YUNAN ORDULARI BAŞKOMUTANI TRİKUPİS’İN HİKÂYESİ (2)

Trikupis anılarında, teslim olduktan sonraki gelişmeleri, İsmet Paşa ve Atatürk’ün huzurunda yaşananları ve sonraki gelişmeleri de anlatmaktadır. Türk Ordusunun 5. Tümen Tugay Komutanlarından Kurmay Yarbay Ali Rıza Bey (sonradan Paşa) Trikupis’in teslim alınışına anılarında yer vermiştir.

TRİKUPİS, hiddetlenerek mezkûr borazana doğru koştum ve “Ateşe başla!” borusunu çalmasını emrettim. Bu emrimi yerine getirdi. Sonra uzaklaşmasını söyledim. Derhal cepheye gitmek istemeyen bölüğün yanına koştum ve vatan ve namus hislerini okşayıp, vatana karşı görevlerini hatırlatarak onları iknaya çalıştım. Bölüğün başına geçtim ve ‘sonuna kadar direnmelerini’ söyleyerek takip etmelerini istedim. Fakat onlar reddederek, ‘mermileri olmadığını ve bu nedenle boş yere amaçsız olarak ölmeyeceklerini’ söylediler.

Daha küçük birliklerin komutanları da askerlerin Türklere karşı gitmek istemediklerini bildirdiler. Bazıları da başlangıçta işgal etmiş oldukları savunma mevzilerini terk etmişlerdi. Bazıları ise, ‘kendilerini boş yere telef edecekleri için, buna devam ettikleri takdirde subaylarını bağlayıp Türklere teslim edeceklerini’ söylüyordu. Bu durumla karşılaşınca 12. Tümen Topçu Komutanı Yarbay Manusos’u çağırarak Türklere tümenin toplarıyla ateş açmasını söyledim. Bu işte mevcut mermileri kullanacaktı. Fakat topçu ateşi gecikiyordu. Biraz sonra şu haberi aldım: Silahlı piyade askerleri topçuların etrafını sarmış ve Türklere ateş açıldığı takdirde kendilerinin de topçulara ateş edeceklerini söylemişlerdi. İleri sürdükleri neden şu idi: Şayet şimdiden ateşe başlanmaz da Türklerle göğüs göğüse gelince savaşa girilirse, Türkler onları esir alırdı, eğer cephanelerini şimdiden bitirirlerse Türkler geldiği zaman hepsini keserdi!

Bu suretle son mukavemet ümidi de sönmüştü. Derhal küçük birlik komutanlarının subay ve askerleriyle birlikte sonuna kadar mukavemet için mevziye girmelerini emrettim. Fakat istisnasız, bütün subaylar bana ‘askerlerinin savaşmak istemediklerini’ söylediler ve kendi fikirlerini de ilave ederek, ‘mücadelenin boş olduğunu, tarafımdan gösterilecek sabrın, subayların Türklere teslim edilmesinden daha hayırlı olacağını’ bildirdiler. Bu acıklı durumda kalınca, büyük bir üzüntüyle top ve makineli tüfeklerin tahrip edilmesini emrettim ve bu emrim yerine getirildi. Mevcut subaylar bana askerlerinin takındığı tavır hakkında imza verdiler (bu husustaki rapor sonradan General Konstantinos Aenias Mazarakis’in başkanlığındaki İnceleme Komisyonu’na verildi.) ve Türk süvarilerinin hatlarımıza yaklaşıp, mukavemet gösterdiğimiz takdirde askerlerin kesileceğini anlayınca beyaz bayrak çekmek mecburiyetinde kaldık.”

Trikupis anılarında, teslim olduktan sonraki gelişmeleri, İsmet Paşa ve Atatürk’ün huzurunda yaşananları ve sonraki gelişmeleri de anlatmaktadır. Bunları aşağıda vereceğiz. Türk ordusunun 5. Tümen Tugay Komutanlarından Kurmay Yarbay Ali Rıza Bey (sonradan Paşa) Trikupis’in teslim alınışına anılarında yer vermiştir. Dr. Tahsin Ünal’ın ilgili kitabında (Atatürk ve Milli Mücadele) bütün gelişmeler Ali Rıza Bey’in anılarından hareketle şu şekilde anlatmaktadır:

KURMAY YARBAY ALİ RIZA BEY ANLATIYOR

26 Ağustos’ta başlayan Büyük Taarruz, 30 Ağustos 1922 Dumlupınar (Başkomutanlık) Meydan Muharebesi’yle nihai zafere ulaşmıştı. Bundan sonra birliklerimiz, düşmanın hem herhangi bir yerde toplanarak mukavemet etmesine, hem de Batı Anadolu’daki köy, kasaba ve şehirleri yakmasına, insanlarını imha etmesine engel olmak için mümkün olan süratle batıya doğru ilerlemeye başladılar. Öyle ki hem her yerde Türk kuvvetleri düzenli çekilme yollarını (şoseleri) ellerine geçirmiş olduğundan, düşman tümenleri canlarını kurtarabilmek için şoselerin dışında dağlardan, derelerden, ormanların içinden ve patika yollardan çekilmeye mecbur olmuşlardı. Hem böyle düzensiz yollardan yürüdüklerinden; hem köyleri yakmakla, insanları imha etmekle uğraştıklarından, hem de onların bu hareketine karşı köylerde kendiliğinden meydana gelmiş olan 5-8 kişilik mukavemet kuvvetlerini, büyük Türk Silahlı Kuvvetleri sanarak (çünkü moralleri adam akıllı sarsılmış, ses çıkaran bir kuştan, yuvarlanan bir kayadan korkar olmuşlardı) durduklarından zaman kaybediyorlardı. Onun için birçok yerde Türk kuvvetleri ileri geçmiş, Yunan kuvvetleri geride kalmıştı. Hatta düşmanın nerede, nerelerde olduğu yanan köy ve kasabalardan, arşa yükselen dumanlardan anlaşılıyordu. 2

Eylül 1922’de sabah saat 08.30’da 5. Kafkas Tümeni Hatıplar köyü civarından,

1. Önde 9. Alay, Muhabere Takımı, Karargâh Muhabere Kademesi, 1 Dağ Topu Bataryası,

2. Bunun arkasından 13. Alay Sahra Topu Bataryası

3. En geride 10. Alay, Topçu Cephane Kademesi ve Hücum Taburu olmak üzere hareket etti. Sırayla, Hatıplar-Kuşdemir-Derbent ve Akse (Uşak’ın kuzey tarafı) yönünde yürüdü. Keşif yapmak göreviyle görevli olan Süvari Bölüğü de en öndeydi.

YARIN: ZİTO (YAŞASIN) KEMAL! ZİTO (YAŞASIN) TÜRK!