Sayın Bahçeli’nin ne kastettiği, ne istediği, ne yaptığı herkes tarafından görülüyor ve biliniyor. Kaldı ki, bu siyasi ayak konusunu yeni gündeme getirmiş değildir. Daha en başından itibaren buraya dikkat çekmiş, uyarılarda bulunmuş ve yol göstermiştir.

            Sayın Devlet Bahçeli’nin, gazetemiz TÜRKGÜN’e yaptığı açıklamalarla birlikte FETÖ’nün siyasi ayağının tekrar ve yoğunluklu olarak gündeme gelmesi, her ne hikmetse bazılarını çok rahatsız ediyor. Sulandırmak, yapılan değerlendirmeleri başka yerlere çekmek, akla ziyan anlamlar yüklemek ve saptırmak için olağanüstü bir gayret var. Bazıları da durumdan vazife çıkarıp, bu bahane ile Cumhur İttifakı'na fitne sokmanın peşindeler.

FETÖ’NÜN  8 AYAĞI VAR

         Her şey gayet açık. Sayın Bahçeli’nin ne kastettiği, ne istediği, ne yaptığı herkes tarafından görülüyor ve biliniyor. Kaldı ki, bu siyasi ayak konusunu yeni gündeme getirmiş değildir. Daha en başından itibaren buraya dikkat çekmiş, uyarılarda bulunmuş ve yol göstermiştir. Mesela 2016 yılının 8 Kasım’ında, yani kalleş darbe girişiminden 115 gün sonra yapılan grup toplantısında, aynen şunları söylemiştir: Gülen çetesi, devlet ve toplum hayatımızı 8 ayaklı bir ahtapot gibi sarmalamıştır. Bu ayaklar şunlardır: Türk Silahlı Kuvvetleri, yargı, emniyet, kamu kurum ve kuruluşları, basın ve yayın organları, sosyal medya, üniversiteler ve eğitim kurumları, iş dünyası, siyaset kurumu, siyasi partiler. Gülen çetesi, devletin tüm kurumlarını habis bir kanser uru gibi sarmış ve içten içe kemirmiş, çürütmüştür.15 Temmuz sonrası FETÖ’nün sekiz ayağından yedisinde devlet kendini korumak için tedbirler almaya başlamıştır. Ancak, sekizinci ayak açıkta kalmış, FETÖ’nün ve 15 Temmuz darbe girişiminin siyasi ayakları hâlâ açıklığa kavuşamamıştır. Bunlar açığa çıkarılmadan, ne FETÖ anlaşılabilecek ne de 15 Temmuz darbe girişimi tüm yönleriyle aydınlanabilecektir.

YURTTA SULH KONSEYİ!

Sayın Bahçeli aynı grup toplantısında, Türkiye’nin askeri darbeler tarihine atıfta bulunmuş, “Askeri lideri ve üst düzey askeri icra kadroları, siyasi teorisyenleri, akıl hocaları ve kılavuzları ve darbe sonrası siyasi yönetim kadroları olması gerekir.” demiştir. 27 Mayıs darbesinden, 12 Eylül darbesinden ve sonrasında yaşananlardan örnekler vermiş, kurulan hükümetlerde yer alan sivilleri hatırlatmıştır. Sonra da bu şablonu 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişimi ile karşılaştırıp, benzerliklere dikkat çekmiştir. “Yurtta Sulh Konseyi” denilen anonim bir oluşum adına TRT’de bir bildiri okutulduğunu, ancak bu konseyin kimlerden oluştuğunun bilinmediğini söylemiş ve şu tespiti yapmıştır: Teröristbaşı Fethullah Gülen’in ve darbeyi planlayanların, siyasi kadroları belirlemeyi atlamış olduklarını; ya da ‘Biz darbeyi önce bir yapalım, siyasi kadroları sonra belirleriz’ demiş olduklarını düşünmek bile akla ziyandır. Bu tespite bağlı olarak, FETÖ bağlantılı soruşturmalar, ayıklama ve tasfiye sürecinde siyasi ayağın da ihmal edilmemesi gerektiğini önemle belirtmiştir.

İLK DEFA MI DUYDUNUZ?

Bu konuşmanın üzerinden 4 yıl 3 ay gibi bir zaman geçmiştir. MHP o gün nerede duruyorsa bugün de oradadır. Sayın Devlet Bahçeli, o gün ne söylemişse bugün de aynı şeyleri söylüyor. Gerek gazetemize yaptığı değerlendirme, gerek MHP’yi takip eden gazetecilerle yaptığı sohbette söylediklerini alın, yukarıda bir bölümünü aldığımız grup konuşmasının yanına koyun, birebir aynı olduğunu net şekilde göreceksiniz. Kaldı ki, AK Parti yetkilileri de Sayın Bahçeli ile aynı görüşte olduklarını ve siyasi ayağın üzerine gidilmesi gerektiğini söylemişlerdir. Bu gerçek orta yerde dururken, özellikle CHP ve yancılarının, sanki FETÖ’nün siyasi ayağını ilk defa duymuşlar gibi davranmaları kelimenin tam anlamıyla çarpıtmadır, yanıltmadır, istismardır ve işi sulandırma ve üzerini örtme gayretidir. CHP’yi biliyoruz, tanıyoruz ve ne yapmak istediğini anlıyoruz da, sureti haktan görünüp, “Bahçeli de dikkat çekici biçimde işin üstünde duruyor. Acaba Başbuğ’un çıkışı ile kesiştiği bir nokta var mı? sorusu da akılda tutulacak bir sorudur.” diye yazanları nereye koyacağız? Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un söyledileriyle MHP’yi ilişkilendirmek kasıtlıdır ve Cumhur İtifakı'na zarar verme gayretidir. Birileri taş getirmeyi bir kenara bırakıp, fitne götürmeye yönelmiş anlaşılan.

BU YARGININ İŞİDİR

Sorun belli, sorular açktır. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sözünü ettiği 180 ByLock'çu ismi hiç vakit geçirmeden götürüp savcılığa teslim etmelidir. Bu liste neden teslim edilmiyor? Artık kaçış yolu kalmamıştır. MHP kendisi hakkında suç duyurusunda bulunmuştur. Daha önce de yazdım, bir defa daha tekrar ediyorum. Sayın Bahçeli’nin açıklamaları hem siyasi partilere, hem de yargı ve hukuk adamlarına bir yol göstermedir. Yurtta Sulh Konseyi, işin kilit noktasıdır. CHP’nin, işi siyasete havale etme gayreti, komisyon kurma çabası asla iyi niyetli değildir. Bu yargının işidir. Siyasi partiler zaten kendi içlerinde olanı büyük ölçüde temizlediler. Kalan varsa, onu da soruşturarak yine yargı bulacak. Siyasi iradenin yapacağı şey, nereye kadar gidiyorsa gitsin hukuku işletmek, yargının önünü açmak ve yetkili savcılara yardımcı olmaktır.