Rand’cıların sınırlarını çizdiği, CIA’nın şekil verdiği, Soros’un hayata geçirdiği siyasetten, bu ülkeye ve bu millete nasıl bir fayda gelebilir? HDP’nin “şeffaf ittifak” çağrısı ile birlikte bu kirli plan daha da netleşmiştir ki, CHP ve İP’in inkar ve yanıltma gayretleri artık bir sonuç vermeyecektir.

           Neredeyse hergün yazıya benzer bir cümle ile başlıyorum. Türkiye’nin içinde bulunduğu şartları hatırlatıyor, sonra da yapılanları, olması gerekenleri, olacakları değerlendirmeye çalışıyorum. Olağanüstü bir süreçten geçtiğimize akıl ve izan sahibi hiç kimsenin itirazı olmayacaktır. Üst üste gelen felaketler, İdlib’de Esad ve Rusya’nın rezillikleri, Libya’da yaşananlar bizim kontrol ve inisiyatifimiz dışında oluşuyor, ama bizi derinden etkiliyor. Elbette bunlar oluyor diye, susup oturacak, geri çekilecek, verilene rıza gösterecek değiliz.

GİTTİĞİMİZ YERE HUZUR GÖTÜRÜYORUZ

         Türkiye güçlü ve iddialı bir devlettir. Hakkını aramayı da, haksızlığa karşı durmayı da, ihaneti durdurmayı da çok iyi bilir. İdlib’de yaşananlara ilgisiz kalmamız, Ankara’yı görmezden gelmemizle aynı şeydir. Dolayısı ile biz orada olmak, vahşeti durdurmak, huzuru sağlamak, hainleri tepelemek zorundayız. Gittiğimiz her yere huzur götürüyoruz. Biz bunu yapmazsak, neler olduğunu, neler olacağını yaşayarak gördük. Türkiye’nin varlığını ve birliğini hedefe alanlar, anında gelip sınıra dayanıyor ve saldırıya geçiyorlar. Terör örgütleri zıvanadan çıkıyor, Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak isteyenler ümitleniyor ve daha azmış olarak üzerimize geliyorlar. Bu kalleşliklerle mücadele etmekte bir an bile tereddüt gösteremeyiz.

GÖZLEM NOKTALARI KORUNMALI

         İdlib’de Suriye rejim güçlerinin bu ay sonuna kadar gözlem noktalarımızın gerisine çekilmesi şarttır. Rusya’nın Soçi Mutabakatına uygun hareket etmesini istemek ve beklemek hakkımızdır.  Sayın Cumhurbaşkanının diplomasi trafiği yürütmesi, 5 Mart’ta İstanbul Zirvesi’nin toplanması son derece yerindedir. Dileğimiz ve beklentimiz, İdlib merkezli gelişmelerin bu temaslara bağlı olarak değişmesi ve verilen sözlerin yerine getirilmesidir. Suriye’de bir çözüme ulaşılmasının temel şartı Esad denilen katilin gitmesidir. Bu cani var oldukça, ne Suriye’ye, ne bölgeye, ne de Türkiye’ye huzur gelmeyeceği iyice anlaşılmıştır. Türkiye’nin bu saatten sonra geri adım atması hiçbir şartta düşünülemeyecektir. Karşımızdakinin kim olduğuna, ne yaptığına bakarak geleceğimizi şekillendiremeyiz. Bizim haklarımıza, egemenlik ilkelerimize, güvenlik ve bekamıza saldıran ve kumpas kuran hangi güç veya ülke olursa olsun karşı karşıya gelmemiz kaçınılmazdır.

DÜPEDÜZ VATANA İHANET

         Türkiye bu mücadeleyi verirken, CHP ve yancılarının yapılanları, alınan kararları eleştirme, anlamsızlaştırma ve etkisizleştirme gayretleri hiçbir ölçü ile kabul edilemez.  Eleştirmek başka şeydir, yıkmak, yok etmek, yanıltmak, düşmanları sevindirmek başka bir iştir. Sadece bu kadarla da kalmıyorlar. Bir takım yalanlar üretiyor, sonra da bunu özellikle sosyal medyada paylaşarak bir algı oluşturmaya çalışıyorlar. CHP ve yancıları da bunlara sahip çıkıyor, kullanıyor ve gündemde tutuyor. Tamamen Türkiye düşmanlarını sevindiren, Türk milletini endişelendirmeye yönelik bu çabaları muhalefet yapmak olarak değerlendiremeyiz. Bu düpedüz vatana ihanettir.

BÖYLE BİR REZİLLİK OLAMAZ

         Ülkemizin birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacı olduğu bu süreçte, Türk milletinin yanında olmak yerine, Türkiye düşmanları ile aynı cephede buluşmak, aynı şeyleri söylemek, aynı hedeflere yönelmek çok acı bir durumdur. CHP ve yanındakiler Türkiye’nin partisi olmaktan çıkmışlardır. Bunu hiçbir şartta kabul edemeyiz. O kadar ki, terör örgütü PKK’nın siyasi uzantılarına kayıtsız şartsız teslim olurken, bu milletin oyları ile yürütmeyi elinde bulunduran hükümete ve Cumhur ittifakına en küçük bir tahammülleri kalmamıştır. PKK’nın yan kolu, Kandil’in şubesi olan ve zilletin merkezinde yer alan HDP’nin 4.Büyük Olağan Kongresinde yaşanan rezillikler bardağı taşırmıştır. Dünyanın hiçbir yerinde, böyle bir rezilliğe, böyle bir kepazeliğe, böyle bir ihanete izin verilemez.

CIA’NIN ŞEKİL VERDİKLERİ

         İşin hukuki boyutu ayrıdır ve Cumhuriyet Savcıları gereğini yapacaktır. Asıl üzerinde durulacak nokta, CHP ve yancılarının, özellikle de Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan gibi yeni parti arayışında olanların ümitlerini bu terör unsurlarına bağlamış olmalarıdır. PKK uzantısı HDP ile yanak yanağa olmakta birbirleri ile yarışmalarıdır. Bu tablo aynı zamanda zilletin hangi boyutlara ulaştığını, nereden ve nasıl şekillendirildiğini ve neyi hedeflediğini de ispatlamaktadır. Bugün gazetemizin manşetinde olan haber, zilletin gerçek yüzünü ifşa etmiş ve Türk milletine göstermiştir. Rand’cıların sınırlarını çizdiği, CIA’nın şekil verdiği, Soros’un hayata geçirdiği bu siyasetten, bu ülkeye ve bu millete nasıl bir fayda gelebilir? HDP’nin “şeffaf ittifak” çağrısı ile birlikte bu kirli plan daha da netleşmiştir ki, CHP ve İP’in inkar ve yanıltma gayretleri artık bir sonuç vermeyecektir.

BUNLARDAN NE KÖY OLUR NE KASABA

Sayın Devlet Bahçeli’nin son grup konuşmasında belirttiği gibi, bunlardan bırakınız iktidar olmayı, ne köy olur ne de kasaba. Türkiye muz cumhuriyeti değildir, çadır devleti değildir, etnik koalisyonun mecmuu değildir. Herkes aklını başına alsın, bu ülke sahipsiz ve savunmasız değildir. Türkiye ile meselesi olanların, varlığını ve geleceğini Türk milleti yerine, karanlık mahfillerde arayanların sonu hüsrandır.