Yerel seçim sonuçlarına bakılarak kesilecek olan faturada tarımında yer elmasını düşünerek halen “ekonominin yanında, tarım da olmalıdır.” Cümlesinin paçalarından cehalet akıyor.

Oysaki siyaset ve ekonomi arasındaki ilişki, birbirleriyle etkileşimli bir şekilde çalışır. Siyasi kararlar, ekonominin işleyişini doğrudan etkiler ve ekonomik durumlar da siyasi kararları şekillendirebilir.

Bazı durumlar da siyasi karar alıcılar söz konusu krizleri çözmek için ekonomik dönüşümler ve politika değişikliklere gitmek zorunda kalabilir. Örneğin, ekonomik durgunluk döneminde, kamu harcamaları artırılabilir, faiz oranları düşürülebilir veya para basarak ekonomiye canlılık kazandırmaya çalışılabilir.

Özellikle siyaset ve ekonomi arasındaki ilişkinin sağlıklı olması, ekonomik büyümenin sürdürülebilirliği ve toplumsal refahın artması için oldukça önemlidir.

Ülkemizde ekonomik krizler ve seçimler arasında her zaman bir ilişki olmuştur. Bu ilişkiyi bu seçimler için “ekonomik krizlerin halkın yaşam standardını etkilemesi, mutfaktaki tencerenin durumu gibi nedenlerden dolayı hükümetin popülaritesini düşürmesi” diye okunmalıdır. 

Ekonomik politikalardaki yapılan hataların etkisi, halkın yaşam koşullarını doğrudan etkilediği için hükümetin seçimlerde başarılı olması zorlaşır. Bu durumla ilgili örnekleri çoğaltmak mümkündür. 2001 yılında yaşanan ekonomik krize gittiğimizde 2002 yılında yapılan genel seçimlerin sonucunu etkilemiştir. Yine 2018 ve 2022 yıllarındaki kur ataklarının da etkisi fazlasıyla hissedilmiştir.

KESİLİCEK FATURADA EKONOMİNİN YANINDA, TARIM DA OLMALI MIDIR?

Tarımsal açıdan halkın yaşam koşullarına bakıldığında alım gücü, açlık tehlikesi fakirlik genellikle birbiriyle karıştırtılıyor. Fakirlik biraz bireysel bir durum arz eder. Paranız yoktur, gıda ihtiyacınızı karşılamak için alışveriş yapamazsınız ama pazarda gıda ve tarım ürünleri satışı vardır. Ama açlıkta ise durum bambaşkadır. Açlık toplumsal bir sorundur. Paranız vardır, oldukça da çok olabilir ama pazarlar gıda ve satış yerleri bomboştur. Satın alabileceğiniz gıda ve tarımsal ürünler yoktur. Alım gücünde ise pazarda gıda ve tarım ürünleri satışı vardır ancak siz zorunlu temel ihtiyaçlarınızı alma gayreti içerisindesinizdir.

Fakirlikten yalnızca fakirler, alım gücü düşüklerden yalnızca ekonomik olarak sıkıntı yaşayanlar etkilenirken, açlıktan toplumun her kesimi etkilenir.

Tarımsal açıdan asıl mesele; “tarımdaki üretim maliyetinin yüksekliğinden dolayı kazancının büyük bir kısmını mutfak harcamalarına kaptıran alt ve orta gelir gurubu gelirinden kalanına da genellikle kira ve ulaşım giderlerine vermek zorunda kaldığından sanayi ürününe, eğitim ve kültür harcamalarına pay ayıramamaktır.”

Fakir bütün parasını gıda ve barınmaya ayırdığı için sanayi ürünü alamıyor, sinemaya tiyatroya gidemiyor. Alt gelir gruplarının gelirlerinin yükselmemesi de fakirliği kalıcı hale getiriyor. Oluşan bu kısır döngü birbirini kovalıyor.

TARIMIN TEMSİLİ VE TARIMA BAKIŞ AÇISI

Tarım bakanlığı kabine aritmetiği içerisinde genellikle üçüncül önemde görülen bir bakanlık olarak yer almaktadır.

Dış işleri, İç İşleri, Milli Savunma, Ulaştırma ve Altyapı ve Milli Eğitim Bakanlıkları insanlara nüfus etme sayısı bakımından vizyon bakanlılar olarak görülürken; Ticaret, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Hazine ve Maliye, Sanayi ve Teknoloji ve Sağlık vb. bakanlıklar paraya hükmetme yönünden ikincil sırada değerlendirilirken; Tarım ve Orman, Kültür ve Turizm, Gençlik ve Spor bakanlıklarda üçüncül sırada yer almaktadırlar.

Vizyon bakanlıklarda genellikle siyasi figürler gelirken, ikincil bakanlıklara hükûmetin başarısı için teknik yönü ağır basan aynı zamanda siyasi yönü ağır olan kişiler olurken, üçüncül sırada tarımında içinde bulunduğu bakanlılar ise ülkenin bütününü kabinede temsilini sağlamak adına isimler tercih edilmektedir. Bölgeleri temsil amacıyla lidere sadakatli, idari başarı ve konuya hâkimiyet çok fazla önemsenmemektedir.

Son söz: Yerel seçimlerin sonuçlarına bakılarak kesilmesi düşünülen faturada, “Tarım bakanını görevden almak geçmişte olmadığı gibi bugün de çözüm olmayacaktır.” Mevcut hükümette 22 yıllık süreçte 7 bakanımız görev yaptı, 8’inci bakanımız görevine devam ediyor. Görev yapan bakanlarımızın ortalama bakanların hizmet süresi 3 yıldan daha az. Bu 3 yılın yaklaşık 2 yılı kurumun yapısı, işleyişi ve ülkemiz tarımını öğrenmekle geçiyor.  Tam bir şeyler olacak derken görevden alınıyor. Dolaysıyla kaybeden tarım bakanı ve ekibi olmuyor. Kaybeden çiftçi-üretici oluyor. Tüketici oluyor. Halk oluyor. Ülkemiz tarımı oluyor.

Sağlıcakla kalın…