Ramazan ayı ile birlikte yaşam iftar ve sahur saati gibi güne eklenen yeni rutinler doğrultusunda değişim gösterir. Ramazan ayı oruç tutarak dini bir vazifeyi yerine getirmenin yanında bireyin nefsini, sabrını ve arzularını kontrol ettiği, iç huzura kavuştuğu bir dönemdir. Hem fiziksel hem de zihinsel bir yenilenme zamanı olduğu için insan üzerine ve çalışma düzenine etkisi büyüktür.

Ülkemizde Ramazan ayı genel olarak tüketim kalıplarının değiştiği, gıda ürünleri ve ilgili gruplara (yiyecek hizmetleri vb.) yönelik talebin arttığı bir dönemdir. Gıda talebinin güçlü olması, bazı ürünlerde sıra dışı fiyat artışlarına sebep olabilmektedir.

Gıda fiyatlarındaki artışlar, Ramazan ayının öncesinde görülebildiği gibi, ay içerisinde veya takip eden ayda da izlenebilmektedir. Kırmızı ve beyaz et, taze süt ve süt ürünleri, peynir, yumurta, tereyağı, konserve sebze, şeker, dondurma, hurma ve alkolsüz içecekler bu anlamda öne çıkan başlıca ürünlerdir. Yoğun olarak tüketilen ürün gruplarının fiyatlarında maliyet unsurlarıyla örtüşmeyen sıçramalar fiyat düzeyinde kalıcı etkiler bırakabilmektedir. Ramazan kaynaklı fiyat artışlarının takip eden aylarda geri alınmaması, fiyat seviyesi üzerinde kalıcı bir etki de bırakmaktadır.

Fiyatların müdahalesiz oluştuğu piyasalarda, eğer verim ve verimlilik artışı yakalanabilmişse sistematik bir fiyat aşınması beklenir. Cep telefonları kameralarının Dijital kameraların yerini, fiyat ve kalite avantajıyla alması örnek verilebilir. Ancak bitkisel ve hayvansal üretimde verim ve verimlilik artışlarını yakalamak aslında çok daha zordur. İki alt sektörün fiyat dinamikleri birbirini doğrudan ve dolaylı kanallarla etkilemektedir. Etki kısmen gecikmeli olmakla birlikte, özellikle tarım sektörü mevsimsel olaylardan ve spekülatif hareketlerden büyük ölçüde kısa zamanda etkilenmektedir. Dolaysıyla Ramazan ayında gıda tüketimi kırmızı ve beyaz et, taze süt ve süt ürünleri, peynir, yumurta, tereyağı, konserve sebze, şeker, dondurma, hurma ve alkolsüz içecekler bu anlamda öne çıksa da ilginç bir şekilde işlenmiş ve işlenmemiş gıda fiyatlarına da yansımaktadır. Hatta Ramazan ayında BİST'te gıda sektörü hisse senetleri de yukarı yönlü etkilenmektedir diyebiliriz.

Sevgili tarım dostu, çiftçi-üretici okurlarım; sektörde mevsimsel koşullar olumsuza döndüğünde, birincil olarak tahıl ve benzeri ürünlerin üretiminde azalma yaşanmakta. İkincil olarak da hayvancılık sektöründe maliyetler yükselmektedir. Mevsimsel hatta ay olarak fiyat artışları kendini gösterirken, “tarım sektörü unutulmuş mudur yoksa artan gıda fiyatları gölgesinde oruç tutarken mi akla gelmektedir sorusu ortaya çıkmaktadır.”  

Çiftçinin sürekli geliri, yaşanan kısa dönemli hareketlerden etkileniyorsa, çiftçi iş piyasasında başka sektörlerde ikame ilişkisi arayacaktır. Bu bakış açısından dolayı çiftçilik çok kısa bir zaman diliminden sonra hatta önümüzdeki süreçte ikinci bir geçim kaynağı olarak yapılma yoluna girecektir. Sonuç da başta göç olmak üzere kent ekonomisinde, kırdan kente göç eden işgücünün bir değişim etkisi çok daha belirgin bir hale gelecektir.

Sektörde mevsimsel gelir ve tüketimin hane halkı boyutunda etkilendiği, çiftçiliğin ikamesinin arandığı böyle dönemlerde, kamunun rolü ne olmalı diye sorulmalıdır. Kamunun ithalat çözümü böyle dönemlerde bir müdahale aracı olarak bile görülebilmektedir. İthalat yoluyla arz ve talep dengesi sağlanmaya çalışılmış. Kimi kesimlerce, ürünlerde arz açığı olmadığı ve spekülatif fiyat hareketleri ile fiyatların şiştiği belirtilmiş. Yükseliş spekülatif fiyat hareketi ile bile olsa, ithal edilen et miktarı ihtiyacı karşılamaya yetmemiş ve fiyat katılığının önüne geçememiştir, maalesef.

Aslında Biz Türk Milleti İçin Çözüm Basit!

Basit olduğu kadar da çok zor! Sade yaşamayı göze alabildiğimiz anda pek çok sorun kendiliğinden çözülmüş olur. Fakat bizler sandığımız kadar özgür değiliz. Kuşatılmışız! Sınırları zorlamak için hayatın kalıplarına razı olunmuş bir durumu değiştirebilmek için engin bir yürek derinliğine, iç zenginliğe ihtiyacımız var. Bunun da bir eğitim ve öğretim işi olduğunu bilmek gerekir. Çözüm için, basit olduğu kadar da çok zor deyişim buradan kaynaklanmaktadır.

Enflasyonu bir bütün olarak ele almak gerekir. Enflasyonu önlemede toplumda her kesime düşen görevler var. Bu görevleri yerine getirmek için hükümet, kamu kuruluşları işletmeler ve tüketiciler arasında sıkı bir iş birliğine gitmek gerekiyor. “Sağlıklı bir ekonomi sağlıklı insanlarla kurulabilir.” Sağlıklı bir ekonominin en önemli iki göstergesi “sıfır faiz oranıyla, sıfıra yakın bir enflasyondur.”

“Siyasi gücünüz varsa iktisadi gücünüz de var, iktisadi gücünüz varsa siyasi, askeri ve kültürel gücünüzde vardır.” Dolayısıyla bütün bunların içinde yapılacak tek şey ülkemizi güçlü hâle getirmektir. “Yabancı reçetelerle ülkemizin güçlü olması kesinlikle mümkün değildir!” Enflasyonla mücadele etmek, Avrupa’dan, Amerika’dan transfer edilecek fikirlerle de mümkün değildir! Kendi ekonomik, sosyal ve kültürel yapımıza uygun kesin bir çözüm yolu bulmamız gerekiyor…

Son söz: Herkesin enflasyondan şikâyetçi olduğunu da sanmayalım! Enflasyon beklentisi içerisinde olan ve enflasyonla servetini durmadan katlayan bir kesim de var. Enflasyon kimi dar gelirlilerin imkânlarını daraltırken, kimi bol gelirlilere zahmetsiz gelir kapıları açmaktadır. Ülkemiz kendine mahsus bir sisteme kavuşmadıkça, tüm yapılanlar birer koltuk kavgasından ileriye gitmeyecektir…

Bazı dönemlerde özellikle yaz aylarında oruç tutmanın zor olduğu malumdur. Ancak zor olduğunu telaffuz etmekten çekiniriz. Herkesin bildiğini söyleyecek kimse ise Bektaşi babasıdır. Bu durumu sormuşlar:

-        Baba erenler Ramazan hakkında ne düşünüyorsun?

-        Vallahi, demiş; iftara bir şey dediğim yok ama şu sahuru öğleye alsalar ne iyi olurdu!

Ramazan ayının Türk-İslam âlemi ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını, sağlık, huzur, bolluk ve bereket getirmesini diliyorum.

Sağlıcakla kalın…