Bir toplumun maziden atiye var olmasında önemli etkenlerden biri eğitimdir. Eğitim; insanların bedensel, zihinsel, sosyal, psikolojik, ahlaken yetişmelerini ve onların var olan potansiyellerini en üst düzeye çıkararak kendisine ve topluma yararlı olmalarını amaçlar. Eğitim daha çok öğretmenler tarafından yerine getirilir. Öğretmenler, çocuklar başta olmak üzere topluma rol model oluşlarıyla eğitimde önemli aktörler durumundadır. Mustafa Kemal Atatürk´ün özdeyişi ile “Milleti kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.”

Kendisiyle, milletiyle, devletiyle barışık ve mutlu insanların eğitim yoluyla yetiştirilebileceğini gören Türk milleti, tüm öğretim kademelerine göre öğretmen yetiştiren okulların açılışına çok erken dönemde başlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti öncesinde örgün eğitime yönelik olarak 1848’de Ortaöğretmen Okulu (Darülmuallimin-i Rüşdi), 1868’de Erkek İlköğretmen Okulu (Darülmuallimin-i Sıbyan), 1870’de Kız Öğretmen Okulu (Darülmuallimat), 1891’de Yüksek Öğretmen Okulu (Darülmuallimin-i Âliye) ve 1913’de Ana Öğretmen Okulu (Ana Muallim Mektebi) açılmıştır.

Selçuklu Devleti ve Osmanlı Devleti döneminde öğretim kademelerine göre öğretmen yetiştiren okulların günümüzdeki öğretmen yetiştirmenin alt yapısı oluşturduğunu görüyoruz. Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze, öğretmen yetiştirme Türk eğitim tarihînin en önemli konularından biri olmaya devam etmiştir.

Cumhuriyetin ilan edildiği 29 Ekim 1923 tarihînden bu yana, Türkiye’de eğitimde farklı reformlar gerçekleştirildi ve köklü değişiklikler yapıldı. Cumhuriyet Dönemi’nde ilk önemli adım, Cumhuriyetten önce var olan “Öğretmen Okulları” ve “Yüksek Öğretmen Okulları”nın, Öğretim Birliği Yasası’na ve Cumhuriyet’in eğitim ilkelerine göre yeniden yapılandırılarak geliştirilmesi oldu. Eğitim Enstitüleri ve Eğitim Yüksek Okulları da öğretmen yetiştirmede önemli uygulamalardır. 1982’de öğretmen yetiştiren kurumlar üniversiteye bağlandı, 1989-1990 eğitim-öğretim yılından itibaren eğitim süresi 4 yıla çıkarıldı ve “Eğitim Fakültesi” adı altında toplandı. Türk tarihine baktığımızda 175 yıllık köklü örgün öğretmen yetiştirme uygulamaları geleneği olduğu söylenebilir.

Milli Eğitim Bakanlığı 2022-23 öğretim yılı verilerine göre örgün eğitimde 75.019 okul (okulöncesi: 18 bin 244, ilkokul: 125 bin 182, ortaokul: 18.907, lise: 12 bin 686) ve 751 bin 569 derslik (okulöncesi: 59 bin 805, ilkokul: 272 bin 965, ortaokul: 198 bin 642, lise: 220 bin 827) bulunmaktadır. Öğrenci sayısına baktığımızda 10.263.953 erkek ve 9.640.726 kız olmak üzere toplamda 19.904.679 (okulöncesi: 2 milyon 055 bin 350, ilkokul: 5 milyon 535 bin 531, ortaokul: 5 milyon 524 bin 117, lise: 6 milyon 789 bin 681) öğrenci eğitim almaktadır. Öğretmen sayısı 451.867 erkek ve 702.516 kadın olmak üzere toplamda 1.154.383 olduğu görülmektedir. Öğretmenlerimizin 87 bin 323’ü okulöncesinde (resmi: 59 bin 305, özel: 28 bin 018), 299 bin 967’i ilkokulda (resmi: 261 bin 473, özel: 38 bin 494), 372 bin 536’i ortaokulda (resmi: 329 bin 863, özel: 28 bin 508) ve 394 bin 557’si lisede (resmi: 323 bin 847, özel: 70 bin 710) görev yapmaktadır.

Sayısal verilere bakıldığında Türkiye Cumhuriyeti’nin öğretmen yetiştirilmesi konusunda nicelik olarak büyük birikimi olan bir ülke olduğu görülmektedir. Nitelik olarak da önemli adımlar atılmıştır. Bunlardan sonuncusu ise, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından öğretmenlerin taleplerini dikkate alarak hazırlanan ve 14 Şubat 2022 tarihînde Resmi Gazete'de yayımlanan "Öğretmenlik Meslek Kanunu"dur. Kanunla, eğitim öğretim hizmetlerini yürütmekle görevli öğretmenlerin atamaları, mesleki gelişimleri ve kariyer basamaklarındaki ilerlemeler düzenlendi.

Tüm bu olumlu gelişmelere rağmen, öğretmen sendikaları beklentilerinin karşılanmadığını ileri sürerek çeşitli itirazlarda bulundular. Ancak son dönemde Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun çıkarılmış olması da mesleğe verilen önemin bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.

Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün “Bir millet eğitim ordusuna sahip olmadıkça savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak eğitim ordusuyla mümkündür.” özdeyişi Türkiye için nitelikli öğretmen yetişmenin ne kadar önemli olduğunu vurgulaması bakımından yol gösterici niteliktedir.

Öğretmen okuma yazma öğreten, bilgi aktaran bir memur değil, insan yetiştiren bir sanatçıdır. Sanatının özünü ise töresinden alır.

MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin 24 Kasım Öğretmenler Günü vesilesiyle yaptığı açıklamada, "Öğretmenlerimizin her daim yanında olacağız. Atanamayan hiçbir öğretmen bırakılmamalıdır. Ücretli, sözleşmeli veya bir başka ad ve tanım altında hiçbir öğretmen kalmamalı, süreç içerisinde hepsi kadroya geçirilmelidir. Kanaatimiz ve kararlılığımız budur. Çünkü öğretmen Türk milletinin varlık güvencesi, istikbal ve istiklal güvenliğidir." ifadeleri bilgeliğin ve yetişmiş öğretmenlere verilen değerin en önemli göstergesidir.

Netice itibariyle, toprak varsa vatan vardır, vatan varsa millet vardır, millet varsa devlet vardır, devlet töreyle ayakta kalır, törenin en temel aktarıcısı ve kızılelma ülküsünün aşılayıcıları ise öğretmenlerdir.