Batıda artan İslamofobi Müslüman kanının döküleceği bugünlerin habercisiydi. Bırakın önlem almayı bizzat devlet eliyle İslam’a ve Müslümanlara karşı öfke aşılandı. Ukraynalılara mavi gözlü, sarı saçlı diyerek sahip çıkan batı, sırf Müslüman diye Filistin’de binlerce çocuğun katledilmesine sessiz kaldı.

Tek suçları Müslüman olmaktı!

Gazze’de hayatını kaybedenlerin yüzde 70’i kadın ve çocuklardı. Bugüne kadar hastaneler 171 kez hedef alındı. Cami, kilise, pazar yeri, fırın demeden sivillerin olduğu her yer bombalandı. Beyaz fosfor bombası da dahil olmak üzere 12 bin ton patlayıcı kullanıldı. Mezarlıklar dahi hedef alındı. Bir insanı daha kaç kere öldüreceklerdi?

Yaşanan dramı anlatmaya “katliam” kelimesi bile yetersiz kaldı.

Anneler, ola ki şehadete ererlerse parçalanan bedenlerini birleştirebilmek için çocuklarının kollarına, bacak ve sırtlarına isimlerini yazmaya başladı.

Gazze’de çocuklar evcilik değil, ‘şehit’cilik oynamak için el ele tutuştu. Sedyeyi andıran küçük bir yatağa koydukları arkadaşlarını gülücükler saçarak taşıyor, “Sen Allah’ın sevgilisi oldun” sözleriyle gezdiriyorlardı.

Sadece Müslüman oldukları için batılı çocuklar gibi hayal kurmaları füzelerle engellendi.

Gazze’de sadece insanlar ölmüyor, insanlığın da salası okunuyor. ABD başta olmak üzere onun peşine takılan batı, Ortadoğu’ya kana susamış vampir gibi saldırıyor. Arap dünyası kafasını gömdüğü kumdan çıkarmıyor, rahatı bozulur endişesiyle katliamı kınamakla yetiniyor. Filistin halkı “yok mu yerinden doğrulup kalkacak, bana elini uzatacak kimse” çığlığıyla dindaş ve soydaşlarından yardım bekliyor. O yakarışa cevap sadece Türkiye’den yükseliyor!

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin 21 Ekim’de sosyal medya hesabından yaptığı tarihi uyarı Filistin halkına yeni bir umut ışığı oluyor. Arap dünyasının, İran, Rusya ve Çin’in de gündemine aldığı açıklamaya ABD’de kayıtsız kalamıyor. Sayın Bahçeli’nin masaya vurduğu yumruk 24 saat boyunca Beyaz Saray’da çınlıyor. 

ABD’de bulunan ve gelişmeleri yakından izleyen değerli gazeteci dostum Dr. Ahmet Şairoğlu Sayın Bahçeli’nin “24 saat” mühlet veren açıklamaları sonrası yaşanan hareketliliği an be an takip ediyor. Beyaz Saray’ın bu açıklamadan oldukça tedirgin olduğunu, Türkiye’nin olası bir askeri müdahalesinden endişe duyduklarını gözlemliyor. Bu aynı zamanda NATO’da müttefik olan ABD ve Türkiye’nin karşı karşıya gelmesi anlamını taşıyor. Teyit ettiğim başka bir kaynağıma göre de MHP liderinin açıklaması sonrası Beyaz Saray’da tansiyonun düşürülmesi yönünde bir hava oluşuyor. Bunlar perde arkasında yaşananlar. Peki, MHP Lideri Bahçeli’nin açıklaması sonrası neler mi yaşanıyor?

Irak’tan sonra Suriye’de de ABD üslerine saldırlar yapılıyor. Türkiye’nin SİHA’sını tespit eden ABD bu saldırılardaki dronları tespit etmekte yetersiz kalıyor. Elbette bu saldırılarla Türkiye’nin bir ilgisi yok ancak ABD kendilerini zorlu bir sürecin beklediğini görüyor. Basın açıklaması yapan ABD Başkanı Biden konuşmasını yarıda keserek acil durum odasına geçiyor. Bu olaydan 8 saat sonra İsrail Gazze’ye kara harekâtı başlattığını duyuruyor ancak tankların çalışmasıyla durması bir oluyor. ABD’den gelen talimat doğrultusunda kara harekâtı icra edilemiyor. Gerekçe kamuoyu ile paylaşılmıyor. Bu süreçle beraber Beyaz Saray’dan belirli aralıklarla Gazze’ye insani yardımların taşınması konusunda açıklamalar geliyor. Türkiye’nin “müdahale ihtimali” bile dişine kan değen ABD ve İsrail’i bir müddet durdurmaya yetiyor. Sayın Bahçeli’nin “24 Saat” uyarısı İsrail’in kanlı çarkını tamamen kırmasa da “bir gece ansızın gelebiliriz” kararlılığını tekrar hatırlatıyor. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın da partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada “askeri” seçeneği masaya sürmesi ABD ve İsrail’in planlarını gerileteceğe benziyor.

Sayın Erdoğan’ın “Adil bir dünya” ve Sayın Bahçeli’nin “İnsanlığın Huzuru” ideali iki liderin bu süreçte attığı adımı özetliyor. Cumhur ittifakı da gücünü işte bu ortak hedeften alıyor.

Onlar gibi düşünmeyen, suya sabuna dokunmak istemeyen, orada burada ne işimiz var diyerek Türk milletinin tarihi misyonunu küçümseyen İP Başkanı Meral Akşener gibileri de yok değil…

Et ve kemik yığınından ibaret bir bünyenin yan sanayi milliyetçilik pozlarıyla sarf ettiği, “buyurun siz önden gidin” sözleri bile bu kişilerin kalplerini sadece nefes almak için kullandıklarını ispatlıyor.

Türk milliyetçileri sadece Türkler için değil, dünyadaki tüm mazlumlara elini uzatmayı şiar edinmiş, dünyaya nizam vermeyi ülkü haline getirmiş bir şuurun temsilcileridir.

Sayın Bahçeli “24 saat” uyarısıyla dünyanın irkilmesine vesile olurken, Akşener aynı saatlerde kim bilir kaçıncı rüyasını görüyordu.

Uyusun da büyüsün, tıpış tıpış yürüsün…