DOĞUMUNUN 103. YILINDA BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ’İN TÜRK DÜNYASI VİZYONU (4)

Merhum Başbuğ, bir mülakatta hayatının yaklaşık elli yıldan fazla bir kısmında “Türk milletinin hür, bağımsız olması ve el ele vermesi için çalıştığını” ve “bu ülküye gönül verdiğini” söylemektedir. Bu kutlu yolda çok çile çeken Alparslan Türkeş, neler yaşadıklarını ve meseleye nasıl baktığını da şu şekilde anlatmaktadır:

“Ben hayatımda elli yıldan fazla bir zamandan beri Türk milletinin hür, bağımsız olması ve el ele vermesi için çalıştım. Bu ülküye gönül verdim. Bunu da gayet olağan bir olay ve kutsal bir hak olarak gördüm. Çünkü Türk varlığı yeryüzünde bir realitedir. Bunu başka milletlerin haklarını çiğnemek veya başka milletlere bir düşmanlık olarak düşünmedim. Milletimin esir olmamasının, başkalarının boyunduruğu altında bulunmamasının, bağımsız olması ve birleşmesi fikrinin en tabii hak olduğunu düşündüm. Bunun için çalıştım. Bütün Türklerin yaşadıkları ülkeleri, insanları ve grupları incelemeye çalıştım. Hepsiyle temas kurmaya uğraştım. Ve temas kurdum. Türk illerinin ileri gelen liderleriyle tanıştım, görüştüm. Mesela Azerbaycan’ın büyük lideri Resulzade Mehmet Emin Bey’le, birçok defa bir araya geldik, konuştuk. Türkiye’de bulunmadığı zaman da kendisiyle daima irtibat hâlinde oldum. Mektuplaştık, haberleştik. Eski Azerbaycan milletvekillerinden Mehmet Sadık Aran Bey’le daima irtibat hâlinde oldum. Yine Azerbaycan’ın değerli devlet adamlarından Mustafa Vekiloğlu Bey’le Azerbaycan şairlerinden Hüseyinzade Bey’le irtibatım oldu. Ağaoğlu Ahmet Bey’in bütün eserlerini inceledim. Türkistan’da yaşamış olan Özbek ve diğer Türk gruplarından liderlerle tanıştım. Zeki Velidi Togan Bey’le çok yakındık, daima beraberdik. Abdülkadir İnan Bey’le, Doktor Salih Erginkol Bey’le beraberdik yani bunlar saymakla bitmez.

Gaspıralı İsmail Bey’in ‘dilde, fikirde, işte birlik’ ilkesini Türk milletinin kuruluşu için temel görüş kabul ettim. Bu yönde daima gayret gösterdim ama Türk milletinin düşmanları, bunlardan kendi menfaatlerinin bozulacağını düşünen emperyalist niyetliler bu ülküyü taşıyan hareketleri daima söndürmeye çalıştılar. Bizler için ‘faşist, Nazi ve gerici’ olduğumuz yönünde birçok iftira ve suçlamada bulundular.

Elli küsur yıllık mücadelemde dört defa tutuklandım, sıkıyönetim mahkemelerine çıkarıldım, idamla yargılandım. Her seferinde suçlama milliyetçilik, Turancılık ve ona ek olarak faşistlik, Nazilik oldu. Yani Turancılığı, faşistlik ve Nazilik olarak lanse ettiler. Turancılığı kötülemek için insanların nefret duyduğu faşistlik ve Nazilikle bizleri itham ettiler. Turancılığı, faşistlik ve Naziliğe hissedar etmek istediler ve bu yolda propaganda yaptılar. Bunun neticesinde büyük acılar çektik. Şahsi olarak çektiğimiz acılar önemli değildir ancak Türk milletinin uğradığı haksızlıklar bizi daima üzmüştür. Bu sebepten milletimiz elde edeceği birçok nimeti elde edememiştir. Türk halkı, Türk aydını uyandırılmamıştır, gerekli gerçekleri öğrenememiştir.”

MAHKEME TUTANAKLARINDAKI TÜRK DÜNYASİ VİZYONU

1944 yargılamaları sırasında “Irkçılık ve Turancılık” suçlaması ile karşı karşıya kalan Alparslan Türkeş’in “Türk birliği” olarak anlayıp anlattığı “Turan” fikri ile ilgili tespitleri tam bir vizyoner liderlik örneği oluşturmaktadır. Türkeş bu ifadesinde, “1990’da Rusya’da bir ihtilalin meydana gelebileceğini ve bunun bir Türk birliği doğuracak bir süreci başlatabileceğini” söyler. Duruşmada Hâkim Cevdet Erkut ile Üsteğmen Türkeş arasındaki konuşmanın bir bölümü şu şekilde gelişir:

“HİÇ DÜŞÜNMEDEN CANIMI VERMEYE HAZIRIM”

“-Turancılık hakkındaki fikirlerinizi söyleyiniz?

-Turancılığa gelince, benim fikrime göre, her şeyden mühim olan Türkiye’dir. Memleketimizin ilim, irfan, sanayi, iktisat ve sair sahalarda en ileri seviyeye ulaşması için çalışmak lazımdır. Türkiye’nin pek çok küçük bir tehdit ve tehlikeye maruz kalması karşısında Turan’ı düşünmek değil, hiç düşünmeden canımı vermeye hazırım.

Turan, yani Türk birliği, yalnız Asya’dakiler değil, bütün Türklerdir. Yani Türk birliği, yalnız Asya’dakilerle değil, Bulgaristan’daki, Yunanistan’daki, Romanya’daki ve sair yerlerdeki Türkleri de…

YARIN: TÜRK GERÇEĞİ ORTAYA NASIL ÇIKTI?