CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun helalleşme çağrısına cezaevinden destekte bulunan Selahattin Demirtaş açıklamasının bir bölümünde işlemiş olduğu cürümleri itiraf edercesine şu sözleri kullanmıştı: “Kimlik siyasetini aşarak toplumun tamamını kucaklamayı başarmalıydık. Şiddetin tümden devre dışı kalması için siyasetçiler olarak daha fazla inisiyatif almalı, öne çıkmalıydık.”

Bu sözler, aslında, “Halka inmek yerine terörün eteğine tutunarak siyaset yaptık. Bize oy veren seçmenlerin taleplerini bir kenara iterek etnik ayrılıkçı bir politika izledik” demenin başka türlüsüydü.

Demirtaş’ın kendi ifadeleri neden cezaevinde olduğuna ilişkin bir itiraf, bir öz sorgulama bile sayılabilirdi.

Zira…

HDP Merkez Yürütme Kurulunun çağrısı üzerine başlayan 6-8 Ekim hadiselerinde 2 polis şehit olmuş, 37 kişi hayatını kaybetmişti.

PKK’nın özyönetim ilanıyla başlayan Hendek olaylarında 793 asker ve polis şehit olmuştu. Demirtaş hendek olaylarını şu ifadelerle savunmuştu:

“Kusura bakmasınlar, gençler hendek kazıyormuş, halk barikat kuruyormuş. Başka bir yol gösterin onu yapsınlar. Halkımızla birlikte direnişi büyüteceğiz. Öz yönetimin inşası, içinin doldurulması konusunda önemli kararlar alacağız. Halkımızı bu onurlu, görkemli direnişi sahiplenmeye çağırıyoruz. Geri adım atmak bu tarihi dönemin şerefine yakışmaz. Bu kazanılana kadar bu direniş devam edecektir.”

PKK’nın maşa olduğu, HDP’nin sözcülüğünü üstlendiği terör olayları tam da Selahattin Demirtaş’ın cezaevinden itiraf ettiği sözlerle, “Kimlik siyaseti” ve “Şiddet” kelimelerinde düğümleniyordu.

Halkın oylarıyla parlamentoya gönderilen HDP’li milletvekilleri, PKK’nın bölücü emellerinin peşinde sürüklendiler. Vatandaşa inmek yerine, Kandil’e çıkmayı tercih ettiler. PKK vururken onlar savunuyor ve kışkırtıyordu. Gerçi, milletvekili listelerinin bizzat Kandil tarafından oluşturulma durumu söz konusuyken başka bir şey de yapabilmeleri mümkün değildi.

Cezaevi günleri Selahattin Demirtaş’a bol bol düşünme ve sebebiyetine katkı sağladığı olayları sorgulama fırsatı vermiş olabilir. Yahut Selahattin Demirtaş, Kemal Kılıçdaroğlu’nun helalleşme tiyatrosuna oyuncu desteği sağlayarak yeni istismar alanları oluşturmak istiyor da olabilir. Konunun bu tarafıyla ilgilenmiyorum.

Yalnız şurası var…

Suçlu içeride, satır arası itiraflarda bulunurken, Millet ittifakının genel başkanları, milletvekilleri, parti sözcüleri dışarıda “Demirtaş suçsuz” propagandasını yürütüyor.

Kılıçdaroğlu iktidara gelir gelmez yargıya talimat vererek Demirtaş’ı serbest bırakacaklarını söylüyor.

CHP Milletvekili Aykut Erdoğdu “Keşke Selahattin Demirtaş Cumhurbaşkanı olsa” diyor.

CHP Milletvekili Tuncay Özkan “Selahattin Demirtaş silahlı bir mücadeleyi savunmuyor ki. Selahattin Demirtaş barıştan yana” cümlelerini kuruyor.

Demirtaş içeriden “Kürt sorunu yoktur” deme çizgisine gelse, dışarıda “Kürt sorunu vardır, biz çözeceğiz” deme tıynetine sahip bir muhalefet var.

Ayrılıkçı alevin harında iktidar çorbası pişirmeye çalışan kurnaz aşçı bunlar…

Demirtaş belki iflah olur ama bu muhalefet çok zor!