Bu yazıyı yazmadan önce, bir Yunan rahibi referans almanın ne kadar doğru olacağını bir hayli düşündüm. Kendi ecdadımızı, kendi tarihimizi tanımak, öğrenmek, anlamak ve anlatmak için bir Hristiyan din adamına ihtiyacımız olmamalı. Ama son birkaç gündür yazılanlar, söylenenler karşısında hakikaten söyleyecek söz bulamıyorum. İnsanlar nasıl bu kadar kendi kimliklerinden, kendi ecdatlarından, kendi gerçeklerinden ve kendi tarihlerinden kopuk olabilirler? Ayasofya Camisi’nin yeniden ibadete açılması ile ilgili itirazları, eleştirileri, bahaneleri ve saldırıları görünce, bizim anlattığımız tarihi gerçekleri bir türlü anlamayan, anlasalar dâhi hazmedemeyenler, belki Yunan rahibin sözlerine ikna olurlar kanaati bende oluştu. İçimizdeki Bizanslılar, eğer bu Yunan rahibin anlattıklarıyla da ikna olmayacaklarsa, onlar için artık yapılabilecek bir şey kalmamıştır.

TÜRKLER HEP DAHA İYİYDİ

Yunan Rahip Evangelos Papanikolaou’nun konuşması, elbette Türklere ve şanlı tarihimize bir övgü değil. Hatta satır araları Türkleri sevmediğini de gösteriyor. Ama tarihi gerçekleri dile getirmekte de tereddüt etmiyor. Papanikolaou’nun sözleri ne bir övgüdür, ne de bir iltifattır. Zerre kadar akıl, izan ve vicdan sahibi olan, tarihi gerçeklere azıcık ilgi duyan herkesin bildiği ve kabul ettiği kesin bir gerçektir. Nitekim, sözlerinin altını yine tarihe bakarak dolduruyor. ‹›Türkler nerede vardı ise hep daha iyilerdi. Bizim için utanç verici ama bu gerçek. Girit’te daha iyi manastır sistemi vardı. Girit’te Türkler bir tane bile manastır kapatmadı ama Yunanistan’da Othonas’ın emri ile çok sayıda manastır ve kilise kapatıldı. Azizlerin hatıraları, gümüş kutulardan çıkarılıp hükümet için maaşa dönüştürüldü’’ diyor. Yunan için utanç verici gerçek, belki bizim içimizdeki Bizanslıları da utandırır. Türkler her zaman gittikleri yere medeniyet götürmüş, hoşgörü ve anlayışla hareket etmişlerdir. Bunun aksini kimse iddia edemez, eden de yalan söyler. Biz tarih boyunca bir tane bile manastır kapatmadık, ama Yunan bütün camileri kapattı. Şimdi de hiç utanmadan çıkmış bize masal anlatıyorlar.

LATİN SERPUŞU YERİNE, TÜRK SARIĞI

Rahip efendinin daha sonraki sözleri daha da çarpıcı: ‘’Aynı zamanda Türkler hüküm sürerken insanlar kolayca dinlerini yaşayabiliyordu. Bu yüzden insanlar ‘Latin serpuşu yerine, Türk sarığı görmeyi tercih ederim’ diyor. Bana kalsa ikisi de görülmesin ama birini seçmek zorunda olsam Latin yerine Türk seçerim.’’ Rahip bilinen, yaşanmış, kabul edilmiş başka bir gerçeği dile getiriyor ve kendi tercihini de “Türk sarığı” olarak hiç çekinmeden söylüyor. Bu tercihi Türkleri sevdiği için değil, kendi dinini yaşamak için yaptığının altını kalın olarak çiziyorum.

BU SAYGI DEĞİL Mİ?

Gelelim Yunanistan’ın yas tuttuğu, bayraklarını yarıya indirdiği Ayasofya meselesine. İşin aslını bir Ortodoks rahip bakın nasıl anlatıyor: ‘’Şimdi çok üzgün olduğunuz Ayasofya olayına dair... Şükürler olsun. Şimdi söyleyin, yirmi dört saat boyunca Ayasofya’ya kaç tane çıplak turist giriyordu? Sayısızca. İç çamaşırı gösteren kısa eteklerle, yalan mı? Çünkü müze idi ve tüm o kirli turistler umursamadan ve saygısızca giriyordu. Şimdi ayakkabı olmadan gireceksin. Bu saygı değil mi? Çıplak mı gireceksin? Hayır. Uzun bir elbise ve başörtüsü ile gireceksin.’’

RAHİP, CAMİYE ŞÜKREDİYOR

Hadi buyursun içimizdeki Bizanslılar buna da itiraz etsinler. Bu sözleri söyleyen, bizim Diyanet İşleri Başkanımız veya herhangi bir din görevlimiz değil, bir Yunan rahip. Ayasofya’nın camiye dönüştürülmüş olmasına şükrediyor. Bu şükür de Müslümanlara olan saygısından dolayı değil, Ayasofya’nın aslına uygun olarak cami de olsa bir mabede dönüştürülmüş olması içindir.

TÜRKLER KORUDU

Son cümlesini aslında başta Yunanistan olmak üzere haddini ve çapını çok aşarak Ayasofya’nın cami olmasına itiraz eden, bahane bulan, arkadan dolanan istisnasız herkese kapı gibi bir cevaptır: ‘’Belki de bunu bir lanet değil, düzeltme olarak görmek gerekir. Şimdi Ayasofya için üzgünüz diyorlar, Ayasofya’yı koruyan Türkler olmasaydı Ayasofya düşerdi. Böyle büyük bir yapıyı kim koruyacaktı? Türkler korudu.’’

TÜRK DEMEK, MEDENİYET DEMEKTİR

Türk demek, medeniyet demektir. Türk demek, vicdan ve akıl demektir. Türk demek, adalet ve muhabbet demektir. Elin rahibi öğrenmiş ama içimizdeki Bizanslılar hâlâ bunu anlayamamış, hâlâ bunu öğrenememiş. Buradan bir defa daha söylüyorum: Ayasofya’nın cami olarak yeniden ibadete açılmış olmasından kim rahatsızlık duyuyorsa, Mustafa Kemal Atatürk ve Fatih Sultan Mehmet arasına bir nifak sokmaya uğraşıyorsa, akla ziyan bahanelerle alınmış olan tarihi karara saldırıp Türk ve İslam düşmanlarına malzeme veriyor ve onlarla birlikte hareket ediyorsa mutlaka bir yerinde sorun vardır. Bu sorun aklında değilse, kanındadır.