Kötülükler karşısında “iyilik iyidir” yatırımı


Toplumdaki bozulma, çürüme ve kokuşma hali, kaliteli karakter sahibi herkesin kaygı duyduğu bir durumdur. Ne yazık ki, yaşanan olumsuzluklara baktığımızda bu kaygının her geçen gün arttığını ve derinleştiğini görüyoruz.
Artık sıradan hale gelen cinayetler, şiddet olayları, alavere dalavere işleri, tecavüzler ve ahlaksızlıklar; kurumları saran rüşvet, yolsuzluk, iş takibi, komisyonculuk, hırsızlık ve haramzade çetelerin hareketliliği toplumsal yapımızın temel değerlerini sarsıyor.
Dahası, bu olumsuzlukları normalleştiren ve meşrulaştıran yaklaşımlar kötülüğü adeta bir çekim merkezi haline getiriyor.
Şairin dediği gibi:
“Doğru mu, yanlış mı, karar sizlerin / Biz aklın durduğu çağda yaşadık.”
Bu mısraları derinden hissettiğimiz bir dönemdeyiz. Bozulmamış olanlar bile zamanla “Onlar yapıyorsa ben de yapabilirim” diyerek şeytana yenik düşebiliyor. Tıpkı çürük bir meyvenin sepetteki sağlamları bozması gibi… Artık kasada çürük meyveler çoğunlukta ve sağlamlar da giderek etkileniyor.
Bu olumsuzluklar yalnızca bireyleri değil, toplumun güven, adalet ve ahlak anlayışını da zedeliyor.
Medyada sürekli olarak bozulma ve yozlaşmanın ön planda tutulması; caydırıcı ve örnek teşkil edecek cezaların yetersizliği, kötülüğün zafer kazandığı izlenimini pekiştiriyor. Ne yazık ki ihanet, ahlaksızlık, haram ve haksızlık ödüllendiriliyormuş gibi bir tablo çizildiğinde, iyiliğin, sadakatin, vefanın ve helalin cazibesi topluma yeterince sunulamıyor.
Oysa umut her zaman var!
Sinema ve tiyatro sanatçısı Ali Sürmeli bir basın toplantısında şöyle demişti:
“Söyleyeceklerim sadece bir cümle… Bir Alevi köyünde bir mezar taşında okumuştum. Orada şöyle yazıyordu: ‘İyilik iyidir…’”
Bu söz, o günden beri zihnimde yankılanıyor. Geçtiğimiz hafta yaşanan bir olay, bu mesajın ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha hatırlattı:
Henüz 8 aylıkken lösemi teşhisi konulan Ali Asaf isimli çocuk, zorlu bir tedavi süreci ve ilik naklinin ardından 3 yaşında sağlığına kavuştu. Babası Samet Demir, sosyal medya hesabından şu çağrıyı yaptı:
“Arkadaşlar, çevremiz fazla geniş değil. Oğlum kanseri yendi ve balon uçurmak istiyor. Bize katılır mısınız?”
Bu içten çağrı binlerce kişinin yüreğine dokundu. Sancaktepe’de düzenlenen etkinlikte yüzlerce insan bir araya geldi ve Ali Asaf’ın hayalini gerçekleştirmek için gökyüzüne rengârenk balonlar bıraktı. Bu dayanışma, sadece bir çocuğun sağlık zaferini değil; iyiliğin, umudun ve birlikteliğin gücünü de ortaya koydu.
Kazananlar, “İyilik iyidir” mesajını ruhunda taşıyan ve hayatına yansıtan insanlar oldu.
Evinde 10 yıl önce ölmüş bir komşudan bile kimsenin haberi olmadığına dair haberleri izlediğimiz günümüzde, komşuluk ilişkilerine emsal olacak kendi yaşadığım bir olaydan örnek vermek istiyorum.
Geçtiğimiz hafta apartmanımızın yönetim toplantısında kalbe dokunan bir iyiliğe bizzat tanıklık ettim. Garajların kullanım hakkı kura ile belirleniyordu ve ne yazık ki kurada kaybeden ben oldum. Ancak apartman yöneticimiz Sayın Erol Gökçen, hiçbir talepte bulunmamama rağmen, “Ben hakkımı Yıldıray Bey’e devrediyorum. Sabahları eşinin çocukları okula yetiştirme telaşına en yakından şahit oluyorum,” diyerek büyük bir kadirşinaslık gösterdi.
Ne güzel demişler: Nerede bir insan varsa, iyilik için bir fırsat vardır.
Evet, kötülük toplumda daha çok görünür olduğu için baskınmış gibi görünebilir. Ancak bu ülkede iyilik yapmayı hayat felsefesi haline getirmiş milyonlarca insan var. İyilik, sinmiş ve sessiz bir alışkanlık gibi durmamalı… Artık biraz gürültü çıkarmalı, biraz daha cesaretle ortaya konulmalı. Kötülük, bu cesaret karşısında kendine yer bulamamalı.
Gazeteler ve televizyonlar, kötülüğü manşetlere taşımak yerine; iyiliği, güzelliği, erdemi, fazileti ve helali yüreklere nakşetmek için daha çok ön plana çıkarmalıdır. Bu, kötülüğü gizlemek değil; iyiliği görünür kılmak adına bilinçli bir strateji olmalıdır. Çünkü iyiler güçlenirse, bu aynı zamanda kötülükle mücadelenin en sağlam yoludur.
Nerede bir iyilik yapan insan görsem, ruhumda bir huzur iklimi yeşeriyor.
“İyilik iyidir” diyen herkesin de o duyguyu yaşadığını düşünüyorum. Kanser hastasına tedavi için destek olan, yürüyemeyen birine tekerlekli sandalye ya da araç sağlayan; evsize ev, aşsıza aş, işsize iş bulan; bir yuvanın kurulmasına katkı sunan, ihtiyaç sahiplerinin borçlarını ödeyen herkese şahit oldukça içimdeki huzur daha da büyüyor.
Elbette sosyal devlet, bu ihtiyaçları karşılamakla yükümlüdür. Ancak iş insanlarının da toplumsal dayanışmayı güçlendiren bir iyilik rekabetine girmesi, birlik ve beraberliği daha da büyütecektir.
2020 yılındaki pandemi döneminde Türkiye'nin birçok gecekondu bölgesinde yoksul ailelerin borçlarını kapatan, kamuoyunda “Robin Hood” olarak tanınan hayırsever iş insanı ile yardımseverliğiyle bilinen Uçak Kardeşler firmasının sahibi Ali Uçak, yürekleri ısıtmıştı. Benzer bir duyguyu, 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli deprem felaketinde de yaşadık. Pek çok hayırsever iş insanı, bölgeye ulaştırdığı yardımlarla hem toplumsal vicdanın sesi oldu hem de gönüllerde derin izler bıraktı.
Sosyal medyada fenomen haline gelen ve “Ankara Abisi” ismiyle tanınan Yasin Uyanık’ın her ihtiyaca koşma çabaları takdire şayandır.
Ankara’da başlattığı proje kapsamında çeşitli hastalıklar nedeniyle saçı dökülen ya da kesilen kız çocuklarına ücretsiz peruk tasarlayan kuaför Yasin Kirazlı’nın videoları yüreklerimizi yüksek ateşte ısıtmakta ve duygusal fon vermektedir.
Tunç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dinçer Azaphan’ın da yardıma ihtiyaç duyan herkese hızır gibi yetişmesi, iyilik cephesinde umut verici örneklerdendir.
Türkiye yaşadığı dönem olduğu gibi, yurt dışında da ihtiyaç sahiplerine yardımları organize etmeyi sürdüren; şehit ailelerine ev alan, gazilerin ve insanlarımızın sağlık ihtiyaçlarıyla yakından ilgilenen Sedat Peker’in de “İyilik iyidir” ölçüsünü yaşatarak yaptığı katkılar, iyiliğin sınır tanımadığını göstermektedir.
Toplumda ihtiyaç sahibi çok, yardım bekleyen insanlarımız oldukça fazla… Sosyal medyada bu değerli ve sembol haline gelmiş insanların sürekli etiketlenmesi ve ihtiyaçların dile getirilmesi bu durumun en açık göstergesidir.
Toplumdaki bozulma aşırı hissedilir hale gelmiş ve böyle atmosferde kötü insanların ön plana çıkarılması kaçınılmaz olmuştur. Fakat “İyilik” her zaman kötüler karşısında en güçlü silahtır. Toplumda bu silahı güçlü kılacak duyarlılığı oluşturmalıyız. Herkes önce kendi vicdanını ve yaşam alanını bunu sağlamak için kontrol etmelidir.
Hiç unutmayın, etrafınızda kötülükler gemisini istediği gibi yüzdürse de, her zaman için “İyilik iyidir” anlayışı insanlığın yaşam felsefesi olmalıdır. İnançlı ve imanlı insanlar için “İyilik” her daim kazançlı yatırımdır.