Türk milletinin tarihinde çok büyük zaferleri vardır. Çanakkale Zaferi de bunlar arasında en müstesna yere sahip olanlardan birisidir.

Türk milletinin tarihinde çok büyük zaferleri vardır. Çanakkale Zaferi de bunlar arasında en müstesna yere sahip olanlardan birisidir. Emperyalizme karşı kazanılmış olan Çanakkale Zaferi, Türk milletinin esarete boyun eğmeyeceğinin ve düşmanın boyunduruğu altına girmeyeceğinin bir nişanesidir. Türk milletinin millî varlığına yönelen tehditlere karşı kara toprağa kanla yazılmış bir destanıdır. “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır!” sözünün somutlaşmış halidir. Çanakkale zaferi sadece bir askeri başarı değil, büyük Türk milletinin topyekün ayağa kalktığı bir diriliş ve yükseliş abidesidir ve Çanakkale ruhu çelikleşmiş bir irade şeklinde her daim dimdik ayaktadır. Türk milleti Çanakkale ruhunu yaşamakta ve yaşatmaktadır. Yeri geldiğinde söz konusu vatansa gerisi teferruattır diyerek bekasına, birlik ve bütünlüğüne yönelik saldırılara karşı durmakta kararlıdır.

Çanakkale Zaferine giden sürece bakıldığında İtilaf Devletleri İngiltere, Fransa ve Rusya ile İttifak Devletleri Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya arasında bir süreden beri devam eden anlaşmazlıklar 28 Temmuz 1914’te fiili çatışmaya dönüşmüş ve böylece Birinci Dünya Savaşı başlamıştı. 12 Ağustos 1914’e gelindiğinde de Avrupa’da birçok devlet bu savaşın içine sürüklenmişti. Birinci Dünya Savaşı başladığında Osmanlı Devleti henüz tarafsız bir durumdaydı. Hatta öncesinde içinde bulunduğu yalnızlık politikasından kurtulmak için İtilaf Devletleri ile anlaşmak istemişti. Bundan bir sonuç elde edemeyince 2 Ağustos 1914’te Almanya ile bir ittifak antlaşması imzalamış, Avusturya-Macaristan da bu antlaşmasının şartlarını kabul etmişti. Böylece Osmanlı Devleti İttifak Devletleri grubuna dâhil olmuştu.

Osmanlı Devleti, imzaladığı antlaşma ile İttifak Devletleri grubuna katıldıktan sonra birbiri ardına ortaya çıkan gelişmeler çerçevesinde, İttifak Devletlerinin teşviki ve İtilaf Devletlerinin tahriki sonucunda 29 Ekim 1914’te Türk donanmasının Karadeniz’de Rus limanlarını bombalamasıyla fiilen Birinci Dünya Savaşı’na girmişti. Karadeniz’deki bombardıman olayı sonrasında cephelerde ilk çatışmalar başlamıştı. Karadeniz olayının ardından 3 Kasım 1914’te Rusya, 5 Kasım 1914’te İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti’ne savaş ilan edince Osmanlı Devleti de 11 Kasım 1914’te bu devletlere karşı savaş ilan etmişti. Birinci Dünya Savaşı’na fiilen dâhil olan Osmanlı Devleti, kendisi için güç bir süreci de başlatmıştı. Kafkas, Kanal, Irak, Suriye, Filistin-Sina, Çanakkale cephelerinde düşman devletler ile mücadele etmişti.

ÇANAKKALE BOĞAZI'NI GEÇEMEDİLER

Osmanlı Devleti fiilen savaşa dâhil olduktan sonra 3 Kasım 1914’ten itibaren İngiliz ve Fransız gemileri Çanakkale Boğazı’nın dış tabyalarını bombalamaya başlamışlardı. Böylece “Çanakkale Savaşları” diye tarihe geçecek, genel savaşın seyrini değiştirecek büyük muharebelerin ilk adımları da atılmıştı. Bundan sonra bu savaşlar Çanakkale kara ve deniz savaşları şeklinde iki aşamalı bir biçimde sürecekti. İngiliz ve Fransızlar, Çanakkale Boğazı’na saldırırken doğrudan İstanbul’a ulaşmak, Osmanlı Devleti’ni savaşta saf dışı bırakmak, müttefikleri Rusya ile birleşmek, hem ona yardım etmek hem de buranın kaynaklarından yararlanmak, Balkanlardaki tarafsız ülkeleri kendi yanlarına çekmek ve bu şekilde Almanya ve Avusturya- Macaristan’ı doğudan kuşatmak gibi amaçlar güdüyorlardı. Elbette burada Rusya’nın böyle bir saldırı isteği de önemli idi.

Genel olarak İtilaf Devletleri için savaşı bitirmenin yolu Çanakkale Boğazı’ndan geçiyordu. Bunun için İngiliz ve Fransızlar 19 Şubat 1915’ten itibaren Boğaz’a yönelik saldırılarını yoğunlaştırdılar. Bu esnada Osmanlı Devleti, Boğaz savunmasını üç savunma grubu; dış, orta ve iç tabyalar biçiminde hazırladı. Nihayet yaptıkları top ateşleriyle Türk savunma hatlarını dağıttıklarını düşünen İtilaf gemileri Boğaz’a kesin bir saldırı kararı aldılar. 18 Mart 1915’te Çanakkale Boğazı’ndan içeri doğru hareket eden İngiliz ve Fransız gemileri Boğaz’ın her iki yakasına etkili bir top ateşi başlattılar. Boğaz’da sabah saat 10:00 civarında başlayan çatışmalar akşama kadar yoğun bir biçimde sürdü. Bir tarafta Osmanlı Devleti tarafından Boğaz’a döşenen mayınların patlaması diğer taraftan Türk topçusunun etkili ateşi sonucunda İtilaf gemileri hiç beklemedikleri bir savunma ile karşılaştılar. Bu savunma karşısında neye uğradıklarını şaşırıp düşünmedikleri büyük bir yenilgi yaşadılar.

Çanakkale Boğazı’nı geçme harekâtına İngiliz ve Fransızlar adına 12 büyük zırhlı gemi katılmıştı. Bunlardan 3’ü batmış, 4’ü savaş dışı kalmış, diğer gemiler de az çok isabet almıştı. Bu bağlamda asker kayıpları da bulunmaktaydı. Çanakkale deniz savaşında İngiliz ve Fransızların hem donanmaları ciddi kayıplar vermiş hem de donanmalarından daha büyük olan gurur ve kibirleri yerle bir olmuştu. Harekâttan bekledikleri sonucu alamamışlardı. Başlangıçta Boğaz istihkâmlarındaki Türk savunma gücü hakkında az çok bilgi sahibi oldukları için buradan kolay bir şekilde geçebileceklerini düşünmüşlerse de bunun düşündükleri gibi olmadığını verdikleri büyük kayıplarla tecrübe edinerek anlamışlardı. Bu yüzden Boğaz’ı denizden geçme fikrinden vazgeçmek zorunda kalmışlardı.

İngiliz ve Fransızlar, Çanakkale Boğazı’nı denizden geçemeyince Gelibolu Yarımadası’na karadan çıkarma yapmaya karar verdiler. Bunun için kendi askerleriyle birlikte farklı sömürgelerinden topladıkları askerlerle 25 Nisan 1915’te Gelibolu Yarımadası’na çıkarma yaptılar. İngiliz ve Fransızların saldırılarıyla başlayan Çanakkale kara savaşları her iki taraf açısından da çok kanlı çatışmalara sahne oldu. Çanakkale kara savaşlarında “Önce Vatan!” diyen kahraman Türk askeri, “Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum” diyen bir komutanın emri altında Seddülbahir’de, Arıburnu’nda, Anafartalar’da, Conkbayırı’nda düşmanla göğüs göğüse mücadeleye girişti ve vatan için gövdesini siper etti. Çanakkale deniz savaşında olduğu gibi kara savaşlarında da neler yapabileceğini tüm dünyaya gösterdi.

KANLARI, VATAN ŞUURUNU GÜÇLENDİRDİ

8/9 Ocak 1916 tarihine kadar süren Çanakkale kara savaşlarında da İngiliz ve Fransızlar istediklerini elde edemediler ve Gelibolu Yarımadası’nı boşaltmak zorunda kaldılar. Bu başarı, Bolşevik İhtilali ile Rus Çarlığı’nın yıkılması sürecini hızlandırdı. Bulgaristan’ın İttifak Devletleri yanında savaşa katılmasını sağladı. Birinci Dünya Savaşı’nın kaderini etkiledi ve savaşın süresini uzattı. Çanakkale kara savaşlarında her iki tarafında ciddi kayıpları olsa da Türk milleti adına burada bir destan yazılmış ve millî ruh ayağa kalkmıştır. Kahraman Türk askeri “Çanakkale Geçilmez!” diyerek ecdat mirasına sahip çıkmıştır. Çanakkale Savaşları, inancın ve azmin dönemin en büyük donanma ve ordularına galip geldiği, gurur ve kibirleri ordularından daha büyük olan devletlerin bu duygularının kırılarak onların da yenilebilecekleri gerçeğini ortaya koyduğu bir savaş olmuştur.

Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkıp 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’ni imzalayarak savaştan çekildiğinde ve İtilaf Devletleri Anadolu topraklarını işgale başladıklarında Türk milletinin bu işgallere karşı koymalarını sağlayan bir ilham kaynağı yaratmıştır. Çanakkale’de dökülen şehit kanları Türk’ün al bayrağına rengini verip, toprağı yoğurmuş ve vatan şuurunu güçlendirmiştir. Türk milletinin özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinin son merhalesi olan Millî Mücadele’nin önsözü, Çanakkale Zaferi ile yazılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün Çanakkale’de gösterdiği üstün askeri başarılar, onu Millî Mücadele’nin de lideri yapmıştır. Başarılı bir komutan olarak Mustafa Kemal Atatürk Çanakkale’de ki öngörüsü ile nasıl büyük zaferler kazanmış ise Millî Mücadele sırasında da aynı başarılarını sürdürmüş ve milletine rehberlik etmiştir.

18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü adına her yıl olduğu gibi bu yıl da anlamlı etkinlikler yapılmaktadır. Bu seneki kutlamaları daha da anlamlı kılan ise 1915 Çanakkale Köprüsü’nün ve Malkara- Çanakkale Otoyolu’nun bugün hizmete açılacak olmasıdır. Biz de 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Zaferi’nin 107. Yıl Dönümü dolayısıyla aziz vatanımız için gözlerini kırpmadan şahadete yürüyen şehitlerimizi ve ebediyete irtihal etmiş gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz. Vatan size minnettardır.“ne olabileceği” kadar “ne olamayacağı” da anlaşılacak ve 2000’lerin “dotcom balonu” gibi patlayacak bir şeydir, ama bundan sonraki 20 yılın hikâyesi bu. Bu arada “dotcom balonu” bugünlerde hiç de patlamış gibi durmuyor. Bugün, ekonominin %20’ye yakını dijital ekonomi üzerinde yürüyor, bunu unutmayalım.