Gazze’nin Kıtlıktan Ölen Çocukları
Gazze’de yıllardır aynı manzara… Bir annenin kucağında küçücük bir beden. Gözleri kapanmış, nefesi kesilmiş. Açlık ve susuzluktan tükenen ve ölen çocuklar, dünyanın vicdanına ağır bir yük gibi çöküyor.
Çocuk dediğin; kirlenmemiş kalbin, hesap tutmayan zihnin, kötülük bilmeyen ruhun adıdır. Onların saf bakışlarında, insanlığın hala umut taşıyabildiğini görürüz. Bir çocuğun gözyaşı, yalnızca bir annenin yüreğini değil; vicdanı olan her insanın kalbini sızlatmalıdır.
Bir çocuğu korumak, yalnızca anne-babanın değil; tüm toplumun, hatta tüm insanlığın sorumluluğudur. Çünkü çocuk yalnız kendi ailesinin değil; insanlığın ortak geleceğidir.
Vicdan sahibi bir insanın, bu manzaraya bakıp da içi yanmaması mümkün mü? Küçücük kolları incelmiş, gözlerinin feri sönmüş çocuklar… Onların ölümü yalnızca bir ölüm değil; insanlığın çürüyen vicdanının resmidir. Açlıktan ölen bir çocuğun ardından konuşacak sözümüz kalmamışsa, bütün siyasi cümleler, bütün diplomatik masalar, bütün “barış çağrıları” boştur.
Ne acıdır ki, Gazze’deki ölümlerin en büyük ortağı Batı’dır. Amerika ve Avrupa, her fırsatta “özgürlük”, “adalet” ve “insan hakları” nutukları atıyor. Ancak Gazze söz konusu olduğunda, Kur’ân-ı Kerîm’in ebedi ifadesi gözler önüne geliyor: “Onların kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onlarla göremezler; kulakları vardır ama onlarla işitemezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.” (A’raf, 179)
Gazze’de açlıktan ölen her çocuk, dünyanın adaletsiz düzenine yazılmış kanlı bir nottur. Bir çocuk açlıktan ölüyorsa, bütün dünya suçludur.
Daha da kötüsü Batı ülkeleri doğrudan ya da dolaylı olarak, açlığı ve yoksulluğu doğrudan besleyen ablukaya siyasi ve askeri destek veriyorlar. Yardım koridorlarını kapatan, ilaç girişini engelleyen mekanizmalara göz yumuyorlar.
“İnsan hakları sadece güçlüler için mi?” “Demokrasi yalnızca Batı’da olanlar için mi geçerli?”
Bu soruların cevabını Gazze’de kıtlıktan ve açlıktan ölen çocuklar veriyor: Evet, Batı’nın değerleri ikiyüzlü bir söylemden ibaret. Çünkü hiçbir ideoloji, hiçbir güvenlik bahanesi, kıtlıktan ölen bir çocuğun gözlerindeki sitemi susturamayacak.
Suçlu sadece Batı mı?
Gazze’de çocuklar ölüyor, İslam dünyası ise kınama bildirileriyle yetiniyor.
Bugün petrol zenginliğiyle övünen, milyarlarca dolarlık silah anlaşmalarına imza atan, gökdelenlerle gösteriş yapan İslam ülkeleri, Gazze’deki çocuklara bir dilim ekmek ulaştıramıyor. Halkların meydanlardaki öfkesi, yöneticilerin porpaganda, nutuk ve efsunlu “cak caklı…” konuşmalarıyla kayboluyor.
Ve o gün geldiğinde, hiçbir kınama metni, hiçbir nutuk, hiçbir gösteri bu utancı silemeyecek.
Batı’nın ikiyüzlülüğü malum. Onların çifte standartları şaşırtıcı değil. Asıl trajedi, “ümmet bilinci”nden bahsedenlerin, kardeşlerinin çocukları açlıktan ölürken kendi sessizliklerine sığınmasıdır.
Soruyorum: Bu kınamalar kaç çocuğu doyurdu? Kaç annenin gözyaşını dindirdi? Kaç mezar taşını durdurdu?
Cevap belli: Hiçbirini.
En acı tablo ise şu: Çözüm yine Batı’dan bekleniyor. Her kriz anında gözler Washington’a, Brüksel’e çevriliyor. “ABD ne der? Avrupa harekete geçer mi? BM karar alır mı?”
Ancak tecrübeyle bilinen bir gerçek var: Katilden adalet, azmettiriciden merhamet gelmez!
Batı’dan çözüm beklemek, sadece acizliktir.
Gazze’nin çocuklarını yaşatacak olan, Batı’nın açıklamaları değil; temel ihtiyaçların karşılanması, özgürlük ve egemen bir Filistin Devleti’nin tanınmasıdır. Bu da ancak bölgenin kendi iradesiyle mümkündür.
Gazze’nin çığlığı, Batı’nın ikiyüzlülüğünü deşifre ediyor. Ama aynı zamanda İslam dünyasının gafletini ve aczini de ortaya koyuyor.
Tarih, sadece Gazze’nin işgalini değil; açlıktan, kıtlıktan ve yokluktan ölen masum çocukların hesabını da soracaktır. Fakat bu hesabın defterine yalnızca “Siyonist Terör Devleti İsrail”i ve destekçisi zalim Devletleri değil, Batı’dan medet umarak oyalanan başta İslam Dünyası olmak üzere dünyanın acizliğini de kaydedecektir.
Bugün geldiğimiz noktada artık, “Batı ne der?”, “Batı ne yapar” diye sormanın hiçbir anlamı yoktur. Çünkü Batı’nın ikiyüzlülüğünü görmek için Gazze’ye, Ortadoğu’ya, Afrika’ya bakmak yeterlidir.
Bu yüzden yapılması gereken bellidir: “Biz ne yaparız?” sorusuyla harekete geçmek, kendi irademizi ortaya koymaktır. Şimdi vakit, Müslüman ve insan olma bilinciyle ayağa kalkma vaktidir.