Bugüne dünya gözüyle bir bakalım… İnsanlığın yarısını bir atıp bir tutup ötekileştiren dünyada, yapılan adaletsizliğe karşı dilenen özürle de daha büyük bir adaletsizlik yapılıyor… 8 Mart kadınların anıldığı değil; kapitalizmin kazandığı, kadınların çiçek, ayıcık,  bir maden …  vesaire olduğu ama bir insan olamadığı bir gün… Alkışlarla, övgülerle, savunuyoruz deyip değersizleştirenlerin eliyle bir konu mankeni oluyor kadın.

Evet bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, bugünkü konumuz kadın… Peki nedir bu kadın..? Kimdir diyemiyoruz, öyle günün kutlama konuşmalarında kadın insandır cümleleriyle konuşanları kale almayınız, öyle olsaydı ayrı bir günde övgülerle ve acziyetle ötekileştirilmezdi değil mi..? Kadın,  insanlığın bir vazo misali kah düşürüp kırdığı, kah vitrinine süs yaptığı bir meta olmuş..  Bugünün  “kadın” ı dillerde insan vurgusuyla dolansa da, insan adının içinde anılamıyor, insanlaştırılamıyor, “kadın kadın kadın” diyerek  insandan ayrılıyor… İnsanlığın diğer yarısı olan kadından çok uzak, dillerdeki kadın. O bir figür olmuş artık…  Çağın gelişmişlik düzeyini kadınlara verilen haklar belirliyor mesela. Bir ülke, kadının doğal kazanımı olan ve gasbettiği haklarını iade etmeyi, lütuf bilip alkış bekliyor, “ben geliştim, bakın şunlara bile hak verdim” dercesine… Ve en çok da kadınlar  bunu alkışlıyor, “bu olması gereken!” demiyor “bu ne olağanüstü bir adalet anlayışı” diyor, yani hırsıza çaldığını geri getirdiği için teşekkür ediyor. Üzerine bir de kadın hakları, kadın politikaları, kadın bilmem neleri gibi etkinliklerle insandan itiliyor kadın, adaleti böyle sağlıyor dünya, insanlık insanlığın içinde kadını barındıramıyor demek ki… Öyle olmasa, insan hakları gibi halihazırda bir kavram varken,  insan dışı bir varlıkmışçasına kadın hakları gibi bir kavram eklenmezdi değil mi..? Erkek hakları gibi bir kurallar bütünü bildiğimiz kadarıyla yok, çünkü erkek politikaları, erkek üzerine yazılar vesaire de yok… Şimdi kadınlar ezildi, hakları gasbedildi, kadınlar öldürülüyor vesaire denilebilir… İşte tam da bunun için kadın, bu kapitalist dünyanın maskotu haline geldi … Çünkü kör dünyanın açık gözleri, mağdurun edebiyatını yapmayı ve bunun ekmeğini yemeyi pek sever. Gerçekten adalet olsaydı niyet, kadını atılan çukurdan çıkarıp, ıssız bir dağın zirvesine oturtmazlardı herhalde.. Alıp insanlığın içine itina ile koyarlardı ve “kadın kadın kadın” diye, sen öteki bir şeysin vurgusunu yapmazlardı…

Çok garip, kadın bu dünya için çok şey aslında öyle ki ahretlik vaatlerde bile yerini alıyor… Dünyada olduğu figürü ahirette de huri olarak devam ettiriyor… Biri çıkıp “namazını kılan erkeklere huriler verilecek” diyor, Allah için yanaşmıyorsunuz bari huriler için huzura gelin diyor papaz efendi. Yaradan kadını hediye olarak yaratmış, bakın burada övgü var aslında yalnızca aklı, vicdanı kör, imanı kıt olanların görebileceği bir övgü… Haliyle insanlık vasfı olmuyor, çünkü hediyelerin düşünme, hissetme yaşama gibi vasıfları olamaz, onlar bir vazife için vardır, vazifeleri de kullanılmaktır! Güzel dinimizin çirkin insanları, böyle fetva buyuruyorlar…

*Dünya, kadını yerçekimine yenik düşen aklıyla heybeden yorumluyor...

Biri çıkıyor kadın ahlak, namus değildir; kadın “bedendir” diyor. Eleştirdiği pislikle sıva yapıp, kadınlığı insanlıktan daha da öteye fırlatıyor.

Sonra biri çıkıyor, kadın bir madendir diyor, yaradılışın en büyük mucizesi olan insanı, affedersiniz insan deyince anlaşılmayabilir yani kadını, bir tek taşa sığdırıyor… Kapitalizm bu, ona her şey mubah! Tabi kadınların kendisi de bu durumdan hoşnut olarak kadınlığı yerin dibine kadın eliyle çekince, haliyle insanlık bir şey diyemiyor bu duruma…

Değersizleşen razı, değersizleştiren razı…

Küresel ısınmayı dert ediyoruz ama dünya sadece maddi olarak kaybetmiyor, dünyanın değer yargılarının yörüngesi de kaymış. Yere düşen bir insanı tutup kaldırmak yerine, kaldırıp göğe fırlatıyoruz. Ama yerçekimi diye bir gerçek var ve yere ittiğiniz kadını elinden tutup kaldırmak yerine “değer” çalışması adı altında yapılanlar, kadınlığı yüksekten yere çakıyor.