Çanakkale Savaşı’yla ilgili internette hemen her gün karşımıza cephedeki askerin beslenmesi hakkında bilgilerin farklılığı yönünde haberler çıkabilir.

Çanakkale Savaşı sürecinde cephedeki askerin beslenmesi hakkında bazı araştırmacılar yiyecek miktarı ve çeşidinin çok kısıtlı olduğunu savunurken, bazı araştırmacılar da aksine çok iyi olduğu görüşünü ileri sürmektedir. Hatta bu çelişkili bilgiler kitaplara da yansımış durumdadır.

Çanakkale Savaşı’nın lojistiği incelenirken bir kaynakta  “Batı Anadolu’dan bol miktarda yiyecek gelebildiğinden askerin yiyeceği miktar ve çeşit açısından mükemmeldi” bilgisi verilirken, başka bir kaynakta “et, sebze ve meyve hariç sıkıntı yoktu” ifadesini görebilirsiniz. Aynı zamanda “bakliyatın bol olduğu ancak taze sebzenin hemen hemen hiç verilmediği” de bilgiler arasındadır.  Neredeyse birbirine tamamen zıt bu görüşlere bakıldığında “Marmara Bölgesi’nin tarım açısından zengin olması nedeniyle cephede yiyecek sorunu yaşanmamıştır”  iddiasıyla uyum sağlıyor olsa da savaş ortamında, üstelik yeterli ulaşım ve uygun depolama olanaklarının bulunmadığı düşünülürse “mükemmel” tanımlamasının gerçekçilikten uzak olduğu sonucuna varılabilir. Diğer görüşte ise yiyecek “et, sebze ve meyve” dışında sadece tahıl ve bakliyata indirgenmiş durumdadır. Bu görüşün de yiyeceklerin olduğundan fazla kısıtlamış olduğu, anlaşılabilir.

Çanakkale Savaşı 18 Mart 1915’te 9 Ocak 1916 tarihleri arasında gerçekleşmiştir.  Bazı kaynaklarda Çanakkale Savaşı'nda askerlerin yemek menüsü;

 15 Haziran sabah, üzüm hoşafı öğle, yok akşam, buğday çorbası ve ekmek.

 26 Haziran sabah, yok öğle, yok akşam, üzüm hoşafı ve ekmek.

 18 Temmuz sabah, üzüm hoşafı öğlen, yok akşam, yarım ekmek.

 21 Temmuz sabah, yarım ekmek öğlen, yok akşam, şekersiz üzüm hoşafı ekmek yok.

Bazı kaynaklarda Çanakkale Savaşı’nda askerlerin yemek menüsü; pirinç çorbası, etli nohut, etli pilav, etli fasulye, kuru bakla ve komposto, çerez olarak üzüm, fındık, fıstık vs. yiyecekler yine günlük şekilde bol bol verilmesi. Üretilen ve dağıtılan her yiyecek gramaj usulü dağıtılması. Askere günlük 900 gram ekmek verilmesi. Erlere, günlük en az 3000 kaloriyi karşılayacak şekilde yiyecek ve içecek verilmesine özen gösterilmesi bilgileri de yer almaktadır.

Örnekler daha da çoğaltılabilir, fakat gerek yok...

Askerimizin yemeği konusunda, doğru bilgiye ulaşmak için ilk önce başvurulması gereken bizzat savaş alanında bulunmuş kişilerin aktarımları yani günlükler, hatıralar ve mektuplardır. Ancak bahsettiğim kaynaklarda da görüleceği gibi çeşitli kişilerin farklı yönlerde bilgiler vermiş olması, konunun aslında bölgeye, cepheye ve hatta kişiye göre değiştiğinin, öznel bir değerlendirmeye açık olduğunun en önemli kanıtı olarak ortaya çıkmaktadır.

Biz aşırı duygusal bir toplum olduğumuzdan açlık konusunda da çekilen sefalet ne kadar büyük olursa, sanki kazanılan zafer de o kadar büyük olacakmış şeklinde çok tuhaf bir bakış açısına sahibiz maalesef.

Sevgili tarım dostu okurlarım; aç askeri savaştıramazsınız güçten kuvvetten düştüğünüz zaman değil savaşmak, adım atacak enerji bulamazsınız kendinizde…

Açlık çektiğimiz cepheler yok mu? Var! Suriye-Filistin cephesi. Asker açlıktan kırılmasın diye çekirgenin yenebileceğine dair fetva bile çıkartılmıştır.

Ya da giyim-kuşam açısından sıkıntı çektiğimiz cephe yok mu? Var! Sarıkamış dramı orada duruyor.

Sevgili okurlarım, şimdi gözlerinizi kapatın ve düşünün: Buraya kadar yazılanlar, konuşulanlar, askerlerin açlıktan kırılması, giyim-kuşamdaki yetersizlikler, savaşların durumu, uzaması, sonuç alınması ve/veya alınamaması gibi durumların kaynağı direk olarak aklımıza gelmiyor olabilir ama asıl ana kaynak TARIM’dır.

Maslow’un “İhtiyaçlar Hiyerarşisi”

Tarım sektörü güvenlik, savunma ve diğer sektörlerden daha önemlidir, daha önceliklidir! Maslow’un “İhtiyaçlar Hiyerarşisi”ne baktığımızda bunu rahatlıkla görebiliriz. İlk öncelik fizyolojik: “Yiyecek, su, barınak, uyku”ya karşılık gelir. Sonra “güvenlik, sosyal, aidiyet ve kendini gerçekleştirme” gelir. Özellikle GIDA GÜVENLİĞİ çok önemlidir!

Son söz: Yeterince beslenemeyen, gıdadan yoksun bir insan ne kendisini koruyabilir ne ailesini besleyebilir ne de ülkesini savunabilir! Hiçbir aç insan ailesini, bölgesini ve ülkesini savunamaz! 

Tarih Şan ve Şerefle Dolu Çanakkale Zaferi

Tarih şan ve şerefle dolu büyük Türk milletinin vatan sevgisinin, şehadetle imtihan olduğu Çanakkale Zaferi’nin bir yıldönümünü daha kutlamanın gurur ve mutluluğunu yaşıyoruz.

18 Mart Çanakkale Zaferi’nin yıldönümünü kutluyor, bize bu zaferi emanet eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tüm şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyor, hepsini minnet ve şükran hislerimle yâd ediyorum.