Şampiyonluk türküleri söylemeye bir maçlık ara veren Beşiktaş, kalan yedi maçın en önemlisine tam kadro çıktı. Aboubakar-Larin gol ikizi sahada… Ligin asist kralı Ghezzal, yaşlandıkça ustalaşan, ustalaştıkça değeri artan Atiba, savunmanın her bireyi… Hepsi on birdeydi.

Kalan maçlar arasında takipçilerinden Galatasaray ile deplasmandaki oyunu da vardı. Oraya kadar çok zaman vardı ve bu maçtan alınacak sonuç o maça taşıyacaktı. Ayrıca, farkı iki puana indiren Fenerbahçe’nin maçı yoktu. Gözlerinin olduğu Sivas’tan alınacak üç puan, onların da umudunu kırardı.

Yani bu maç çok değerliydi. Aynı oranda da, gerçekten çok zor bir maçtı.

DG Sivasspor, son 12 maçın 7’sini kazanıp, hiç yenilmeden maça çıktı. Sezon başındaki hastalık, sakatlık gibi dertlerden de uzaktı. Maça, kendi özgüveni ile başladı. Beşiktaş’ı zorladı. Lider kazanacaksa bile çok ter akıtmalıydı, bunun işaretini verdi.

İlk çeyrekten sonra ancak, Beşiktaş topun sahibi olup, kendi gibi oynamaya başladı. Sivasspor da, kendi bildiğini…

Lider topun sahibi olmasına karşın ilk şutunu ilk yarının son dakikalarına doğru atabildi. Duran toplar dışında da eski maçlardaki alışkanlığındaki gibi rakip ceza alanında kalabalıklaşıp, paslaşamadı.

Sonra kabus geri döndü. Aboubakar, kenara, ‘Değiştirin’ dedi. Artık oyun düzenini kurgulama şansı kalmayan Beşiktaş ikinci yarıya kayıp maçların düzeniyle çıktı. Bir farkı vardı bu kez, santrfora geçen Larin’i hesaba katmadan, kanatlardan içeri kat ederek. Ev sahibi dengeyi kurunca da Sergen Hoca, oyuncu değiştirip, ‘ya hep ya hiç’ sistemine döndü. Disiplini yok olan, kimin ne yapacağı belirsizleşen dönüm maçı iki puandan çok daha fazla kayıpla son buldu.