Değişim filozofu Kemal Kılıçdaroğlu, "Değişimin içinde yaşayanlar bazen değişimi fark etmeyebilirler" demiş. Hakkı var ki öyledir. Üzerinde tepinip durduğumuz gezegen saatte 1.600 kilometre hızla döndüğü halde hiçbirimiz bu devasa dönüşü fark edemeyiz. Duvardaki saate ne kadar dikkat kesilirsek kesilelim akrep ve yelkovanın yer değiştirmelerini bir türlü tespit edemeyiz.  

Şu halde CHP içerisinde de Filozof Kemal Kılıçdaroğlu’nun altını çizdiği bir değişim, değişimin içinde yaşayanlara kendisini belli etmeden sürüp gidiyor olabilir.

Peki o halde, hiç kimsenin fark etmediği bu değişimin Kemal Kılıçdaroğlu nasıl farkındadır diye sorulmaz mı? Elbette onun da cevabı hazırdır. Kemal Bey değişimi devindiren temel dinamik olduğu için değişime tabi değildir. Böyle olduğu için de CHP’deki bu değişim felsefesinin özü, “Her şey değişir, değişmeyen tek şey Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığıdır” şeklindedir.

Kemal Bey’in koltuğu bırakmamak için sergilediği bu mücadele azminde en büyük eksiklik bana göre samimiyet eksikliğidir. Çünkü onun bu değişim-dönüşüm masallarının seçim hezimetinden öfke duyan muhalif seçmeni yeni bir uykuya daldırma ninnisi olduğunun herkes farkındadır.

Fakat siyasette en önemli olan, kaybediş ve kazanışları tayin eden samimiyetin bizatihi kendisi değil mi? Mesela siyasi partilerin seçim beyannameleri temel meselelerde birbirine çok benzediği halde seçim sonuçları birbirinden çok başka çıkar. Toplumun aşağı yukarı belli olan beklentileri, ekonomik istikrar, istihdam, sosyal yaşama dair beklentiler, güvenlik talepleri her seçimin vitrininde yer alırken, farklı siyasi partiler bu problemleri sadece kendi yoğurt yiyiş biçimleriyle ele almışken sandıklar açıldığında bazı siyasetçilerin bazı siyasetçilere fark attığı görülür. Niye böyledir?

Rakibinde mevcut olmayan bir şeye sahip olan bazı siyasetçiler seçmen kitlelerini kendilerine çekebilmeyi başarmışlardır. Diğerinde olmayan o şey ise samimiyettir. Seçmenler siyasi partilerin ve liderlerin vaatlerine elbette göz gezdirirler. Fakat günün sonunda vaatlerden çok samimiyeti, siyasetçilerin verdiği sözleri yerine getirebilme potansiyelini dikkate alırlar.

Kadrajı Kemal Bey’den diğer yöne çevirip bir samimiyet fotoğrafı çekmemiz gerekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "Küresel krizlerin ülkemize etkilerinden kaynaklanan hayat pahalılığının son dönemde milletimizi bunalttığının farkındayız” demesinde ne görüyorsunuz? Bence burada her şeyden çok bir samimiyet duygusu baskın çıkıyor. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Hayat pahalılığı falan yoktur, ucuzlukları fark edemeyen insanlar vardır” dese, Kemal Kılıçdaroğlu gibi laf cambazlıklarından medet umsa, milletle arasındaki samimiyet bağını kesmiş olurdu. Haddizatında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yenilmez armada misali girdiği her seçimden birinci çıkmasında vatandaşlarla arasındaki samimiyet bağı birinci etken olmuştur. Sorunu tespit etmek, çözüme yönelik ilk adımdır. Sorunu kabul etmemek, samimiyet sınavında sınıfta kalmaktır.