İnsan olmak, organizasyona itaatkâr ve sadık olmaktır; iş yaşamında kurulan organizasyondaki hiyerarşiye uygun davranılmalı, ast–üst ilişkisine bağlılık gösterilmelidir. Sadakat, körü körüne bağlılık değildir. Organizasyonun gelişmesine katkı sağlayacak ölçüye uygun bir sadakatten kaçınılamaz. Güvenilirlik sadakatin bir ölçüsüdür. Organizasyona sadakat göstermeyen insanlara güven duyulmaz, duyulmamalıdır. İtaat ve sadakat ölçüsü içinde organizasyona güç katar.

 İnsan olmak, idealleri için fedakârlık yapmaktır; insan, idealleri için mutlaka fedakârlık yapmak zorundadır. Her nimet bir külfetin karşılığıdır. Her başarının bir bedeli vardır. Bu bedel; görevimizi yerine getirmek için belli bir zamanımızı bu amacın tanıtılmasına ayırmak ve bu hizmetin yürümesi için maddi ve manevi katkıda bulunmaktır. Zafere her zaman çim yoldan ulaşılmaz.  İdeali ve hedefi olmayan ya da bir hedef belirlemeyen birey ve toplumlar istedikleri hayat standardına, ülkülerine, düşledikleri modellere ulaşamazlar.

 Günümüzde artık, sadece boş zamanımızı değil, aktif zamanımızın bir kısmını da tabi olduğumuz insanlığa, ülkümüze, davamıza, işimize hizmet için ayırabilmeliyiz. Bir insanın tek başına bütün bu hizmetleri yapması mümkün olmadığına göre, hep birlikte; üreticiler, üniversiteler, STK’lar, araştırma enstitüleri ve bakanlığımız birlikte ve örgütlü çalışmak mecburiyetindeyiz. Bunun için bilgi, disiplin ve ciddiyet şarttır. Teşkilatın her kademedeki çalışmasında tertip, düzen ve disiplini sağlamak zorunludur. Tertipsiz, düzensiz ve disiplinsiz bir çalışma ile asla sonuca ulaşılamaz. Yaptıkları işi kavrayamayan insanlar işlerini ciddiye alamazlar. İnsanlar yaptıkları işi ciddiye almadıkça işin olumlu sonuçlanması beklenemez.  Biz mühendisler, veteriner hekimler, yöneticiler ve üreticiler yaptığımız işi ne derece ciddiye alıyoruz?

 İnsan olmak, cesaret gerektirir, riske girmekten kaçınmamaktır;

girişimci ruha sahip olmayan insan, küçük hedeflerin peşinden gider. Girişimci insanlarla arasındaki fark hızla açılır. Toplumlar da böyledir. Organizasyonlarda rol alan yöneticilerin cesaret sahibi ve risk almaktan çekinmez olmaları büyük hedeflere ulaşmada işleri kolaylaştırır.

 Uygulanan tarım politikalarının halkın refahını arttıracak çalışmaların istenen nitelik ve nicelikte sürdürülmesi, üreticilerin katılımı ile mümkün olabilecektir. Bunun için, teşkilatlar faaliyetlerin içerisine üreticileri katmak için gerekli çabayı göstermelidir. 

Çiftçi eğitimsiz, çiftçi şaşkın, çiftçi yalnız,  çiftçi kâr mı yapıyor, yoksa zarar mı? Bilmiyor... Tek düşündüğü borçalanarak da olsa üretim yapmak. Teknik ve teknolojiden yoksun olarak... Birtakım çiftçi, üretim yapmadan alicengiz oyunları ile destek alma peşinde! Birtakım çiftçi, üretim ve planlamasını yaparak desteklemelerin sağladığı katma değeri değerlendirme peşinde... 

Bütün çalışmaları bakanlıktan beklerken; bizler, görevlerimizi hangi düzeyde yerine getiriyoruz?  Ziraat,  gıda mühendisleri, veteriner hekimler, ziraat odaları birlikleri, üniversiteler ve araştırma enstitüleri, kendimizi bu anlamda ne sıklıkta sorguluyoruz? 

Biz, başarı bekleyenler olarak, ülkemize, yönetimine katkı yapabileceğimiz niteliklerimizi feda edebilmeliyiz. Hangi niteliğimizle olursa olsun. Hiç değilse, “birlikte güzelini yapalım” diyebiliriz. Varsa, orijinal nitelikli bilgimizi, fikirlerimizi, projelerimizi sunabilmeliyiz.

Kanaatimce, milliyetçi gençler, ülkemizin her türlü organizasyonuna ve projesine katkı koymaya hazırdır. Yeter ki; destek olunsun, yönlendirilsin, fırsat verilsin. Gençlerimiz, devletimiz ve diğer bütün kurumlarına, teşkilatları ile ortak projeler üretmek ve uygulamaktan onur duyacaktır.

Saygılarımla…