Türkiye’nin bölgedeki gücü ve Türk vizyonu


Dünyanın pek çok bölgesinde kaos, çatışma ve savaş devam ediyor; bazı bölgelerde ise adeta yeni çatışmaların zemini hazırlanıyor. Son olarak Hindistan ve Pakistan arasında yaşanan sıcak çatışma, sağduyunun devreye girmesiyle savaşın eşiğinden döndü.
Şu anda dünyanın öncelikli olarak durdurması gereken iki büyük kriz var: Rusya-Ukrayna savaşı ve İsrail’in Gazze’de uyguladığı insanlık dışı vahşet.
Bu krizler sona erdirildiğinde, dünyada biraz olsun huzur, istikrar ve güven ortamı sağlanabilir.
Rusya-Ukrayna savaşı ve İsrail’in Gazze’deki vahşeti konusunda umut verici gelişmeler yaşanıyor. Umarım bu gelişmeler olumlu sonuçlanır ve masum insanların yaşam hakkını koruyacak anlaşmalar yapılır. Her iki krizde de Türkiye’nin arabuluculuk rolü ve sorumlulukları ön plana çıkıyor.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, “Pazar günü Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile temasa geçerek yardımını rica edeceğim. Türkiye, savaş boyunca silahların susması ve barışın sağlanması için yoğun arabuluculuk çabaları sarf etti. 2022 Mart’ında İstanbul’da başlatılan, ancak Batı’nın uzlaşmaz tutumu yüzünden baltalanan doğrudan müzakereleri yeniden organize etmesini kendisinden rica edeceğim” açıklaması, barış umutlarını yeşertti. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski’nin bu teklifi kabul ederek, “Ukrayna, diplomasi için gerekli zemini sağlamak üzere Pazartesi günü tam ateşkesin başlamasını bekliyor. Perşembe günü Putin’i Türkiye’de bekliyorum. Umuyorum ki bu kez Ruslar, ‘yapamayız’ demek için bahane aramaz” demesi, savaşın sona ermesi adına umutları en üst düzeye taşıdı.
Türkiye’nin arabuluculuk geçmişi, bu süreçte güven veren bir unsur. Daha önce Rusya-Ukrayna savaşının Avrupa’yı etkileyen krizlerinde İstanbul merkezli çözümler üreten Türkiye’nin çabaları hâlâ hafızalarda. BM, Rusya, Türkiye ve Ukrayna’nın 22 Temmuz 2022’de İstanbul’da imzaladığı Karadeniz Tahıl Girişimi, dünyanın birçok bölgesini gıda krizi karşısında rahatlatmıştı. Putin’in açıklamalarında bu başarıya vurgu yapması, Türkiye’nin diplomatik gücünü bir kez daha ortaya koyuyor.
ABD Başkanı Donald Trump’ın, “Putin, Ukrayna ile bir ateşkes anlaşması istemiyor. Onun yerine Türkiye’de bir araya gelerek bu kan banyosuna dönüşen savaşı bitirme ihtimalini müzakere etmek istiyor. Ukrayna bunu derhal kabul etmeli” açıklaması sonrası bir de “Perşembe günü İstanbul’da olabilirim” demesi, bu sürece elbette büyük katkı sağlayacaktır. ABD Başkanlığının ikinci dönemine dünyanın birçok yerinde kriz, kaos ve savaş tetiklemekle başlayan Trump’ın, Rusya-Ukrayna savaşına yönelik sağduyulu açıklaması, dünyanın birçok yerinde yükselen tansiyonun düşmesini de belki sağlayacaktır.
İsrail’in Gazze’deki akıl almaz vahşeti de bu süreçte artık son bulmalı. Eğer Rusya-Ukrayna savaşı barışla sonuçlanırsa, dünya güçleri bu başarıyı Gazze’deki krizi çözmek için bir fırsat olarak değerlendirmeli. Küresel barış, ancak bu iki büyük krizin sona ermesiyle mümkün olacak.
Türkiye, Rusya-Ukrayna savaşında olduğu gibi Gazze konusundaki duyarlılığını sürdürmekte ve bu vahşetin bitmesi için üzerine düşeni yapmaktadır. Hamas’ın, “Türkiye başından beri Gazze’yi yalnız bırakmadı” diyerek Türkiye’ye teşekkür etmesi de bu durumun yeniden tescillenmesi olmuştur.
Hamas’ın, Gazze’de tutulan ABD-İsrail çifte vatandaşı esir asker Idan Alexander’ın serbest bırakılacağını duyurması, ABD’li yetkililerle ateşkes konusunda bir diyaloga girmesi ve “Gazze Şeridi’nin bağımsız, profesyonel bir komite tarafından yönetilmesine hazırız” açıklaması, Gazze konusunda da umutları yeşertmiştir.
Türkiye’nin bölgedeki konumu güçlüdür ve daha da güçlenecektir. Rusya-Ukrayna savaşını durdurmaya yönelik güven duyulan arabulucu kimliği, Gazze’de kesintisiz sürdürdüğü duyarlılığı ve girişimleri, Türkiye’nin ABD ve Avrupa ülkeleri nezdinde çözüme odaklı güçlü diyaloglarını ortaya koyacaktır.
Türkiye, eskisi gibi içe kapanan, kendi dertleriyle boğuşan bir ülke profilinden çıktı. Dünyanın birçok ülkesinde çözüm odaklı muhatap alınmakta ve uluslararası menfaatleri için adım atan bir ülke konumuna gelmiştir. Türkiye’nin Azerbaycan’ın yanında Karabağ’ın işgalden kurtulması için dimdik durması, kendi topraklarında ve Irak ile Suriye’de kimseden icazet almadan terör örgütlerine karşı vurduğu darbeler, Suriye’nin her manada yeniden dizayn edilmesi için verdiği mücadele, Akdeniz’deki varlığını güçlü tutan ve perçinleyen “Mavi Vatan” ülküsü, Afrika ülkeleriyle anlaşma temelinde kurulan samimi ve sıcak ilişkiler, Türk Dünyası’ndaki devletlerin “Türk Devletleri Teşkilatı” adı altında birleşerek güç birliği yapması, Türkiye’nin son yıllardaki vizyonunun bir yansımasıdır.
Son olarak, terör örgütü PKK’nın silah bırakma ve örgütü feshetme kararı alması, Türkiye’nin sırtındaki terör kamburundan kurtulması yönünde çok büyük bir gelişme olmuştur. Türkiye’nin önü, güçlenme açısından oldukça açıktır. Yeter ki bu gelişmelerin sebep-sonuç ilişkilerini çok iyi idrak edelim. Cumhur İttifakı’nı “Türk vizyonu” çerçevesinde değerlendirenler, bunu daha iyi idrak edecektir.