Dünya Tarihinin Felaketi

YAYINLAMA:
Dünya Tarihinin Felaketi

Kahramanmaraş merkezli depremlerin 2. yıl dönümü münasebetiyle Kahramanmaraş İstiklal Üniversitesi (KİÜ) ve ASES Kongre iş birliği ile 3-6 Şubat 2025 tarihleri arasında düzenlenen “III. Uluslararası Afet Kongresi” Mehmet Akif Ersoy Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Kongreye milletvekilleri, belediye başkan vekili, kaymakamlar, üniversite rektör ve yönetimi, adli yargı mensupları ve emniyet teşkilatı temsilcileri başta olmak üzere il protokolünün ve vatandaşlarımızın yoğun ilgi gösterdiği gözlendi.

Depremleri belki önlememiz mümkün değildir ancak zararlarını, acı sonuçlarını azaltmak bizim elimizdedir” temel anlayışından hareketle kongreye Türk Devletlerinden 73 üniversite ve kamu kurumundan 202 bilim insanı ve araştırmacı 108 bildiri ile katılım sağladı. Afet riski ve afet sonrası yapılması gerekenlere yönelik atılması gereken adımlar yüz yüze ve çevrimiçi gerçekleştirilen bildirilerle ele alındı, çözüm önerileri sunuldu. 

Kongrenin açılış panelinde “Depremin toplum üzerindeki psikolojik etkileri” konusunda bir sunum gerçekleştirerek katkı sağladığım kongrenin sonuçları kısa süre sonra kitap olarak yayımlanacak. Sonuçların şimdiden hayırlara vesile olmasını diliyorum. 

Bu süreçte iki gün boyunca depremin yoğun etkilediği bölgeleri görme imkânı bulduk. Devletimizin yaraları hızla sarmaya çalıştığını ve bölge insanlarımızın büyük oranda normal hayatlarına dönmeye başladığını gözlemledik. 

Depremlerin ve artçı depremlerin geniş bir bölgede 11 il, 124 ilçe, 6 bin 929 köy ve mahallede büyük yıkıma neden olduğu, yaklaşık 120 bin kilometre kare alanda hissedildiği ve 14 milyonu aşan vatandaşımızın doğrudan etkilendiği düşünüldüğünde birçok şeyin eskisi gibi olmasının zaman alması beklenen bir durumdur.

Deprem sonrası devletimizin depremden etkilenen vatandaşlarımızın en temel ihtiyaçları olan beslenme, barınma ve güvenlik başta olmak üzere diğer ihtiyaçlarının karşılanması için bütün tedbirleri almaya çalıştığını yerinde gördük. Şimdilerde çadırkentler boşaltılmış, hala konteynerkentler mevcut. Ancak peyderpey konteynerkentler de boşaltılıyor.

Devletimiz gerek il ve ilçe merkezlerinde, gerekse köylerde olsun evi yıkılan veya kullanılamaz hale gelen hiçbir vatandaşımızın mağdur olmaması için gayretli çalışmalarını sürdürmekte.

Depremden etkilenen vatandaşlarımız hala kendini koruma refleksiyle bazı psikolojik tepkiler verebilmektedir. Örneğin; zaman zaman devam eden artçılar, vatandaşlarımızda acaba yine büyük bir deprem yaşanır mı korkusuna neden olabiliyor. Hiçbir şey yokken deprem oluyormuş hissi yaşanabiliyor. Hala gece belli saatlere kadar yani saat 4.17’ye kadar uyuyamayan insanlarımız var. Kaldığı eve/iş yerine güvenememe ya tekrar deprem olur düşüncesi oluşabiliyor. Ani sesten irkilme görülebiliyor. Ebeveynlerde çocuklar okuldayken ya deprem olursa endişesi ve çocukların okula gidiş ve dönüşlerde eşlik edebiliyor. Çocuklar ebeveynleriyle uyumak isteyebiliyor. Çocukların ve gençlerin depremde kaybettikleri sıra, sınıf, okul ya da oyun arkadaşları zaman zaman akıllarına düşebiliyor ve duygusal yoğunluk yaşanabiliyor. Devletimiz kurumları depremin psikolojik etkileri konusunda psikososyal destek çalışmalarını sürdürmektedir. 

Aslında depremden etkilenen vatandaşlarımızın psikolojik olarak bu duygu ve düşüncede olmaları gayet doğaldır. Çünkü tüm bunlar hayatta kalma ve kendini koruma tepkileridir. 

Ancak her şeye rağmen vatandaşlarımız geleceğe yönelik umutlular. “Umut yitirilirse inanç yitirilir, yitirmek bu zor şartlarda ruhumuzu tüketir, tükenmek, tüketmek değil, üretmek ve inanç duyduğumuz işleri başarmak için çalışmalıyız”, diyorlar. 

Dünyanın en gelişmiş ülkesi kabul edilen A.B.D., Los Angeles kentindeki yaklaşık 20 gün süren, binlerce evi yok eden, onlarca ölüme ve yaralanmaya neden olan yangını eli kolu bağlı sadece seyretti. Bir şey yapamadı. Toplumsal sınıf farkı o kadar fazla ki toplumsal dayanışmayı görmek bile mümkün olmadı. 

Türkiye’de ise her türlü afetlerde devletimiz tüm kurum ve kuruluşlarıyla, sivil toplum kuruluşları ve vatandaşlarımızın tamamı millet olma bilinciyle yaraların sarılması için seferber olabilmektedir. Mutlulukta olduğu kadar kederde de acıda da bir olan, birlik olan Türk insanı, devlet ve millet el ele vererek seferberlik içerisinde afetlerin üstesinden gelebilmektedir.

İşte bu birliktelik "devlet ebed müddet, millet ebet müddet" inancıyla asırlarca milli vicdanlara mühürlemiş kutlu bir yemin olarak tekrar tekrar karşımıza çıkmaktadır.

Dünyada bilinen ve en fazla can kaybına yol açan 11 depremde 2,6 milyondan fazla insan yaşamını yitirdi. 23 Ocak 1556 Çin Şensi depreminde 830 bin, 28 Temmuz 1976 Çin Tangşan depreminde 255 bin, 11 Ekim 1138 Suriye Halep depreminde 230 bin, 26 Aralık 2004 Endonezya Sumatra depreminde 227 bin, 12 Ocak 2010 Haiti depremde 222 bin, 22 Aralık 856 İran Damğan depreminde 200 bin, 16 Aralık 1920 Çin Haiyuan depreminde 200 bin, 23 Mart 893 İran Erdebil depreminde 150 bin, 1 Eylül 1923 Japonya Kanto depreminde 142 bin, 5 Ekim 1948 Türkmenistan Aşkabat depreminde 110 bin ve son olarak 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremlerde ise Türkiye ve depremden etkilenen komşu ülkelerde olmak üzere yaklaşık 60 binden fazla insan hayatını kaybetti.

Görüldüğü gibi Türkiye, dünya tarihinin en çok insan kaybına neden olan depremlerinden birine maruz kaldı. Buna rağmen Türkiye, Kahramanmaraş merkezli depremlerin sonuçlarına yönelik kurumlarıyla, kuruluşlarıyla, potansiyeliyle ve ekonomik gücüyle her türlü önlemleri almasını bildi. Hiçbir vatandaşımızı aç ve açıkta bırakmadı.  Devletimiz verilen sözleri yerine getirecek kudrete sahip olduğunu gösterdi. 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...