Tahrik ve provokasyon dilini bırakın!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Tahrik ve provokasyon dilini bırakın!

Mesut Barzani’nin Şırnak/Cizre’deki bir sempozyuma katılması ve orada ortaya çıkan silahlı peşmerge görüntüleri hâlâ tartışılmaya devam ediyor. Coni özentili Peşmergelerin Türkiye’de uzun namlulu silahlarla poz vermesi başlı başına bir mesele iken, DEM Sözcüsü’nün Barzani’nin gelişini “Burada ev sahibidir, kendi toprağına gelmiş sayılır” sözleriyle tarif ederek toplumu provoke eden bir dil kullanması ise ayrı bir tartışma başlığı olmuştur.

Barzani gelse, yalnızca “Terörsüz Türkiye” sürecine katkı sağlayan ifadelerle Türkiye’den ayrılmış olsaydı, elbette hiçbir itiraz olmazdı. Ancak ABD’nin Irak’ı işgalinin ardından, Irak’ın kuzeyini özerk bölge yapısına dönüştüren Barzani’yi Türkiye’de “kendi toprağına gelmiş” gibi sunmak ve eş zamanlı olarak silahlı unsurlarının Türkiye sınırları içinde görüntü vermesi, doğal olarak bu sürece duyarlı çevrelerde rahatsızlık ve tahrik algısı oluşturmuştur.

“Terörsüz Türkiye” hedefine ulaşmak için büyük hassasiyet ve titizlik gösteren MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli de duyulan bu rahatsızlığın ve yapılan tahrikin farkında olarak şu tepkiyi vermiştir:

“Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik hak ve hukuku maalesef çiğnenmiştir. Adına ister protokol kuralları deyin, ister teamül deyin, ne var ne yok ihlal edilmiştir.”

Tüm bunların üzerine, Barzani ofisinden MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’ye yönelik yapılan ve her yanından sipariş bir söylem kokan açıklama, asıl niyetin provokasyonu ve tahriki sürdürmek olduğunun açık bir göstergesi olmuştur.

Hem de o röportaj içinde Sayın Devlet Bahçeli’nin “Düzenlenen sempozyuma Barzani’nin misafir olarak katılımına diyecek bir şey yoktur. Ağırlanması, milletimizin alicenaplığının ve misafirperverliğinin alametidir. ‘Terörsüz Türkiye’, karşılıklı saygı ve sevginin, birlik ve dayanışmanın coğrafyamızı yoğuran vuslat hamurudur.” Sözlerinin de olmasına rağmen bunu yaptılar. O zaman buradaki art niyet kendini açık etmiştir.

Zaten Türk devleti, yapılan bu tahrikin ve provokasyonun farkında olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan düzeyinde gerekli tepkiyi ve hassasiyeti Türk milletinin gözü önünde göstermiştir.

Buna rağmen bazı AK Parti ve DEM milletvekilleri ile bölücülük misyonunu bir türlü bırakamayan kimi yazar ve yorumcular, tahriklerini sürdürmeye devam etmektedir.

AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, “Türkiye’den giden tüm devlet büyükleri özel harekât korumaları ve silahlarıyla oraya gidiyor; hiçbir zaman sorun edilmedi. Duhok’ta, Amediye’de Türkiye’nin tankları ve zırhlı araçları yıllardır var. Kimlik kontrolü yaptığımız dönemler oldu, yine de bunu büyütmediler.” sözleriyle tartışmayı farklı bir zemine çekmektedir.

Benzer şekilde DEM Ağrı Milletvekili Sırrı Sakık, “Günlerdir Peşmergelerin koluna taktığı, dünyanın ve Türkiye’nin tanıdığı resmi Kürdistan bayrağı üzerinden fırtınalar koparılıyor. Oysa kimse Türkiye’nin Irak ve Kürdistan Bölgesi’nde kurduğu yüzlerce karakolu, kontrol noktasını konuşmuyor.” diyerek provokatif söylemleri sürdüren bir üslup kullanmaktadır.

Bir bölücü yazar ise, “Senin askerin Güney Kürdistan’da cirit atıyor, operasyon yapıyor. Karakol kurmuş, tankı tüfeği orada. 3-5 peşmergede uzun namlulu silah var diye ‘devletin itibarı zedeleniyor’ diyorsun.” ifadeleriyle aynı tahrik dilini beslemektedir.

Şu eşitleme çabasına bakar mısınız?

Üç cephede terörle mücadele eden, bin yıllık devlet aklıyla hareket eden koskoca Türk devletini; ABD’nin işgali ve gölgesi altında Irak’ın kuzeyinde özerk yapı kuran Barzani ile aynı zemine koymaya çalışmak, gerçekten de ciddi bir zihinsel travmanın ürünüdür.

Türkiye, Irak’ın kuzeyinde kendi güvenliğini sağlamak ve terör örgütüyle mücadele etmek için bulunmaktadır. Bu nedenle karakollarıyla, tankıyla, topuyla, tüfeğiyle, İHA ve SİHA’larıyla oradadır.
Irak’ın kuzeyinde terör kampları olmasa ve Türkiye’ye yönelen tehdit bulunmasa, devletimizin bu kadar bedel ödeyerek bölgede varlık göstermesine zaten ihtiyaç kalmazdı. Kaldı ki, fiilen kontrol ettiği topraklarda terör örgütüne alan açan ve varlığına göz yuman da Barzani yönetimidir. Türk devletinin Irak’ın kuzeyindeki varlığını, Cizre’deki peşmergenin elinde silah verdiği pozlarla kıyaslayanlara biraz Allah akıl, fikir ve hidayet versin diyoruz.

“Terörsüz Türkiye” hedefine yönelik iradenin güçlendiği bu süreçte, iyi niyetle genişletilen tolerans alanını Barzani cephesinin bir provokasyon fırsatı olarak görmesi büyük bir gaflet olmuştur. Cizre’de sergilenen o görüntüler ve MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’ye yönelik yapılan hadsiz, seviyesiz o açıklamalar, bu gafletin açık bir sonucudur.

Türkiye’de Türk-Kürt kardeşliğinin temeli sağlamdır. Ancak emperyalist güçler bu kardeşlik zeminini bozmak için hiç ara vermeden çaba gösterirken, herkesin diline, üslubuna, sembollerine ve yaptığı açıklamalara azami dikkat göstermesi gereken bir zaman dilimindeyiz.

“Terörsüz Türkiye” hedefi başarıya ulaştığında bölgede kardeşlik güçlenecek, emperyalizm merkezli tüm planlar çökecektir.
Artık soru nettir:
Bu hedefin yanında mısın, karşısında mı?

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...