ATATÜRK’ÜN SON SÖZÜ: ‘ALEYKÜMESSELÂM’ -4-

Bilahare yüzünün maskının alınması gerektiği söylendi. O anda şaşırmış vaziyette odada bulunanlardan kimse cesaret edemezken, ben hemen atıldım ve ‘ben yapayım’ dedim. Gerekli onay bana verildikten sonra, hemen gerekli levazımatlar getirildi, başucuna iliştim, o güzel yüzünü sevip okşayarak, onu bu ölüm halinde dahi incitmekten korkarak, yüzünün mask’ını aldım, işimi bitirdim. Ne kötü kaderdi bu (Nuri Ulusu’nun anlattığı bu mask alınma işini yapan Hıfzıssıhha Müdürü Dr. Nuri Hakkı Aktansel’dir. Nuri Ulusu ve Sofracıbaşı İbrahim Ergüven ona yardım etmişlerdir.)

BAYRAĞI YARIYA İNDİRME VAZİFESİ

Bilahare o zamanlar Başvekil Celal Bayar olmak üzere Riyaset-i Cumhur yaver ve memurları ile müstahdemler, manevi huzurunda tazim duruşunda bulundukları bir sırada ve doktorların ölüm raporunu hazırlamaları bitiminde, Şef İbrahim’le ben hiç kimseye bir şey söylemeden ve de emir almadan, her gün Dolmabahçe Sarayı’nın üzerindeki bayrağı çekme ve indirme vazifesini yapan saray müstahdemi Hüseyin Efendi’nin rehberliğinde, muayede salonunun kubbesi üzerinde dalgalanan Riyaset-i Cumhur sancağının, yarıya indirmek için kurşun kaplı kubbenin tam zirvesine kadar çıktık ve bu ameliyeyi yaptık. O ara Salih Bozok’un, odadan çıkıp merdivenleri koşa koşa inip bir odaya girerek intihar girimiyse bizi ikinci bir büyük üzüntüye soktuysa da, bilahare yapılan acil operasyonla kurtulması sevindirdi.

Günlerdir Atatürk’lerinin sıhhi durumu hakkında endişe içinde bulunan binlerce vatandaş Gümüşsuyu sırtlarından ve meydanlardan bizim sancağı yarıya indirmemizi görünce, acı gerçeği öğrenmişler ve hıçkırıklar içinde, sarayın kapılarına doğru akın akın gelmeye başlamışlardı.

Tüm İstanbul’a acı haber bir anda yayılmıştı. Binlerce insan, yaşlısı, genci, kadını, erkeği, herkes hıçkıra hıçkıra Atatürk’ün arkasından gözyaşı döküyordu…”

Atatürk’ün ölümünden önceki son 38 saat 5 dakikalık zamanı o süre içinde yanında bulunanlar, olayın tanıkları bu şekilde anlatmaktadır. Acaba bu süre ile ilgili resmi belgeler, kayıtlar ne demektedir? Anılar bu kayıtlarla doğrulanmakta mıdır? Çelişmekte midir? Şimdi de bu soruların cevabını verelim:

RESMİ RAPORLAR NE DİYOR?

Atatürk’ün 16 Ekim 1938 günü öğleden sonra birdenbire kısa (5-6 saat) süren bir komaya (dalgınlık) girmesi üzerine hastalığın artık iyice ciddiyet kazandığını düşünen Hükümet, “milleti büyük şefin hâlinden ve hastalığın mahiyetinden haberdar etmeği artık bir mecburiyet olarak telakki etmeğe başladı ve ilk defa olarak ayın 17nci günü ‘Riyaseti Cumhur Umumî Kâtipliğinden’ kaydı ile bir bülten neşredildi.

17-23 Ekim 1938 tarihlerine ait olarak toplam 11 adet “bülten-rapor” yayınlanmıştır. Bunların 17 Ekim tarihli ilki üç madde ve üç fıkradan oluşmak üzere toplam altı maddelik bir açıklamadır. Hastalığın seyri ve geldiği aşama ile hastanın nabız, teneffüs, hararet derecesi (ateşi) gibi konuların yer aldığı bu ilk raporun son maddesinde “müteakip sıhhi vaziyet raporları neşredilecektir” denilmiştir. Bundan sonra yayınlanan 9 adet rapor standart olarak iki maddedir ve hastanın durumu genellikle 2. Maddede açıklanmıştır.

Bir haftanın sonunda hastanın hali normal seyrine dönünce 23 Ekim 1938 günü bir rapor daha yayınlanarak 8 Kasım 1038 gününe kadar, Atatürk’ün sağlık durumunu kamuoyuna duyuran günlük rapor yayınlanmasına ara verilmiştir.

Müdavi (Devamlı) Doktorlar: Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp, Prof. Dr. M. Kemal Öke, Dr. Nihat Reşat Belger; Müşavir (Danışman) Doktorlar: Prof. Dr. Âkil muhtar Özden, Prof. Dr. Hayrullah Diker, Prof. Dr. Süreyya Hidayet Serter, Dr. Mehmet Kâmil Berk ve Dr. Abrevaya Marmaralı tarafından imzalanan 23 Ekim Tarihli raporun ikinci maddesi şu şekildedir:

Bir hafta evvel zuhur eden ârazlar tamamile geçmiştir. Nabız muntazam, kuvvetli 80, teneffüs 19, hararet derecesi, 36.8 derecedir. Hastalık normal seyrine avdet etmiştir. Günlük tebliğ neşrine lüzum kalmamıştır.

Yukarıda anılara dayalı olarak ortaya konulduğu gibi; Atatürk’ün hastalığı 7 Kasım 1938’den sonra yeniden ağırlaşmış ve 8 Kasım 1938 günü son koma hali başlamıştır.

Bu gelişmeler üzerine Hükümet günlük raporları tekrar yayınlamaya başlamıştır. Bu son dönemde hastalığın seyri dört adet günlük bülten-raporla kamuoyuna açıklanmıştır.

Yukarıda isimlerini verdiğimiz “Müdavi ve Müşavir Doktorlar”ın imzasını taşıyan bu raporlar konumuz açısından önemlidir. Bu nedenle aynen aşağıya alıyoruz:

“İstanbul 8 (a. a.)- Riyaseticumhur Umumî Kâtipliği’nden:

1. Bugün İkinciteşrin (Kasım) sekizinci Salı günü, saat 23’te Reisicumhur Atatürk’ün sıhhî vaziyetleri hakkında müdavî ve müşavir tabibler tarafından verilen rapor ikinci maddededir.

2. Bugün saat 18.30’da hastalık birdenbire normal seyrinden çıkarak şiddetlenmiş ve sıhhî vaziyetleri yeniden ciddiyet kesbetmiştir. Hararet derecesi 36.4, nabız muntazam 100, teneffüs 22’dir.

Dün saat 10’da neşrolunan tebliğ: İstanbul 9 (a. a.)- Riyaseticumhur Umumî Kâtipliği’nden:

1. Reisicumhur Atatürk’ün sıhhî vaziyetleri hakkında müdavî ve müşavir tabibleri tarafından bu sabah saat 10’da verilen rapor ikinci maddededir.

2. Geceyi rahatsız geçirdiler. Umumî hallerindeki vaziyet ciddiyetini muhafaza etmektedir. Hararet derecesi 36.8, nabız muntazam 128, teneffüs 28’dir.

Dün saat 20’de neşrolunan tebliğ: İstanbul 9 (a. a.)- Riyaseticumhur Umumî Kâtipliği’nden:

1. Reisicumhur Atatürk’ün sıhhî vaziyetleri hakkında müdavî ve müşavir tabibleri tarafından bu akşam saat 20’de verilen rapor ikinci maddededir.

2. Bugünü yorgun ve dalgın geçirdiler. Umumî ahvaldeki ciddiyet biraz daha ilerlemiştir. Nabız muntazam, dakikada 124, teneffüs 40, hararet derecesi 37.6’dır.

Dün saat 24’te neşrolunan tebliğ:

İstanbul 9 (a. a.)- Riyaseticumhur Umumî Kâtipliği’nden:

1. Reisicumhur Atatürk’ün sıhhî vaziyetleri hakkında müdavî ve müşavir tabibleri tarafından bu gece saat 24’te verilen rapor ikinci maddededir.

2. Saat “20”den itibaren dalgınlık artmıştır. Umumî ahval vahamete doğru seyretmektedir. Hararet derecesi 37.6, nabız 132, teneffüs 33’tür.”

Görüldüğü gibi Hükümet tarafından kamuoyuna duyurulan günlük bültenraporlardaki bilgiler anılarla birebir örtüşmektedir. Hastalığın seyri bu raporlara da tanıkların anlattıkları şekliyle yansımaktadır.

SON NÖBET DEFTERLERİNDEKİ KAYITLARDA NE YAZIYOR?

Bir Cumhurbaşkanı olarak Atatürk’ün her anı kayıt altındadır. Özellikle son hastalık süreci ve bu süreçte yaşananlar en küçük ayrıntısına kadar kayıt altına alınmıştır.

Gerek resmi tebliğler, gerekse resmi makamların açıklamaları ile kamuoyu gerektiğinde bilgilendirilmiştir.

Bir de bu süreci ayrıntılı bir şekilde kayıt altına alan ve günümüze ulaşan “Nöbet Defterleri” bulunmaktadır. Bu defterlerde her şey saat saat ve dakika dakika kayıtlanmıştır.

YARIN: ATATÜRK’ÜN NÖBET DEFTERİ 1931-1938