Varlığı Güç, Yokluğu Beka Sorunu: Nüfus

YAYINLAMA:
Varlığı Güç, Yokluğu Beka Sorunu: Nüfus

Geçtiğimiz günlerde Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu, CNN Türk’te katıldığı bir programda açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin düşen nüfus artış hızı ve demografik yaşlanmayla ilgili olarak bu ve önceki açıklamalarının özü belki de şu: “Anadolu’da yaşlı bir Türk nüfus olur, kendisini toparlayamazsa bu topraklardaki yaşama kabiliyetini kaybeder.” Aynı programda Türkiyelilik diye konuşulagelen zırva tanıma karşı çıkış da yapan Afyoncu’nun nüfus konusundaki uyarısı ise biraz gölgede kaldı. 

Prof. Dr. Erhan Afyoncu, sosyal medyada da nitelikli ve bir akademisyene yakışır paylaşımlar yapıyor. Katıldığı program ve bu paylaşımlara göre, TÜİK verilerine dayanarak, toplam doğurganlık hızının 2024 itibarıyla 1,51 çocuk seviyesine gerilediğini ve bunun nüfusun kendini yenilemesi için gerekli olan 2,1 seviyesinin oldukça altında olduğunu belirtiyor. Birleşmiş Milletler ‘in orta ölçekli projeksiyonuna göre Türkiye'nin nüfusu 2100'de 65 milyon düşebilir. 

Yaşlanan nüfus, ekonomik üretkenlik, sosyal güvenlik sistemi ve savunma kapasitesi için oldukça olumsuz. Osmanlı’nın son dönemlerinde de, nüfus kaybı, göçler ve etnik çeşitlilik nedeniyle yaşanan demografik sorunların, imparatorluğun çöküşünde önemli bir rol oynadığını “Nüfusumuz artmadığı için bir imparatorluk kaybettik” şeklinde belirtiyor sayın rektör.

Afyoncu, konuşmasında nüfus probleminin önemli sebeplerini de belirtiyor. Birisi, şehirleşme. Çok hızlı gerçekleşen planlanmamış şehirleşme ile insanlar şehre ayak uydurarak daha az çocuk sahibi olmaya başladılar. 

Bir diğer konu da üniversite eğitimi. Uzatılan zorunlu eğitim, üniversite ve sonrasındaki yüksek lisans ile uzayan eğitim süresi geç evlenmeyi ve çocuk sahibi olmayı getiriyor.

Şu anda nüfus konusu en az ekonomi kadar ciddi. Artık sadece bir demografik veri değil; toplumsal, ekonomik ve hatta milli güvenlik sorunu. 

Geçmişse dönersek Cumhuriyetin ilk yıllarında onca yokluğa rağmen nüfus artırımı devlet politikasıydı. Bugün ise doğurganlık oranı, nüfusun kendini yenileyemeyeceği sınırın altına düştü. Nüfusun yaşlanması, işgücü arzının azalması, emeklilik sisteminin sürdürülemez hale gelmesi gibi riskler kapıda. Afyoncu’nun bu konudaki çözüm önerileri, sadece niceliği değil, nitelikli bir gelecek tasavvurunu da içeriyor. Bunlardan başlıcaları şunlar:

  • Öncelikle zorunlu eğitim süresinin farklı bir düzeye çekilmeli. 12 yıllık zorunlu eğitim, gençlerin erken yaşta evlenip çocuk sahibi olmalarının önünde ciddi bir engel. Aynı şekilde üniversite kontenjanlarının azaltılarak eğitim-istihdam dengesinin kurulmalı.
  • Çalışan annelere yönelik teşviklerin artırılması.
  • Çalışmayan annelerin sigortalılığı ile ilgili kolaylaştırmalar ve teşvikler.
  • Hayat kalitesinin yüksek olduğunu köyden büyük şehirden 10 bin nüfusluk mülki alanlar oluşturulması, tematik yatırımlarla nüfusun şehirlerden buralara çekilmesi.
  • Dinlerini, dillerini yaşama imkânı olmayan, varlıklarını sürdürmeleri tehlikede olan Türk topluluklarından insanların getirilmesi.

Ben de şahsen bu önerilere gönülden katılıyorum. Afyoncu’nun önerileri ideolojik değil, tarihsel ve rasyonel temellere dayanıyor. Türkiye’nin, geleceğini, sadece dış politikayla, teknolojiyle, savunmayla değil; insan kaynağını artırarak da şekillendirmesi gerekiyor.

Bu konuya başka ülkelerden birkaç örnek de verelim. Mesela Fransa için çanları çalabiliriz. Fransız devriminde bile Fransızca konuşanların oranı yarıyı geçmeyen Fransa’da bugün birinci ve ikinci nesil göçmenlerin oranı 22’lerde. Bugünlerdeki doğumların ise %30’dan fazlası göçmen kökenli. 

Bir diğer örnek Yunanistan olsun. Yaklaşık 10 milyon nüfusun %24’ü 65 yaş ve üstü. Doğurganlık hızı 1.26. Kafa tuttuğu ülke 85 milyon ile Türkiye. Bir diğer örnek de İsrail olsun. 10 milyon nüfus ile çevresindeki 200 milyona kafa tutuyor. Nüfus, İsrail’in neden asla başarılı olamayacağının, Yunanistan’ın hareketlerinin neden çapsız olduğunun, geleceğinin neden makus olduğunun da en üst seviyede stratejik sebebi. Bir diğer örnek de yaklaşık 3 milyon nüfus ile Ermenistan. Varoluşsal bir nüfus sorunu yaşayan Ermenistan’ın yanı başındaki Azerbaycan 10 milyon, Türkiye 85 milyon.

Unutmayalım: Güçlü bir devletin temeli, güçlü bir nüfustur. Stratejik seviyede bir problem haline gelmiş nüfus konusunun getireceği etkileri daha alt seviyede hiçbir önlem çözemez. Bugün alacağımız kararlar, yarının nüfus haritasını belirleyecek. Nüfus sadece bir sayı değil, aynı zamanda kader meselesi. 

 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...