Yeşil vatanımız yanmasın!

YAYINLAMA:
Yeşil vatanımız yanmasın!

Her yaz mevsimi geldiğinde içimizde bir burukluk, yüreğimizde bir korku beliriyor. Güneşin ısıttığı topraklarda yeşeren umutlar, bir kıvılcımla küle dönüyor. Gün geçmiyor ki bir yerlerden orman yangını haberi almayalım. Ekranlara düşen görüntüler; dumanla kaplanmış dağlar, alev alev yanan çam ormanları, can havliyle kaçan hayvanlar... Hepsi içimizi yakıyor.

Orman denilince çoğumuzun aklına yalnızca ağaçlar geliyor. Oysa orman; milyonlarca canlının yuvası, iklimin düzenleyicisi, suyun kaynağı, toprağın bekçisidir. Kısacası, orman bizim geleceğimizdir. Ancak son yıllarda bu yeşil vatan, her yaz mevsiminde aynı kabusa uyanıyor: Orman yangınları.

Yangının Anatomisi

Orman yangını; ormanlık alanlarda bulunan kuru yaprak, dal ve odun gibi yanıcı maddelerin tutuşturulmasıyla başlayan ve hızla yayılan büyük felaketlerden biridir. Türkiye gibi sıcak ve kurak yazlar yaşayan ülkelerde bu tür yangınlar kaçınılmaz hale geliyor. Özellikle rüzgâr, düşük nem ve yüksek sıcaklık gibi iklim faktörleri, yangının kontrol altına alınmasını daha da zorlaştırıyor.

Ormanlar Neden Yanıyor?

Bir orman yangınının çıkması için üç unsur yeterlidir: Yakıt, oksijen ve tutuşturucu kaynak. Oksijen ve yanıcı madde doğada zaten var. Geriye yalnızca insan hatası veya doğa olaylarıyla ortaya çıkan kıvılcım kalıyor.

Ülkemizde çıkan orman yangınlarının %90’ı insan kaynaklı. Bu ne demek biliyor musunuz? Her 10 yangından 9’u, aslında hiç çıkmayabilirdi. Anız yakmak, yere atılan sigara izmaritleri, piknik ateşleri, elektrik hatlarındaki kıvılcımlar ve kimi zaman da kasıt... Tüm bunlar, büyük felaketlerin sebebi.

İstatistikler Korkutuyor

2001-2020 yılları arasında Türkiye’de yılda ortalama 2.216 orman yangını çıktı ve ortalama 8.319 hektar ormanlık alan kül oldu. Ancak son yıllarda bu rakamlar hızla artıyor. Sadece 2025’in ilk altı ayında 3.000’den fazla yangın kayıtlara geçti. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın açıklamalarına göre, sadece bir haftada 600’ün üzerinde yangınla mücadele edildi.

İzmir’den Hatay’a, Bursa’dan Sakarya’ya kadar pek çok ilimizde çıkan yangınlar, artık yalnızca doğayı değil, günlük hayatı da etkiliyor. İzmir-Çeşme Otoyolu’na ulaşan alevler nedeniyle yol çift yönlü ulaşıma kapatıldı. Balıkesir-Bursa sınırındaki yangınlar şehirlerarası tren seferlerinin durmasına neden oldu. Yolcular otobüslerle taşındı. Bu da gösteriyor ki, orman yangınları yalnızca ekolojik değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal bir krizdir.

Söndürmekten Önemlisi: Önlemek

Yangınları söndürmek önemli ama yeterli değil. Asıl mesele, bu yangınların hiç çıkmamasını sağlamak. Bunun için yalnızca orman çalışanlarına ya da bakanlıklara değil, toplumun her bireyine görev düşüyor. Bir sigara izmariti, bir cam şişe, doğada söndürülmeden bırakılan bir mangal... Hepsi potansiyel birer felaket sebebi.

Yapılan bilimsel çalışmalara göre yangınların %47,4’ünün nedeni hâlâ bilinmiyor. %29,5’i ihmal, %13’ü doğal, %5,6’sı kaza ve %4,5’i kasten çıkarılıyor. Bu oranlar bize, alınacak önlemlerle ne kadar büyük bir yıkımın önüne geçilebileceğini açıkça gösteriyor.

Orman Terörüne Son Verilmeli

Ormanlar sadece ağaçlardan ibaret değil. Onlar kuşların yuvası, sincapların deposu, toprağın bekçisi, geleceğimizin teminatıdır. Bir orman yandığında yalnızca ağaçlar değil, hayatın ta kendisi yok olur. Bu nedenle orman yangınlarını ciddiye almak, onları önleyecek mekanizmaları oluşturmak zorundayız.

Doğa Bize Değil, Biz Doğaya Muhtacız

Unutmayalım; ormanı yanan bir ülke, geleceğini de yakar. Bizim görevimiz, bu yeşil vatanı gelecek nesillere sapasağlam bırakmaktır. Her bireyin bu konuda bir sorumluluğu var. Çünkü doğa bize ait değil, biz doğaya aitiz.

Farkında mıyız bilmiyorum ama önlenemeyen her yangın, yeşil vatanımıza bir ihanettir.

 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...