Aidiyetin Yeniden İnşası: Türk Milliyetçiliği
Her çağın kendi krizleri vardır. Kimi çağda salgınlar, kimi çağda savaşlar, kimi çağda da kimlik bunalımları insanı kuşatır. Bugün biz, belki de en sinsi felaketle karşı karşıyayız: Aidiyetsizlik.
Aidiyetsizlik hastalığı insanı esir aldığında, kişi ait olduğu toprağın kokusunu, dilinin sesini, bayrağının anlamını unutur. Modern hayatın baş döndüren hızı içinde kimlikler bulanıklaşır, aidiyetler silikleşir. Oysa insan, köklerinden koptuğunda yalnızca geçmişini değil, geleceğini de kaybeder.
Emperyalizmin en sinsi silahı artık aidiyetsizliktir; üstelik bunu bir “kültür” kisvesiyle sunuyor. Filmler, diziler, sanal medya akımları aracılığıyla kimlikler yeniden kurgulanıyor. “Küresel insan” ya da “dünya vatandaşlığı” adı altında dayatılan şey, aslında kimliğinden koparılmış, yönlendirilmesi kolay bir birey modelidir.
İşte tam da bu noktada, Türk milliyetçiliği ülküsüne her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır. Çünkü Türk milliyetçiliği, herhangi bir ideolojiden çok daha fazlasıdır; o, Türk milletine ait olmanın bilinci olarak insanın karşısına çıkar.
Türk milliyetçiliği, bu silinmeye karşı “Ben buradayım!” diyen iradenin ifadesidir. Türk milliyetçiliği, Türk kimliği taşıyan tüm vatandaşlarımızın ortak paydası; birliğimizin ve direncimizin kaynağıdır.
Türk milliyetçiliği, siyasi, toplumsal ve ahlaki bir bilinçtir.
Türk milliyetçiliği, kültür birliğiyle yoğrulmuş, geçmişten geleceğe uzanan ortak bir idealin adıdır.
Türk milliyetçisi olmak, dünyaya kapalı olmak değildir. Milletini sevmek, devletini yaşatmak, kültürünü korumak, inancını yaşamak ve geleceğini inşa etmektir. Bu anlayış, hem insani hem de ahlaki bir duruştur.
Türk milliyetçiliği, sadece bir düşünce değil, bir kültür seferberliğidir.
Türk milliyetçiliği, bir üstünlük arayışı değil; bir aidiyet sorumluluğudur.
Türk milliyetçiliği, vatanına, milletine, kendisine ve bağlı olduğu değerlere sahip çıkmaktır.
Türk milliyetçiliği, bir gönül işidir; çünkü sevgiyle, sadakatle ve vicdanla taşınır.
Türk milliyetçiliği, bir millete ait olmak; o milletin dilinde düşünmek, tarihinde yaşamak, bayrağında anlam bulmaktır.
Türk milliyetçiliği bilinci, insanı benliğinden çıkarır, toplumsal bir ruha dönüştürür.
Türk milliyetçiliği, kültür birliğinin, ortak tarihin ve ahlaki dayanışmanın adıdır.
Türk milliyetçiliği, milletinin varlığıyla onur duymak; geçmişine sahip çıkarken geleceğe umut taşımaktır.
Türk milliyetçiliği, başkalarını küçümsemek değil; kendi milletini yüceltirken insanlığa da faydalı olma iradesidir.
Türk milliyetçisi olmak, ekmeğini yerken o toprağın şehidini hatırlamaktır.
Türk milliyetçisi olmak, Türk’ün alın teriyle yoğrulan bu vatanın bir karışına bile göz diken olursa, “Dur!” diyebilmektir.
Türk milliyetçisi olmak, bir çocuk kendi tarihini bilmeden büyüdüğünde içi sızlayan insanların ortak adıdır.
Türk milliyetçisi olmak, menfaatin değil, vicdanın yoludur.
Türk milliyetçisi olmak, şanı, şöhreti, parayı, pulu değil; bir millete ait olmanın onuruyla liyakatı aramaktır.
Türk milliyetçisi olmak, şahsi çıkarı değil, milletin ortak menfaatini gözetmektir. “Ben” yerine “biz” anlayışını hâkim kılmaktır.
Türk milliyetçisi olmak, bayrak dalgalandığında kalbinin ritmini hissetmek, ezan okunduğunda derin bir anlam duymaktır.
Türk milliyetçisi olmak, geçmişle övünmek değil, o geçmişin mirasını geleceğe taşımaktır.
Türk milliyetçisi olmak, Kızılelma’ya yürümektir.
Türk milliyetçisi olmak, bütün Türklerin birleştiği o kutlu ülküye, Turan’a inanmaktır.
Türk milliyetçisi olmak, Müslümanca yaşamak; aklı, vicdanı ve inancı yozlaştıran bütün hurafeleri reddetmektir.
Türk milliyetçisi demek, Allah’a günde beş vakit hesap verebilecek iman ve sorumluluğa sahip olmak demektir.
Türk milliyetçisi olmak, Türklük için ömür boyu yorulmadan çalışmak; aynı zamanda her an Allah’ın huzuruna çıkmaya hazır bir ahlak ve vicdan taşımaktır.
Türk milliyetçisi olmak, aşını bölüşmek, yardımlaşmayı esas almak; Türklerin refahını, huzurunu ve mutluluğunu korumak ve yükseltmektir.
Türk milliyetçiliği ülküsü, bir ideolojiden öte bir bilinçtir: Türk milletine ait olmanın bilinci.
Vatanına, milletine, bayrağına, diline, kültürüne, tarihine, geleneklerine, töresine sahip çıkan insan, aslında insanlığın ortak mirasına da katkı sunar. Çünkü kendi rengini koruyabilen toplum, insanlık mozaiğinde yerini onurla alır.
O halde sormalıyız:
Bu çağın karmaşasında kimliğimizi, kültürümüzü, vatanımızı, milletimizi, dilimizi, dinimizi korumak; insan olarak onurumuzla refah ve huzur içinde yaşamak için Türk milliyetçisi olmaktan daha insanca bir yol var mı?