Ceza ne zaman ödüle dönüşür?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Ceza ne zaman ödüle dönüşür?

Gençlere neyin doğru, neyin yanlış olduğu yalnızca ders kitaplarıyla öğretilemez. Onlar daha çok bakar, izler, kaydeder. Kimin ödüllendirildiğini, kimin cezalandırıldığını,kimin alkışlandığını, kimin yuhalandığını, kimin düşerken tutulduğunu, kimin düşüşünün bayrama çevrildiğini…

Bu nedenle siyasilerin, sporcuların, sanatçıların, gazetecilerin ya da popüler figürlerin uyuşturucu madde, yolsuzluk, yasa dışı bahis ya da benzeri suçlamalarla gözaltına alınması ve tutuklanması, yalnızca hukuki değil; aynı zamanda pedagojik bir sonuç doğurur. Çünkü hukuk, sadece düzen kurmaz; değer de öğretir.

Psikoloji bize şunu öğretir: Ödüllendirilen davranışlar tekrar edilir, yaygınlaşır ve zamanla kalıcı hale gelir; cezalandırılan davranışlar ise bastırılır ve söner. Ancak söz konusu olan, toplumun rol model olarak gördüğü figürler olduğunda tablo değişir. Çünkü burada uygulanan her yaptırım ya da her ayrıcalık, yalnızca bireye değil; hukukun nasıl işlediğine dair topluma verilen bir mesaj niteliği taşır. Bu mesajın en dikkatli alıcıları ise gençlerdir.

Eğer gençlerin hayran olduğu, örnek aldığı bir figür; uyuşturucu kullanımı, yasa dışı bahis oynama ya da yolsuzluk gibi davranışlar nedeniyle hukuka uygun, adil, şeffaf ve tutarlı bir biçimde cezalandırılıyorsa, bu güçlü bir “dolaylı ceza” etkisi yaratır. Mesaj nettir: “Statü, ün ve güç; hukuk karşısında ayrıcalık sağlamaz.”

Bu durumda ceza, yalnızca suçlanan kişiyi değil, onu izleyen gençleri de etkiler. Davranışın cazibesi azalır, sınır netleşir. Hukuk, soyut bir kavram olmaktan çıkar; yaşanan ve öğrenilen bir değer haline gelir.Ancak asıl sorun, cezanın hukuki niteliğinden çok, nasıl algılandığında başlar.

Eğer gençler bu tutuklamaları hukukun gereği olarak değil; seçici, siyasi ya da gösteri amaçlı bir hamle olarak algılarsa, öğrenme tersine döner. Ceza ceza olmaktan çıkar yani rol model, “yanlış yapan biri” olmaktan çıkar, “haksızlığa uğrayan biri” haline gelir. Gencin zihninde şu cümle yer eder: “Sorun davranış değil, kime yapıldığı.”

Bu algının derinleşmesinde yalnızca yargı süreçleri değil, medyanın dili ve tavrı da belirleyici rol oynar. Hukuki bir süreci reyting ve etkileşim malzemesine dönüştüren; olayı magazinleştiren, sloganlaştıran ve kişiselleştiren yorumlar, gençlere şu mesajı verir: “Hukuk değil, algı belirleyicidir.

Davranış konuşulmaz, kişiler parlatılır ya da hedefe konursa; suçun hukuku susar, toplum geri çekilir. Kimlikler ve duygular sahneye çıkar, ceza sınır çizmekten vazgeçer ve bir gösteriye dönüşür. Bu sahnede gençler, adaleti ilkelerden değil; sloganlardan, alkıştan ve ekranın geçici heyecanından öğrenir.

Uyuşturucu suçlamasıyla ifadeye çağrılan bir kulüp başkanına atılan “Dik dur eğilme” sloganları ya da benzer iddialarla tutuklanan bir medya yöneticisinin meselesinin sağ-sol-muhafazar-laik gibi ideolojik kamplara çekilmesi aynı algıyı üretiyor: “Yanlış olan davranış değil, yanlış tarafta durmaktır.”

Oysa ahlaki değerler ve hukuk tam da bu noktada hayati önemdedir. Ahlaki değerlerin görevi, kişileri değil davranışları yargılamak; hukukun görevi ise kimlikleri değil fiilleri esas almaktır. Bu ilke zedelendiğinde, cezanın pedagojik işlevi tersine döner. Ceza, sorumluluk bilinci üretmez; kamplaşmayı derinleştirir.

Üzülerek görüyorum ki dijital ortamlarda reyting uğruna yapılan sorumsuz yayınlar, cezayı caydırıcı olmaktan çıkarıp “pekiştirme” aracına dönüştürüyor. Azaltılması gereken davranış, sembolleşerek daha görünür hale geliyor. Bunun tehlikeli yanı şudur: “Zaten herkes yapıyor.”

Oluşturulan bu algı, hukukun en büyük kaybıdır. Çünkü ceza artık normalleşir. Yolsuzluk yasa dışı bahis ya da uyuşturucu kınanan bir davranış olmaktan çıkıp, “yakalanma riski olan bir tercih” gibi algılanmaya başlar.

Her şey toplumu ve insanlık değerlerini korumak için yapılıyorsa, başta çocuklar ve gençler olmak üzere toplum; öğütleri değil, sergilenen davranışları öğrenir. Bugün hukuk nasıl sahneleniyorsa, yarın ahlak da o sahneden yansıyacaktır. O nedenle her şey olup bittikten sonra “Bu ülkeye, bu insanlara ne oldu?” demenin kimseye bir yararı yoktur.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...