Dünyanın hiçbir ülkesinde Türkiye’de olduğu gibi terör örgütünün kurduğu ve yönettiği bir siyasi partinin faaliyet göstermesine izin verilmez ve anında kökü kurutulur. İdam yasası olan ülkelerde böyle partilerin yöneticileri sorgusuz-sualsiz idam edilir. Bizde de biri kapanır kapanmaz hemen üç harfli başka bir bölücü parti anında kuruluyor. Yine aynı şekilde Kandil ve İmralı merkezli terörü destekleme faaliyetlerine devam ediyorlar. Bölücü partinin yöneticilerini kahramanlaştıran siyasi partiler, yazarlar, yorumcular, sanatçılar içimizde bir hayli bulunmaktadır.

Eskiden terör örgütüne hizmet eden sözde siyasi partiler kapatılırdı. HEP, DEP, ÖZDEP, HADEP, DEHAP, DTP, BDP gibi partiler PKK’nın kapatılan partileriydi. Şimdi ilginçtir, her türlü terör ilişkisi alenen ortada olan ve hatta bu konuda kapatılan öbür partilerin sınırlarını bile geçmiş olan HDP’ye hala dokunulmamaktadır. Anayasa Mahkemesi, Türk milletinin vergilerinden oluşan ve HDP’ye verilen hazine yardımına, Yargıtay’ın bloke koymasına rağmen bu kararı oy birliğiyle kaldırmış ve HD(P)KK’ye 600 milyon 343 bin TL hazine yardımı yapılmasını sağlamıştır.

Kapatılmayan terör yaltakçısı HDP’nin durumu, MHP Lideri Devlet Bahçeli dışında nedense kimseyi ilgilendirmemektedir.

MHP Lideri geçtiğimiz ay düzenlediği bir basın toplantısında bu konu hakkında şu değerlendirmeyi yapmıştı:

Bakınız HDP’yle ilgili açılan kapatma davası hala sürüncemededir.

Bu durum haksızlıktır, hukuksuzluktur, Türk milletine saygısızlıktır.

Anayasa Mahkemesi’nin yolu yol değildir, tarafı adaletin ve milli varlığın yanı hiç değildir.

Mevcut haliyle Anayasa Mahkemesi’nin Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarını gözetmek yerine HDP’nin ve bölücülüğün değirmenine ısrarla su taşıdığı ayan beyan ortadadır.

Terörizmin kilit taşı, siyasi damarı, ikmal merkezi, terörist devşirme mekaniğinin ana arteri HDP’nin ve devamı niteliğindeki Yeşil Sol Parti’nin bir gün bile faaliyet içinde olması zillettir, rezalettir.

Sormak lazımdır ki, Anayasa Mahkemesi neyi bekliyor? Nasıl bir delil istiyor? Hükmü açıklamak için daha neyin olmasını planlıyor?

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın açtığı davada, hazırladığı iddianamede eksik bırakılan ne vardır da Anayasa Mahkemesi bunca zamandır hukuki süreci ağırdan almaktadır?

Böylesi bir kepazeliği hukukun üstünlüğüyle, hukuk devleti ilkesiyle açıklamak mümkün müdür?

***

Türk milletinin herhangi bir ferdinin bu cümlelerin birine dahi karşı çıkması mümkün mü? HDP’nin adayları Yeşil Sol’dan seçime girdi ama yine de Anayasa Mahkemesi HDP’ye 600 milyon 343 bin hazine yardımını verdirdi. Bu paranın içinde şehit ailelerinin, gazilerin vergisi de var. Yazıklar olsun!

“HDP niye kapatılmıyor?” tepkilerinin cevabını veremeyerek bize cinnet geçirten bu yargı düzeni, anlaşılan bize Yeşil Sol’un ihanetlerini de izlettirecek.

Yeşil Sol’un yaratık tiplerini görüyorsunuz değil mi?

Hiçbir çekince göstermeden teröristbaşı Öcalan’a sahip çıkan propaganda yapıyorlar. Bunların birçoğunun TBMM’de milletvekili olması da rezaletin ve ihanetin büyük boyutudur.

Onbinlerce kişinin katili bir teröristbaşına açıktan sahip çıkan Yeşil Sol’un yaratıkları, şimdi Türkiye’nin birçok yerinde eylem yapmaktadır. Yeşil Sol’un Eşbaşkanları, milletvekilleri ve parti yöneticileri, Öcalan kemiği yalamaktadır.

Teröristbaşı Öcalan’ın yeğeni Ömer Öcalan, milletvekili sıfatı taşımasına rağmen sürekli Öcalan’ın fotoğraflarıyla sosyal medyada propaganda yapıyor. Yeşil Sol Parti Grup Başkanvekili Meral Danış Bektaş, “İmralı ada ( F tipi) Cezaevinde tutulan Sn. Abdullah Öcalan, Sn. Hamili Yıldırım, Sn. Ömer Hayri Konar ve Sn. Veysi Aktaş hiç bir haktan faydalandırılmıyor.” diye açıklama yapıyor. Yeşil Sol Parti milletvekili Çiçek Otlu, “Bütün baskılara rağmen, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi kırmak için burada mücadele edeceğiz.” diyor. Daha neler neler…

Türkiye’nin yasaları ve işleyen demokratik sistemi “Bu bölücü yaratıklara katlanın” diye bize bir sorumluluk mu yüklüyor?

“Anayasa” çerçevesinde ve “Siyasi Partiler Kanununa” göre kurulmuş bir siyasi parti, imza attığı kanunlara göre davranmıyorsa Anayasa Mahkemesi neyin toleransını bölücülere vermekte? Dünyanın hiçbir ülkesinde Türkiye’deki gibi kendini bölmeye çalışan, askerini, polisini şehit eden, vatandaşlarına katliam yapan terör örgütü hizmetkârlarına, yargı elini ve gönlünü uzatmaz, bizdeki Anayasa Mahkemesi ise PKK’nın uzantılarını korumak için nerdeyse yeni kanun yazacak noktaya gelmiştir.

Anayasa Mahkemesine hem HDP hem Yeşil Sol konusunda “vazifeni yerine getir” diye sitem ediyoruz ama işin garip tarafı Kemal Kılıçdaroğlu seçimlerde Cumhurbaşkanı seçilseydi bu Yeşil Sol’un zihniyeti Türkiye’yi yönetecekti. Kemal Kılıçdaroğlu’na güvenerek “Türkiye Cumhuriyetiyle hesaplaşmaya geliyoruz” diyorlardı.

Türkiye’nin artık bölücü yaratıkların pervasızlıklarına katlanacak sabrı kalmamıştır. Bu mikrobunun kökünü kurutacak köklü yasalar çıkarılmalı ve bir daha hiç kimse bölücü bir parti peydahlama cesareti bulmamalıdır. HDP’nin defterini dürerek, Yeşil Sol’un hesabına bakılmalıdır.

Eğer hukuk devletiysek olması gereken de budur!