“Türkiye'de büyük bir doğal gaz merkezi kurabiliriz” dedi diye Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e "Erdoğan’ın yeniden seçilmesi için maşallah AKP il başkanı gibi çalışıyor" dediler.

Hâlbuki Putin’in yaptığı şey Rusya’nın ulusal çıkarlarına en uygun düşen dostlukları güçlendirmektir.

Putin Rusya’sı; ABD ve Avrupalı devletlerin siyasi, askeri, ekonomik kıskacına alınmış bir ülkeyken aynı devletlerin çöreklenmeye çalıştığı bir başka ülke olan Türkiye ile ilişkilerini yakın tutmak istiyorsa bu onun AK Parti il başkanı gibi değil de tam olarak Rusya Devlet Başkanı gibi davrandığını göstermez mi?

Putin, Rusya’dan satın aldığımız S-400’ler için “S-400'lerden acilen kurtulmalı” diyen ve partisinin programına NATO’ya sadakat ilkelerini yerleştiren Meral Akşener’i; “NATO ittifakının dışında farklı bir savunma sanayiine girerseniz o zaman sorun çıkar” diyen Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleseydi o zaman Rusya Devlet Başkanı gibi değil de muhalefetin il başkanı gibi davranmış olurdu.

Türk devletleri başkanları da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Türk dünyasının birlik ve beraberliğine, güvenlik ve refahına sağladığı güçlü ve kalıcı katkılar ile teşkilatın birlik ruhunun pekiştirilmesindeki dirayetli liderliği dolayısıyla şükranlarını sundu ve önümüzdeki seçimlerde başarılar diledi.

Türk Devletleri Teşkilatı’nın devlet başkanları da mı AK Parti’nin resmi görevlisi gibi hareket ettiler?

En yakın ve canlı örneğiyle Karabağ’ın 30 yıllık Ermeni işgalinden kurtarılma mücadelesinde Türkiye’nin Azerbaycan’a sağladığı siyasi, askeri destek bile yetmez mi Azerbaycan’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın arkasında sapasağlam durması için?

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, “Maalesef gelen haberlerde, Türkiye'den Azerbaycan'a silah yardımı yapıldığı ve söylentilere göre cihatçı grupların da Azerbaycan'a gönderildiği ifade ediliyor” sözleriyle Ermeni cephesine mühimmat taşıyan CHP’yi desteklememekle suçlanabilir mi?

Türkiye’de böyle bir CHP iktidar olsaydı, sözde Ermeni soykırımı için her sene taziye yayınlayan HDP’yle beraber Azerbaycan’ın mı Ermenistan’ın mı yanında yer alırlardı?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı destekleyen dost ve müttefik ülkeler listesine Katar’ı, Macaristan’ı, başka ülkeleri de ekleyebiliriz. Ama mantık her zaman aynıdır. Her devlet başkanının uluslararası aktörlerle kurduğu ilişkinin ilk basamağında kendi memleketlerinin menfaatine uygunluk durumu vardır.

ABD de aynı mantıkla PKK’yı binlerce tır silahla beslerken, PKK/PYD’ye yapılan yardımı ABD savunma bütçesinin düzenli bir ödemesi hâline getirirken kendi devletinin ali menfaatini düşünmüyor mu?

ABD Başkanı Joe Biden da "Bence yapmamız gereken ona (Erdoğan'a) karşı farklı bir yaklaşım izlemek. Muhalefetin liderlerini desteklediğimizi açık şekilde belirtmeliyiz. Açıkça pozisyonumuzun parlamentoda da yer edinmek isteyen Kürt nüfusun entegrasyonunu sağlamak olduğunu söylemeliyiz. Yanlış olduğunu düşündüğümüz şeyler hakkında sesimizi çıkarmalıyız. Yaptıklarının bedelini ödemeli” sözleriyle ABD devletinin maksimum menfaatini gözetecek ilişkilere yatırım yapmıyor mu?

Muhalefetin, Erdoğan’a destek veren ülkeleri bir kenara bırakıp nasıl oluyor da Orta Doğu’da PKK’nın, Kıbrıs’ta Rum’un, Mavi Vatan’da Yunan’ın yanında duran ABD’nin ulusal çıkarlarının aparatı hâline geldiğini sorgulaması gerekiyor.

ABD’nin yedekteki kara gücü olan PKK’nın elebaşları açık açık Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekliyor.

PKK’nın partisi HDP, “Bir oy Kemal’e, bir oy YSP’ye (HDP)” kampanyaları düzenliyor.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, muhalefetin ortak bildirisinin bir Avrupa büyükelçisi tarafından redakte edildiğine dair ellerinde kesin kanıtlar olduğunu söylüyor.

Zaten Meral Akşener de Avrupalı devletleri “Bizi zenginleştirecek fırsat kapıları” olarak görüyor.

Muhalefetin tüm ilişki ağı zaten apaçık meydanda. Demek ki kendi ülkesini düşünen her aktörün yaptığını Türk seçmen de yapacak olursa, yani 14 Mayıs seçimlerinde herkes “Önce ülkem ve milletim” duygusuyla sandığa gidecek olursa bu komprador muhalefetin barajı bile aşması mucizelere bağlı olacaktır.