Zengezur Koridoru… Türk Dünyasının 100 yıllık ayrılık hikâyesi…
Zengezur Koridoru/Dehlizi, İkinci Karabağ Zaferi’nin ardından gündeme gelen konuların en başında yer almaktadır. Zira bu koridor, bir ulaşım güzergâhı olmaktan ziyade; Türkiye ile Türk Dünyası’nın 100 yıllık ayrılık hikâyesini, Azerbaycan topraklarının bölünmesini, işgalini, soydaşlarımızın sürgününü ve katliamlara maruz kalmasının acı hikâyesini de ifade etmektedir.
Normal şartlarda iki komşu ülke arasında basit anlaşmalarla inşa edilebilecek böylesi bir kara bağlantısı Ermenistan tarafından neden engellenmektedir? Zengezur Koridoru’ndan en fazla fayda sağlayacak ülkelerden biri ekonomik darboğaz içinde olan Ermenistan olduğu düşünüldüğünde, bu karşı duruşun tarihsel kodları daha da önemli hale gelmektedir. Zengezur’un 100 yıl öncesine kadar bir Türk yurdu olduğunun aktarılması, Ermenistan’ın “hassasiyetlerini” daha net ortaya koymaktadır. Bu bilgi, Ermeni işgalinin yalnızca Karabağ ile sınırlı kalmadığı, hatta Ermenistan coğrafyasının bir zamanlar bütünüyle Türk toprağı olduğunun da gün yüzüne çıkmasını sağlar. O zaman biz de tam oradan başlayalım.
Azerbaycan topraklarının bölünmüşlüğünün temeli, Rusların Çarlık döneminden itibaren Güney Kafkasya’ya hâkim olabilmek amacıyla Azerbaycan topraklarında “tampon” bir Ermeni devleti kurmaya yönelik politikalarına dayanmaktadır. Hatta I. Petro, 1724’te yayınladığı fermanda, Ermenilerin Azerbaycan topraklarına yerleştirilmesi gerektiğini belirtmiştir. İlerleyen tarihlerde, Rusya ile İran (Kaçarlar) arasında yapılan 1813 Gülistan ve 1828 Türkmençay Anlaşmaları ile Azerbaycan topraklarının bugüne kadar süregelen bölünmüşlük sorunu ortaya çıkmıştır. Böylece, İrivan (Erivan) Hanlığı toprakları merkez olmak üzere, Türk toprakları üzerinde bir Ermeni devletinin kurulması süreci başlatılmıştır. Azerbaycan hanlıkları arasında yer alan İrivan Hanlığı, 1828’de yıkılarak, bu topraklar üzerine bugünkü 29 bin km² büyüklüğündeki Ermeni devletinin temelleri atılmıştır. I. Nikolay ise, 1828’de Nahçıvan ve İrevan Hanlığı topraklarında “Ermeni Vilayeti” kurulduğunu bir fermanla açıklamış; 1849’da ise bu idari birimin adı “Erivan Eyaleti/Guberniyası” olarak değiştirilmiştir.
Tabii ki, kısaca özetlediğimiz Türk topraklarının işgal edilme süreci, binlerce Azerbaycan Türkü’nün sürgün ve katliamlarla vatanlarından koparılmasıyla eş zamanlı olarak gerçekleşmiştir. Zira, yukarıda bahsi geçen Türkmençay Anlaşması’nda, İran’da yaşayan Ermeniler; 1828–29 Osmanlı-Rus Savaşı sonrası imzalanan Edirne Anlaşması ile ise Anadolu’da yaşayan binlerce Ermeni, gönüllü ya da zorunlu olarak başka bir Türk toprağına, Azerbaycan’a nakledilmiştir. Bu tarihlerden 20. yüzyılın başlarına kadar devam eden bu nüfus hareketleri neticesinde, yaklaşık olarak 1 milyon 300 bin Ermeni Anadolu’dan ve İran’dan Kafkasya’ya göç etmiştir.
Zengezur, Ermenistan’a nasıl verildi?
Rusların, Ermenileri kullanarak Azerbaycan topraklarını işgali bununla da bitmemiş; 1920’de Stalin tarafından, Dilican, Gökçe Gölü ve bugün gündemden düşmeyen Zengezur-Katar mıntıkası da Ermenistan’a verilmiş, Sovyet yönetimi altında bulunan 114 bin km²’lik vatan toprağı ise 86 bin km²’ye düşürülmüştür.
Azerbaycan tarihine ait yukarıda verdiğimiz kısa tarihçe, yalnızca Azerbaycan topraklarının bölünmüşlüğünü değil, aynı zamanda Türkiye ile Türk Dünyası arasına Ermenistan’ın adeta bir hançer gibi sokulduğunun da hikâyesidir. Zaten, Rusların Ermenistan’ı inşa etme isteğinin temelinde, Anadolu Türklüğü ile Azerbaycan ve devamında Türkistan arasındaki bağlantıyı koparma hedefi yatmaktadır; bunu anlamak için bölgeye ait herhangi bir haritaya bakmak dahi yeterlidir. Zira Balkanlar, Anadolu ve Nahçıvan’da devam eden Türk nüfusu, Ermenistan’da kesilmekte; daha sonra Azerbaycan ile Türkistan’da Türk nüfusu varlığını sürdürmektedir. Bu durum, ne tarihin ne de coğrafyanın doğal akışıyla örtüşmekte; Ermenistan’ın, Türkiye ile Türk Dünyası’nın bağlantısını koparmak amacıyla Rusya’nın eliyle kurulduğu gerçeğini ortaya koymaktadır.
Zengezur Koridoru’na bölge ülkelerinin bakışı
Bu tarihsel alıntılarla, Zengezur Koridoru’nun bir geçiş güzergâhı olmanın ötesinde anlamlar barındırdığını kısaca aktarmaya çalıştık. Bu bakımdan, koridorun açılması Azerbaycan için tarihsel adaletin bir nebze de olsa gerçekleşmesi anlamına gelirken, diğer aktörler açısından da kendi iç dinamiklerine göre farklı anlamlar ifade etmektedir. Örneğin, İran koridorun açılmasıyla bölgesel ulaşım ağlarındaki öneminin azalacağını, Türkiye’nin bölgedeki etkisinin artacağını ve koridorun, İran’da yaşayan Türklerin Tahran ile ilişkisini zayıflatacağı gibi birtakım endişelere sahiptir. Dolayısıyla bu kara bağlantısının kurulması, İran açısından kendi iç dinamiklerinden toplumsal yapısına kadar farklı parametreleri kapsamaktadır. Diğer taraftan Gürcistan, Zengezur Koridoru’nun devreye girmesiyle Asya’yı Avrupa’ya bağlayan kuzey-güney hattının önemini yitireceği endişesindedir. Zira, Türkiye’nin Ermenistan ile sınırının kapalı olması, Gürcistan’ı; gerek Türkiye–Azerbaycan ticaretinde, gerekse Türkiye’nin kilit rol üstlendiği orta koridorda önemli bir aktör hâline getirmiştir. Bu nedenle Tiflis, Zengezur Koridoru’nun devreye girmesinin kendisine ekonomik ve stratejik açıdan zarar verebileceği düşüncesindedir.
Zengezur Koridoru ile ilgili olarak Rusya’nın politikasına ilişkin birbiriyle çelişen birtakım öngörülerde bulunulabilir. Öncelikle, tüm dikkatini Ukrayna’daki savaşa yönlendiren Rusya’nın, Zengezur Koridoru’na yönelik belirgin bir karşı duruşu olmadığı varsayımından hareketle, Moskova’nın bu bağlantı aracılığıyla İran, Ermenistan ve Türkiye ile ticari ilişkilerini güçlendirebileceği yorumu yapılabilir. Bu bakımdan, İkinci Karabağ Savaşı sonrası imzalanan Üçlü Bildiri’nin 9. maddesinde Zengezur Koridoru’na işaret edilmesi, bu yorumu destekleyen bir argümandır. Ancak, Zengezur Koridoru ile Türkiye’nin Kafkasya ve Türkistan’da etkisini daha da artıracağı düşünüldüğünde, Rusya’nın şimdilik “iyimser” tavrının, Ukrayna Savaşı ile birlikte değerlendirilmesi gerektiği sonucuna da ulaşılabilir. Zira, Ukrayna Savaşı’nın olmadığı bir konjonktürde, Rusya’nın daha farklı bir pozisyon alması da beklenebilirdi.
Zengezur Koridoru ve Ermenistan
Zengezur Koridoru’nu Ermenistan açısından değerlendirdiğimizde çelişkili bir durumla karşılaşırız. Zira koridorun açılmasıyla Ermenistan, orta koridorun en önemli kavşaklarından biri haline gelecek ve çok önemli ekonomik faydalar sağlayacaktır. Ayrıca, İran dışında tüm komşularından toprak talebi bulunan Ermenistan, Zengezur Koridoru sayesinde Türkiye ve Azerbaycan ile normalleşme sürecinde önemli mesafe kat edecek ve bu “kuşatılmış” hissinden kurtulacaktır. Böylece Zengezur üzerinden Batı ile güvenilir bir rotadan bağlantı kurmuş olacaktır. Unutulmamalıdır ki, bugün Ermenistan’ın Batı ile bir bakıma da tüm dünya ile (Gürcistan dışında) tek bağlantısı, küresel düzeyde en fazla yaptırıma maruz kalan ülkelerden biri olan İran’dır. Dolayısıyla, Ermenistan’ın İran üzerinden Batı’ya bağlantı kurmasının birçok olumsuz sonucu da bulunmaktadır. Bu yüzden Türkiye, Ermenistan için Batı’ya en kısa, en güvenilir güzergâhtır ve Zengezur Koridoru’nun açılması, Erivan’a bu imkânı sağlayacaktır.
Tüm bunlara rağmen koridorun açılmasını engelleyen Erivan’dan zaman zaman birbiriyle çelişen açıklamalar yapılmaktadır. Bir taraftan Türkiye ve Azerbaycan ile normalleşmek istediğini dile getiren Paşinyan, diğer taraftan altına imza attığı 10 Kasım 2020 tarihli Üçlü Bildiri’yi yok saymaktadır. İkinci Karabağ Savaşı’nı sona erdiren söz konusu bildirinin 9. maddesinde, “Azerbaycan ile eksklav parçası olan Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti arasında bağlantıyı kuracak ulaşım bağlantısı” kurulması öngörülürken, Paşinyan, bu maddede “Zengezur” ifadesinin yer almadığını dile getirerek birtakım kelime oyunlarıyla barış ve istikrarı engelleyen taraf rolünü üstlenmektedir. Elbette bildiride “Zengezur” ifadesi geçmemektedir; ancak en basit düzeyde harita bilgisi olan birinin dahi, “Azerbaycan’ın Batısı ile Nahçıvan” arasında kurulacak koridorun Zengezur dışında bir yerden geçmesinin imkânsız olduğunu idrak etmesi mümkündür. Buna rağmen kendi kamuoyundan gelebilecek tepkileri azaltmak isteyen Paşinyan bir makalesinde, “Batı Azerbaycan’dan, Ermenistan Cumhuriyeti toprakları üzerinden Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’ne ulaşım” konusunda, Ermenistan’ın hiçbir zaman yazılı veya sözlü olarak yükümlülük üstlenmediğini” ifade etmiştir. Söz konusu makalede, Zengezur Koridoru'nun Ermenistan açısından “egemenliğinin, yargı yetkisinin veya toprak bütünlüğünün sınırlandırılması” manasına geldiğini ima eden ifadelerin bulunması, gerçekte Ermenistan’ın temel endişelerini yansıtmaktadır. Zira, Paşinyan “koridor” ifadesinin bir yetki devri anlamına geldiğini savunarak aslında en büyük katkıyı kendi ekonomisine yapacak olan Zengezur Koridoru’nu engellemeye çalışmaktadır.
Ermenistan’ın, uluslararası hukukun en temel ilkelerinden biri olan ahde vefa (pacta sunt servanda) ilkesini yok sayarak Zengezur Koridoru’nun açılmasını engellemeye yönelik manevraları sadece süreci uzatacaktır. Sayın Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in ifadeleriyle Zengezur Koridoru, açılmalıdır ve mutlaka açılacaktır. Zira Erivan’ın gerçek dışı iddialarla tüm bölgenin barış ve istikrarına katkı sağlayacak böylesi önemli bir adımı engelleyebilecek imkân ve kabiliyeti bulunmamaktadır.
1- İran, yaklaşık 1000 yıl boyunca (1925’e kadar) Türkler tarafından yönetilmiştir. Bu dönemde Gazneliler’den itibaren Büyük Selçuklu, Safevîler, Afşar, Kaçar, Harzemşahlar, Karakoyunlular ve Akkoyunlular gibi Türk devletleri İran’da hüküm sürmüştür. 15. yüzyıldan sonra İran, sırasıyla Safevîler, Afşar ve Kaçar hanedanlarının yönetiminde kalmıştır. Nadir Şah’ın ölümünden sonra Azerbaycan’daki hanlıklar otonom hale gelmiş, ancak İran’daki Türk hanedanlarıyla bağlarını tamamen koparmamıştır. Bu dönemde hanlıklar arası çatışmalar, Rusların Kafkasya’yı kolayca işgal etmesini kolaylaştırmıştır. 1803-1813 Rus-Kaçar Savaşı sonucunda Gülistan Antlaşması ile bazı kuzey Azerbaycan hanlıkları Rusya’ya bırakılmıştır. 1826-1828’deki ikinci savaşın ardından Türkmençay Antlaşması ile İrevan ve Nahçıvan da Rusya’ya verilmiş; Aras Nehri sınır kabul edilerek Azerbaycan toprakları Rusya ve İran arasında ikiye bölünmüştür. Bu durum, günümüze kadar süren “Azerbaycan’ın bölünmüşlüğü” sorununu doğurmuştur.
2- Ermeniler tarafından Sevan Gölü olarak adlandırılan, Dede Korkut hikayelerine de konu olmuş tarihi Türk gölü.
3- Nikol Pashinyan, “The Prime Minister's article about communication routes between Armenia and Azerbaijan published in Armenpress”, https://www.primeminister.am/en/interviews-and-press-conferences/item/2025/03/04/Nikol-Pashinyan-article/?ref=oc-media.org, (07.06.2025).