin Rusya bayrakları ile gösteri yapması yaşanan hadisenin Rus destekli olabileceği iddialarını gündeme getirmiştir.-ki Afrika genelinde Batı karşıtı yapılan darbelerin geneli için aynı iddialar mevcuttur-

Bilindiği üzere Rusya, Avrupa’nın enerjisinde önemli bir rol oynamaktaydı. Şubat 2022’de Rusya-Ukrayna savaşının başlamasının akabinde Rusya ve Batı arasında yaptırım düellosu başlamış, nitekim Rusya enerji kartını oyuna sürerek Avrupa’yı bu anlamda oldukça zora sokmuştur. Bu durumun akabinde Avrupa ülkeleri enerji kaynaklarını ve alternatiflerini çeşitlendirme çabasına koyulmuştur. Rusya destekli olabileceği iddia edilen Nijer darbesinin ardından ise Avrupa açısından büyük öneme sahip NIGAL olarak da bilinen Trans Sahra Gaz Boru Hattı ile sağlanacak enerji arzının tehlikeye girdiği yönündeki endişelerin artması dikkat çekici olmuştur. (Söz konusu hat ile Nijerya’nın güneyinden çıkarılan gazın Nijer üzerinden 4 bin 128 km’lik bir yol ile Cezayir’e ulaşması oradan da Avrupa’ya iletilmesi hedeflenmektedir.)

Öte yandan geçtiğimiz hafta St. Petersburg’da düzenlenen 2. Rusya-Afrika Zirvesi’nde Rusya Devlet Başkanı Putin’in Afrika ülkeleri ile ilişkilerin seyrinin olumlu yönde ivme kazanacağını işaret etmesi ve yine aynı zirvede Afrikalı liderlerin Putin’e sunduğu Ukrayna savaşını sona erdirme ve tahıl anlaşmasını yenileme amaçlı barış planının istişare edilmesi önemli bir gelişme olmuştur. Rusya-Afrika Zirvesi’nde yaşanan gelişmeler tazeliğini korurken Moskova’daki bazı noktalara ve yine geçtiğimiz gün Rus limanına yönelik saldırı düzenlenmesi savaşın sonlanmasının belirli çevrelerce istenmediği ihtimalini karşımıza çıkarmaktadır.

Batı savaşı uzatarak, Rusya’yı Avrupa’nın barış planına zorlama gayreti içerisindeyken Rusya ise yeni hamleler ile hem BM’deki elini güçlendirme hem de kendi barış planını Batı’ya kabul ettirme girişimlerini sürdürmektedir.

Görünen o ki Rusya ve Batı arasındaki mücadele dünya konjonktüründe yeni gelişmelerin seyrini önümüzdeki süreçte beklenmedik rotalara çevirebilecek gelişmeleri beraberinde getirebilecek potansiyele sahiptir.

Türkiye’nin Afrika ile insani temelli olarak gelişen diplomatik, siyasi, ekonomik, ticari, sosyal ve kültürel ilişkileri kıta üzerinden yeni dengelerin oluşturulmaya çalışıldığı bir düzlemde muhataplarınca göz ardı edilmemeli, gerek Batı’nın gerekse de Rusya’nın Afrika üzerinden yürütmeye çalıştığı politikaların Türkiye’yi bypass ederek somut sonuca varamayacağı gerçeği mutlaka görülmelidir.