Ordu’da işlenen kan donduran cinayet benzeri suçlar, MHP’nin teklifinde kapsam dışıdır. Tam tersine bu tür suçlarda cezaların daha da ağırlaştırılması gerektiği ifade edilmiştir. Sayın Devlet Bahçeli, daha önce benzer suçlarla ilgili kanaatini kamuoyu ile paylaşmış ve “İdamsa idam, ceza ise en ağır ceza, tecritse tecrit, gereği her neyse her sorumluluğu üstleneceğiz” demiştir.

           Ordu’da işlenen Ceren Özdemir cinayeti, vicdan sahibi herkesi kahretmiştir. Bu cinayet, bir defa daha düşünmemizi ve daha fazla vakit geçirmeden mutlaka bir şeyler yapılması gerektiğini net olarak ortaya koyuyor. Düşüneceğimiz şey, sadece işin ceza tarafı değildir. O da önemlidir ve yeni bir değerlendirme yapılması şarttır. Ama ivedilikle bu hale nasıl geldiğimizi, bu kadar sapkınlığın nasıl zemin bulduğunu ve bütün bunların temelini oluşturan toplumsal çürümeyi durdurmak için neler yapılabileceğini çok yönlü olarak masaya yatırmak ve tedbir almak gerekiyor. Bunu yapmak zaman alacak olsa da, artık ihmal edemeyiz ve harekete geçmenin zamanı çoktan gelmiştir.

SUÇ VE CEZA DENGESİ

         Suç ve ceza dengesi ayrı bir konudur. Suç varsa, ceza da vardır. Önemli olan, bu dengeyi iyi kurmak ve caydırıcılığı sağlamaktır. Bu noktanın da yeni bir değerlendirmeye ihtiyacı olduğu muhakkaktır. MHP’nin verdiği şartlı ceza indirimi teklifi, bu konuda bir mihenk oluşturabilirdi. Cezaevlerinde yer kalmadığı için her suçluyu aynı kefeye koymak son derece yanlıştır ve istenmeyen sonuçlar doğurduğu defalarca yaşadığımız acı örneklerle ispatlanmıştır. Ordu’daki olayda da benzer bir sürecin yaşandığı anlaşılıyor. Bu aşağılık katil zanlısı daha önce çocuk katliamı yüzünden tutuklanmış, yargılanmış ve ceza almıştır. Böyle bir suçlunun açık cezaevinde olması çok ciddi bir soru işaretidir ki, zaten bu imkânı kullanarak firar etmiş.

CEZAEVLERİNİN DURUMU

         İşin püf noktası tam burasıdır. MHP şartlı ceza indirimi teklifini TBMM’ye verirken, cezaevlerinin bu hazin durumuna ve bunun doğurabileceği acı sonuçlara özellikle dikkat çekmiş ve “Cezaevlerinin doluluğu, insani şartları çok kötüleştirdiği gibi, ıslah fonksiyonunun da kaybolmasına sebep olmaktadır denilmişti. Her şeyi birbirine karıştırıp, Ordu’dakine benzer yanlışların yolunu açmak yerine, doğru ve titiz bir ayıklama ile hem suç ve ceza dengesi korunabilir, hem de cezaevlerinin tam olarak amacına uygun hale gelmesine fırsat oluşturulabilirdi. Yeri ve sırası gelmişken, MHP’nin teklifini geri çekmesinin, son yaşanan olayla hiçbir ilgi ve alâkasının bulunmadığını altını kalın çizerek belirtelim. Televizyonlarda bu tür değerlendirmeler duydum, böyle bir ilgi kuranlar ya okuduklarını anlayamayan cahillerdir ya da kasıtlı biçimde MHP düşmanlığı yapmaktadırlar.

KAPSAM DIŞI OLAN SUÇLAR

         MHP’nin verdiği teklifte Ordu’dakine benzer, kamu vicdanını rahatsız edecek suçlar kesin olarak kapsam dışında bırakılmıştır. Kapsam dışı suçların neler olduğunu bir defa daha hatırlatalım: Atatürk aleyhine işlenen cürümler. Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlar. Devletin birliğini, ülkenin bütünlüğünü bozma suçu. Anayasa'yı ihlal suçu. Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya yönelik suç. Hükümeti ortadan kaldırmaya yönelik suç. Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı silahlı isyan. Cumhurbaşkanı'na karşı suikast, casusluk suçları. Düşmanla iş birliği yapma, soykırım, insanlığa karşı suç. Örgüt, işkence ve eziyet suçları. Organ ve doku ticareti. Cinsel saldırı ve cinsel taciz suçları. Çocukların cinsel istismarı. Adam öldürme suçları. Orman Kanunu'nda yer alan suçlar.

İDAMSA İDAM

         Görüldüğü gibi, kamu vicdanını rahatsız edecek hiçbir suç kapsama alınmamıştır ve bu konuda en küçük bir yanlış anlamaya meydan verilmemesi için hepsi tek tek sayılmıştır. Ayrıca, MHP’nin geri çekilen kanun teklifi bir affı değil, şartlı ceza indirimini öngörmektedir. Yani, suçun tekrarı veya yeni bir suç işlenmesi durumunda indirim geri alınarak, işlemiş olduğu yeni suçla birlikte cezası infaz olunacaktır. Diğer taraftan, bırakın Ordu’da işlenen suçların kapsama alınmasını, tam tersine cezaların daha da ağırlaştırılması gerektiği ifade edilmiştir. Sayın Devlet Bahçeli, daha önce benzer suçlarla ilgili kanaatini kamuoyu ile paylaşmış ve “İdamsa idam, ceza ise en ağır ceza, tecritse tecrit, gereği her neyse her sorumluluğu üstleneceğiz” demiştir.

MHP, SÖZÜNÜN ARKASINDA

            MHP’nin hazırlayıp TBMM Başkanlığına sunduğu şartlı salıverme teklifinin ivedilikle çıkarılması kader mahkûmlarına bir ışık yakarken, kapsam dışında kalan suçların da cezalarını hak ettikleri şekilde çekmelerine imkân oluşturabilirdi. Kaldı ki, bütün siyasi partiler bu konuda olumlu görüş bildirmişlerdi. Bu teklife başka anlamlar yüklemek, kesinlikle iyi niyetle izah edilemez. AK Parti’nin tamamen ayrı bir teklif hazırladığı ortaya çıktı. AK Parti’nin kendi çalışmasını yapması, farklı bir düzenlemeye gitmesi elbette kendi bileceği iştir. Ancak, daha önce de yazdığımız gibi, MHP’nin teklifi üzerinden gidilmesi hem zaman kazandıracak, hem uzlaşmayı kolaylaştıracak, hem de beklentilere çok büyük oranda cevap verecekti. MHP, sözünün arkasındadır ve Sayın Devlet Bahçeli, Türk milletinin yeterli milletvekili sayısı vermesi durumunda, gereğinin mutlaka yapılacağını söylemiştir.