Lev Tolstoy’un “Acı duyabiliyorsan canlısın, başkalarının acısını duyabiliyorsan insansın” sözleriyle yaptığı insanlık tarifi, İsrail’in Filistinliler üzerinde sürdürdüğü soykırım planına ses çıkaranları ve sessizliğe bürünenleri kimlik testinden geçiren bir ölçüdür.

İnsan doğduğu coğrafyayı, anne babasını, ırkını, dilini, çoğu kez inancını bile kendisi belirleyemez ama tam manasıyla insan olabilmek adaletten, hakikatten, iyilikten yana gösterilen duruşla ilgilidir.

Nefes alıp vermesi, beslenmesi, yatıp kalkmasıyla hayvanlarla müşterek bir mesaiyi paylaşan insanlar ancak bu sayede hakiki insanlık onuruna erişebilir.

Gazze’deki imtihandan alnının akıyla çıkanlar olduğu gibi baraj altında kalanlar da vardır.

Dünyanın dört bir yöresinden dinleri, dilleri, etnik kökenleri birbirinden farklı yüzbinlerce insan İsrail vahşeti altındaki Filistinlilerin kederine ortaktır.

Soykırımcı İsrail rejimine ve ülkelerindeki İsrail destekçisi siyasetçilere karşı düzenledikleri protesto yürüyüşleri İnsanlığın geleceğine tutulan ümitvar bir projeksiyondur.

Türkiye’de de bölücü solun faşistlik ve kafatasçılıkla yaftaladığı Türk milliyetçileri Gazze’deki insanlık dramında mazlum Filistinlilerin safında kıyama durarak kendisi hakkında ileri sürülen saplantılı ideolojik analizleri bir kez daha çöp kutusuna göndermiştir.

Hak ve hakikate susamış olan insanlığa Nizam-ı Alem reçetesiyle yardıma koşmayı ideolojik bir düstur olarak kavrayan Türk milliyetçileri yine tarihin doğru yerindedir.

MHP Lideri Devlet Bahçeli TBMM’deki grup konuşmalarının hepsinde Gazze’ye ayrı bir parantez açıyor, çözüme dair önerilerini sıralıyor ve Filistinli bebek ölüleri üzerinde zafer şarkıları söyleyen namussuz Siyonizm’e anladığı lisandan cevap veriyor.

Gazze’deki son zulüm perdesi açılmadan önce İnsanlığın Huzuru Projesini geliştirerek dünyadaki sömürü düzeni ve adaletsiz gidişat üzerinde geniş çaplı sorgulama başlatan da yine Devlet Bey’di.

Acı çeken insanlığın yükünü sırtlayan bir Türk milliyetçiliği varken onu faşistlikle suçlayan bölücü sol Gazze’deki insanlık sınavında baraj altı kaldı.

Netanyahu gibi kendisi de azılı bir bebek katili olan Abdullah Öcalan için “Tecrit” eylemleri düzenleyen HDP’liler tecrit altındaki 2 buçuk milyon Filistinli için zoraki bir meclis imzası dışında hiçbir şey yapmadı.

İnsan hakkı, yaşam hakkı, özgürlük, eşitlik, iklim, doğa denilince mangalda kül bırakmayan sol yelpaze ABD’nin, İsrail’in, Avrupa Birliği’nin konforlu kucağından Gazze’deki gelişmeleri seyre daldı.

Dolayısıyla Gazze, sadece insanlığın değil, ideolojilerin de sınavdan geçtiği bir sorgulama sahasıdır.

Oysa İsrail’in acımadan öldürdüğü bebek, çocuk, kadın, yaşlı, binlerce masum insandan gözlerini kaçıranların hem ideolojik hem insani varlıkları lekelidir.

Sessizliğe mahkum oluşları elbette emperyalizmin Büyük İsrail projesinin Kürdistan projesiyle birbirini tamamlayan özeliğiyle alakalıdır.

Ve bugün insanlık onuruna sahip çıkmanın yolu, emperyalizmin bu zehirli projeleriyle topyekûn bir mücadeleden geçmektedir.