Sezonun ilk büyük maçı. Son şampiyon Trabzonspor ile en çok şampiyon Galatasaray sahada. Maçın ev sahibi tarafı bordo mavililer, ligde Antalyaspor, Şampiyonlar Ligi’nde Kopenhag maçlarından moralsizdi. Üstüne bir de Uğurcan’ın sakatlığı eklendi. Artısı, taraftarı ve ezbere dayalı oyun anlayışıydı.

Avrupa’sı olmayan Galatasaray, haftada bir maç oynayıp, kalan zamanlarda antrenman yaparken, transfer kovalıyor- du. Ezberi yoktu. Yıldızı çoktu. İlk 11 çıktığı maçta Mertens orkestra şefiydi. Ancak şefin elinde bir metin yoktu. Doğaçlama yapmak zorundaydı. Yaptı da kimse anlamadı. Berkan-Taylan’dan evrilip Torreira-Oliviera’ya dönüşen orta ikilinin görevi savunma hücum geçişini sağlamaktı. Takımın genç yıldızları Yunus ve Kerem’i oyuna sokacak plandan da eser yoktu. Seferovic’in görevi ‘top gelirse’ işi bitirmekti. Maça hızlı başladı konuk takım. Bir iki cılız pozisyon da buldu. Sonra en çok eleştirilen futbolcusu Trezeguet ile öne çıktı ev sahibi. Rakibi kalesinden uzaklaştırdı. Pozisyon üretti. İkinci yarı da ilk yarı benzeri gibiydi. Galatasaray saldırgan göründü. Trabzonspor savunan. Birisi bilgisizdi gol atamadı. Diğeri beceriksizdi, sonuçlandıramadı. Oyuncu değiştirip sonuç değiştirme düşüncesi de tutmayınca, sezonun ilk büyük maçı geçmişten gelen alışkanlıkla heyecanlı, futbol güzelliği eksik, pozisyonu az ve golsüz şekilde bitti.