Sayın Cumhurbaşkanının Trump’la görüşmek için ABD yolunda olduğu saatlerde Kemal Kılıçdaroğlu’nun grup konuşmasındaki gündemi, kelimenin tam anlamıyla bir felakettir. Sayın Erdoğan’ın, ABD ziyareti öncesinde yaptığı açıklamalar çok isabetlidir ve ümit ve beklentilerimizi arttırmıştır.

       Zaman zaman iç siyasetin girdabına fazla kapılsak da, Türkiye’nin asıl meselesi, bekasına yönelik tehdidin bertaraf edilmesidir. Barış Pınarı Harekâtı henüz tam olarak sonuçlanmamıştır. ABD ve Rusya ile ayrı ayrı varılan mutabakatların gereği henüz tam olarak yerine getirilmemiştir. Bizim güvenli bölge olarak açıkladığımız alan içerisinde, PKK-PYD-YPG’li teröristlerin varlığını hiçbir şartta kabul edemeyiz ve verilen sözler tutulmazsa müdahale etme hakkımız saklıdır. Diğer taraftan başta Fransa olmak üzere, Avrupa Birliği ülkelerinin hadlerini çok aşan tehditleri, kalleşlikleri devam etmektedir. Kıbrıs’daki hak ve hukukumuzu engellemek için İsrail’i de yanlarına alarak birtakım tezgâhlar kuruyorlar. Bu tezgâhları da bunların başına geçirmek kaçınılmaz hale gelmiştir.

KILIÇDAROĞLU FELAKETİ

         Böyle bir ortamda CHP ve yancılarının sudan bahanelerle Türkiye’yi angaje tutmaya, iç siyasetin kısır çekişmeleri ile meşgul etmeye çabalaması akla ziyan bir durumdur. Sayın Cumhurbaşkanının, Trump’la görüşmek için ABD yolunda olduğu saatlerde Kemal Kılıçdaroğlu’nun grup konuşmasındaki gündemi, kelimenin tam anlamıyla bir felakettir. Her zaman olduğu gibi yine Türkiye ile meselesi olanlara malzeme verilmiş, milli menfaatler hiçe sayılmış, ABD’nin gönüllü sözcülüğü yapılmıştır. Trump ve Macron, Kılıçdaroğlu ile ne kadar gurur duysalar azdır!

İSABETLİ AÇIKLAMALAR

         Kılıçdaroğlu ve Türkiye düşmanları ne yaparlarsa yapsınlar, biz kararlı olmak, haklarımızı korumak, milli güvenliğimizi sağlamak konusunda ne gerekiyorsa hiç tereddüt etmeden gereğini yapmak durumundayız. Sayın Erdoğan’ın, ABD ziyareti öncesinde yaptığı açıklamalar çok isabetlidir ve ümit ve beklentilerimizi arttırmıştır. Her şeyden önce Trump’ın gönderdiği edepsiz, saygısız, kaba ve rezil mektubun iade edilmesi, çok yerinde bir karardır. Aynı şekilde, Trump’ın korumaya aldığı Mazlum Kobani kod adlı eli kanlı teröristin neler yaptığının belgelenmesi ve iadesinin istenmesi, Türkiye’nin kararlı duruşunu ortaya koymak bakımından da, ABD’nin kirli yüzünü ortaya çıkarmak açısından da çok doğrudur.

GEREĞİNİ YAPIYORUZ

         Trump’a güvenilemeyeceğini, ABD’nin söyledikleri ile yaptıklarının hiçbir zaman aynı olmadığını artık çok iyi biliyoruz. Bu durum diplomasinin bir kenara bırakılmasını gerektirmiyor. Biz uluslararası hukukun, diplomasinin, müttefikliğin gereği neyse onu yapıyoruz. Sonrasında ABD’nin ne dediğine değil, ne yaptığına bakmak durumdayız. Barış Pınarı ve daha önceki sınır ötesi harekâtları ABD’ye ve hatta bütün dünyanın karşımızda olmasına rağmen yaptığımız unutulmamalıdır. Yine aynı şey olacaktır. İşimize bakacak, milli güvenliğimiz, milli menfaatlerimiz neyi gerektiriyorsa onu yapacağız. AB ülkeleri istemiyor diye, DEAŞ’lıları ülkemizde saklamayacağımızı net olarak gösterdik. Her teröristin kendi ülkesine gönderilmesi son derece doğrudur ve sonrası bizi ilgilendirmemektir. Aynı şekilde, Suriyeli mülteciler konusunda Türkiye üzerine düşeni çok fazlasıyla yapmıştır. Avrupa’nın mülteci deposu olmak gibi bir mecburiyetimiz yok ve gerektiğinde kapıların açılabileceğini artık herkes görmek, kabul etmek zorundadır. Kıbrıs’daki haklarımız konusunda da bildiğimizden şaşmak, haklarımızı sonuna kadar kullanmak karşısında kimsenin yapabileceği bir şey yoktur. Çıkardıkları kuru gürültü de hiçbir işe yaramamıştır, bundan sonra da değişen bir şey olmayacaktır.  

MASADA OLANLAR

                Sayın Cumhurbaşkanının bugün Trump’la yapacağı görüşmede masada birçok başlık olacaktır. Hiçbir konuda ABD’den himmet beklemiyoruz. Eli güçlü olan taraf biziz ve artık bunu bütün dünya kabul etmek zorunda kalmıştır. Çok güçlü bir ordumuz ve bu ordunun ihtiyacı olan şeylerin çok büyük bölümünü kendi imkanlarımızla sağlayacak bir durumdayız. S-400’lerle birlikte dengeler tamamen bizim lehimize değişmiştir. F-35 konusunda artık yeniden düşünmesi gereken taraf ABD’dir. Ekonomimiz üzerinden yöneltilen tehditlerin havada kaldığını Trump da, ona akıl verenler de görmüş ve anlamışlardır. Genişletilmesi ve 100 milyar dolara çıkarılması planlanan ticaret hacmi, bizim kadar ABD’nin de menfaatinedir. Dolayısı ile Türkiye’yi can kulağı ile dinlemek, beklenti ve taleplerimizi karşılamak Trump için de en akıllı, en doğru yol olacaktır.

ABD, TERÖR ÖRGÜTLERİNE DESTEKTEN VAZGEÇMELİ

          Türkiye için bu ziyaretten çıkacak asıl önemli sonuç, ABD’nin terör örgütleri ile ilgili tavrının değişmesidir. Nitekim başımıza bela olan terör örgütlerinin tamamına yakını ABD’nin koruması altındadır. PYD ve YPG’ye her türlü silahı, mühimmatı vermişlerdir. O silahların bize karşı kullanıldığını büyük bir kızgınlıkla ve bedel ödeyerek gördük. Barış Pınarı Harekatı’na 120 saat ara verilmesine bağlı taahhütlerin yerine getirilmediği, bölgeden çıkan ABD askerlerinin geri döndükleri, teröristlerin temizlenmesinde samimi davranılmadığı da diğer gerçekler olarak önümüzde duruyor. Bunlara bir de ABD’de bir çiftlikte sefa süren FETÖ elebaşını eklemek gerekiyor. Dengeler değişmiş, elimiz güçlenmiş, etkinliğimiz ve caydırıcılığımız artmıştır. ABD eğer Türkiye ile ilişkilerinin bundan sonraki seyrini düşünüyor, gerçek anlamda bir dostluk ve iş birliği geliştirmek istiyorsa, taleplerimizi, önceliklerimizi, beklentilerimizi dikkate almak, Temsilciler Meclisinden çıkan rezil kararlardan vazgeçmek, içi boş tehditlerine son vermek zorundadır.