İmamoğlu çıkar amaçlı suç örgütü iddianamesi
Öncelikle belirtmek isteriz ki, aşağıda yazılan iddianamenin özeti niteliğine haiz değerlendirmeler hukuki nitelikte olup herhangi başka bir nitelendirme gözetilmeden iddianameyle bağlı kalınarak; normal bir suçtaki gibi titizlikle yürütülen soruşturma aşamasını, bu aşama safhasında Cumhuriyet Savcıları nezdinde toplanan delilleri, uygulanan koruma tedbirlerini içermektedir. Bu sebeple okuyucuya geçtiğimiz aylarda mefhum bir olaydan dolayı suçlanmaya çalışılıp daha iddianame ortada yokken SANIK SEHPASINA OTURTULAN MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ’NİN yaşadığı durumu hatırlatmak isteriz. Nitekim, söz konusu suçla ilgili tarafımıza yöneltilen suçlamalar, “Suç ve Cezada Şahsilik İlkesi”ni ihlal ederek şahıslardan çıkıp BİR TÜZEL KİŞİLİK OLAN MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ’Nİ SUÇLAMAK, “Suçsuzluk Karinesi”ni ihlal ederek Savcıların ve adli kolluk görevlilerinin çalışma sahası olan soruşturma aşamasını kanallara taşıyarak adeta programları mahkeme alanına dönüştüren ve bu sebeple kamuoyunu yanlış yönlendirmesi gibi çeşitli hukuksuzluklara ve algılara karşı topyekün bir mücadele verdiğimizi yinelemek isteriz. Bunların hepsi her dönemde yeni bir kumpasla yıkamadıkları Milliyetçi Hareket Partisi’ne yönelen yeni bir düşmanlığın sadece bir gösterisiydi ve yine de istediklerini elde edemediler.
Kıyaslama kabul etmeyen niteliğinin yanında günümüzde Cumhuriyet Halk Partisi’nin Savcılığın emir ve talimatı nezdinde toplanan deliller ile soruşturma aşamasının sonucunda hazırlanan iddianame gözler önündedir. Bilge Liderimiz, MHP Genel Başkanımız, Bilge Liderimiz Sn. Devlet BAHÇELİ’nin emir ve talimatlarıyla, Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı neferlerinin ve tüm Teşkilat mensuplarımızın söz konusu iddianame yazılmadan önce karşı tarafın yaptığı gibi hukuku es geçerek, medyada kişileri suçlu gösterip üzerinden günlerce konuşulmamış aksine iddianamenin yazılması beklenmiştir. Bu sebeple hukuka, devlete, millete saygının tek adresinin de yine Milliyetçi Hareket Partisi olduğu ortaya konmuştur.
MHP Genel Başkanımız, Bilge Liderimiz Sn. Devlet BAHÇELİ’nin belirttiği gibi: “Aziz Atatürk’ün kurduğu CHP, adına ‘ekosistem’ denen, organize suç örgütü olduğu öne sürülen, belediye kaynakları yani devletin parasıyla bedeli mükabilince satın alınmıştır.
* İş bununla da kalmamış, Türkiye’nin satın alınması konusunda ahlak ve yasadışı rüşvet, ihalelerden komisyon ve yolsuzluk fırtınası esmeye başlamıştır.
* Önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin finansmanı içi gayrimeşru bir teşebbüse girilmiştir. Zanlılar belli, itirafçılar bilinmektedir. Türkiye’yi satın almak için mıntıka temizliğine soyunanlar çok geçmeden yakayı ele vermişlerdir.
* Türk devletinin CHP kongreleri gibi satılık olmadığını çok şükür göstermişlerdir. Bize göre iddianamenin özü ve özeti budur.
* Milletimizin helal rızkı dolandırılmış belediye kasası dolandırılmıştır. Bunun adı hortumculuk değil yüzyıllık soygunudur. Bu yolsuzluk markalarının ne enflasyondan en ekonomiden bahsetmeye yüzü kalmamıştır.”
11.11.2025 tarihinde yazılan iddianamede: Şüpheli Ekrem İMAMOĞLU’NU TCK md. 220/1, 53/1 uyarınca Örgüt lideri ve kurucusu olarak, şüpheli Fatih KELEŞ’İ suç örgütünün finansal sorumlusu olup suç konusu tüm eylemlere ilişkin elde edilen gelirin örgütün faaliyetlerinde ve amaca ulaşmasında kullanılmak üzere kendisinde toplanması nedeniyle tüm yapılanmalarını emir-komuta yetkileri bulunduğundan TCKmd. 220/5 uyarınca örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan ayrıca fail olarak cezalandırılmaları istemli ve diğer örgüt yöneticileri ve üyeleri için de TCK’nın ilgili maddelerince cezalandırılmaları istemli bir iddianame hazırlanmıştır. Ayrıca söz konusu kişileri suça karışmış şirket veya malvarlığı değerlerinin müsaderelerine karar verilmiştir.
İddianamedeki önemli kısımlara gelindiğinde; medyada gösterilenin aksine söz konusu suç örgütünün yeni olmadığı, Ekrem İMAMOĞLU’nunBeylikdüzü Belediye Başkanlığı dönemlerine dayandığı belirtilmektedir. Bu demek oluyor ki 2014 yılından itibaren yaklaşık 11 yıl öncesine dayanan örgüt uzun süreli bir yapılanmayı temsil etmektedir. Bu sebeple sadece BELEDİYEDEKİ USULSÜZLÜKLER İDDİANAMENİN KONUSU DEĞİLDİR. ASLINDA BELEDİYE DAHİL FAKAT BELEDİYE DIŞINDAKİ ÖRGÜT YAPISININ VARLIĞI ORTAYA KONMAYA ÇALIŞILMAKTADIR.
Bir diğer ifadeyle, bu suç örgütünün lider, yönetici ya da üyelerinin her ne kadar bir kısmının kamuda görevli olduğu görüşmüşse de örgütteki hiyerarşik yapı daha geniş çaplıdır. Yani örgütteki hiyerarşik yapı ile şüphelilerin kamudaki görevleri arasında doğrudan bir illiyet bağı kurulamamıştır. Bu sebeple kamu kurumunun içerisindeki iç yapılanmalar ile örgütün tümünün içindeki hiyerarşik bağ birbirine karıştırılmamalıdır. Bunun en tipik örneği, örgüt içindeki hiyerarşik silsilede yönetici ve üye onumunda bulunup da kamuda görevli olmayan örgüt mensuplarının İBB’de ya da bağlı iştiraklerde görevli olan kamu personellerine emir ve talimat verebilmesidir.
İMAMOĞLU’NUN 2015 yılında Beylikdüzü Belediye Başkanı iken yetki alanındaki inşaatlarda ruhsat, imar, iskan gibi belediye işlemlerinde çeşitli usulsüzlükler yaparak firma sahiplerinden maddi menfaat elde ettiği anlaşılmıştır. Bunun yanında belediyedeki bu yapılanmanın yetkisi kötüye kullanılarak proje/arsa sahiplerine gerekli izinlerin verilmesi neticesinde maddi menfaat temin edilmeye başlandığı, bununla birlikte imarsız alanları imara açma, yapılardaki usulsüzlükleri görmezden gelme gibi faaliyetlerde bulunduğu anlaşılmıştır.
İddianamenin 4.bölümünde ise”Kişisel Verileri Başkasına Verme, Yayma ve Ele Geçirme” Suçu kapsamında “İstanbul Senin” uygulaması ile toplumu etki altına almak, vatandaşların günlük rutinlerine müdahil olmak ve toplumun siyasi tercihlerini belirlemek amacıyla kişisel verileri ve sandık verilerini ele geçirdikleri tespit edilmiştir.
İddianamede saptandığı üzere: Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma neticesinde şüpheli Ekrem İMAMOĞLU tarafından kurulan ve yönetilen çıkar amaçlı suç örgütünün temel felsefesi suç gelirlerini “kişisel zenginleşme aracı” ve “siyasetin finansmanı” için kullanmak olup bu finansman ile Beylikdüzü Belediye Başkanlığından İstanbul Belediye Başkanlığına taşımak ardından Cumhuriyet Halk Partisini ele geçirmek, elde ettikleri bu suç gelirleri ile Cumhurbaşkanı adayı yapmaya çalışmaktır.
3.000 sayfayı geçen iddianamede MASAK raporları, HTS-Baz kayıtları tanık beyanları burada sözünü geçirdiğimiz suçlar açısından sayfalarca değerlendirmesi yapılmıştır. Etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanan kişileri “Saraycı” olarak göstermeleri fakat aslında hepsinin kendi partilerinden çıkmış olması, çok uzun süredir devam eden bir yapılanma olması, bu kadar kişinin emeğinin ve alın terinin önüne geçilmesi ve buna rağmen halen bunun “siyasi bir dava” olarak nitelendirilmesi gerçekten hayret verici bir durum. Daha da şaşırtıcı olan durum ise; Cumhuriyet Halk Partisi üyelerinin yıllardır işçinin, emekçinin, çalışanın arkasında en fazla durduğunu söylemesi ama tarih boyunca emekçilerin hakkını en fazla işgal edenin de kendisi olmasıdır. Söyleyeceklerimiz bundan ibarettir.