2026'ya girerken
Takvim değişiyor ama asıl değişim, rakamlarda değil; hayatın tam içinde, insanın kendisinde başlıyor. Bir yılı geride bırakıyoruz. Takvim yenileniyor. Biz de. Ancak bu kez biraz daha farkında, biraz daha umutlu olarak.
2025 hızlı geçti. Temposu yüksekti. Bizi sınadı ama neyin kıymetli olduğunu da gösterdi. Alışmayı değil, fark etmeyi; kabullenmeyi değil, çözüm aramayı hatırlattı. Yorulduk ama bu yorgunluğun içinden, daha bilinçli ve daha güçlü bir umut doğdu.
Zamanın bir huyu vardır. İnsanları ya birbirinden uzaklaştırır ya da birbirine yaklaştırır. 2025, Türk’ün vatan kıldığı topraklarda hala güçlü bir dayanışma damarı olduğunu gösterdi. Paylaşma, yardımlaşma ve birlikte ayakta kalma refleksi; değerlerin kaybolmadığını, yalnızca hatırlanmaya ihtiyaç duyduğunu fısıldadı bize. Bu sessiz ama derin farkındalık, 2026’ya taşınan en sağlam umut oldu.
Eğitimde yılı; nitelik, kalite ve eşitliğin güçlendiği, kendi değerlerimizle yoğrulmuş ve insanı merkeze alan bir anlayışa dönüştürme beklentisiyle kapatıyoruz. Yeni yıla girerken ortak umut; sayının değil anlamın, hızın değil derinliğin öne çıktığı, öğretmenin emeğinin değer gördüğü, ailenin okulun ayrılmaz bir parçası olduğu ve öğrencinin yalnızca sınavlara değil hayata, topluma ve ülkesine hazırlandığı adil ve güçlü bir eğitim ikliminin mümkün olmasıdır.
Sağlıkta yük ağırdı; yaşlanan nüfus, artan talepler ve yorgun omuzlar. Buna rağmen sistem, meslek sevgisiyle ayakta kaldı. Fedakârca görev yapan sağlık çalışanları yine bu yılın görünmeyen kahramanları oldu. Yeni yıla girerken ortak umut; koruyucu tıbbın ve diş hekimliğinin güçlendiği, emeğin karşılığını bulduğu ve insanı merkeze alan sürdürülebilir bir sağlık anlayışıdır.
Hukukta adalet talebi bu yıl da güçlüydü. Yeni yıla girerken ortak umut; yargının hızlandığı, öngörülebilirliğin arttığı ve adaletin yalnızca kararlarla değil, verdiği güvenle de hissedildiği bir düzenin güçlenmesidir.
Ekonomide rakamlar büyüdü ama hayat pahalılaştı. 2026 mucize vaat etmese de ortak umut; istikrarın güçlendiği, iyileşmenin yalnızca grafiklerde değil, sofralarda da hissedildiği bir döneme girilmesidir.
Dış politikada dengeli politika sürdü. Çok yönlü diplomasiyle fırtınalı bir coğrafyada lider ülke olma çabası devam etti. 2026’dan beklenti; karşılığı olan, öngörülebilir ve istikrar üreten bir dış politika çizgisinin güçlenerek sürmesi ve Türkiye’nin sözü dinlenen, denge kuran bölgenin lider ülkesi olarak konumunu pekiştirmesidir.
Türk aile yapısı ekonomik baskılar ve dijital dönüşümle sınandı. Evlilik yaşı yükseldi, doğurganlık düştü, kaygılar arttı. Buna rağmen kuşaklar arası dayanışma ailenin hâlâ ayakta olduğunu gösterdi. 2026’da beklenti; aileyi ekonomik, eğitsel ve değer temelli politikalarla bütüncül biçimde güçlendiren bir yaklaşımdır.
Sosyal hayat daraldı ancak aile bağları, akrabalık ilişkileri ve sivil dayanışma toplumu ayakta tuttu. Yeni yılda ortak umut; yüz yüze iletişimin güçlendiği, ortak sosyal alanların canlandığı ve birlikte yaşama kültürünün derinleştiği bir toplumsal iklimdir.
Kültür ve değerler alanında sorgulamalar arttı. Popüler olanın, doğru, yerli ve milli olanın önüne geçtiği bir yıl yaşandı. Yeni yılda beklenti; köklerinden güç alan, milli ve manevi değerlerini çağın diliyle yeniden tahkim eden, kimliğine güvenen bir kültür ikliminin güçlenmesidir.
Bağımlılıklarla mücadelenin yalnızca madde kullanımından ibaret olmadığı daha görünür hale geldi. Dijital oyunlar, sosyal medya ve çevrim içi kumar gibi davranışsal bağımlılıklar ciddi bir toplumsal risk olarak öne çıktı. Farkındalık artsa da mücadele zorlaştı. Yeni yılda beklenti; erken fark etmeyi esas alan, aileyi, okulu ve sağlık sistemini birlikte ele alan, koruyucu, önleyici ve tedavi edici bir mücadele anlayışıdır.
2025’te “terörsüz Türkiye” hedefi belirleyici bir başlık oldu. Bu hedef; pazarlıkların değil devlet aklının, geçici adımların değil kalıcı iradenin, duygusal tepkilerin değil millî kararlılığın meselesi olarak ele alındı. Terör, yalnızca bir güvenlik sorunu değil; Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünü hedef alan sistemli bir tehdit olarak değerlendirildi. Devletin duruşu netti: Hukuk içinde, tavizsiz, kesintisiz ve kararlı. Bu iradeyle 2026’dan beklenti; terörle mücadelede ortaya konan kararlılığın sonuç verdiği ve terörün bu coğrafyada kalıcı bir zemin bulamayacağının kesinleştiği bir yıl olmasıdır.
2026 sadece yeni bir yıl değil, milletçe daha güçlü, daha kararlı ve daha umutlu bir başlangıç olabilir.Çünkü bu topraklarda gelecek, umudu diri tutanların ve sorumluluk alanların omuzlarında yükselir.
2025, İslam dünyası açısından çatışmalar, insani krizler ve çifte standartlar karşısında ortak vicdanın sınandığı bir yıl oldu. İslam ülkeleri arasında dayanışma ihtiyacı daha da belirginleşti. 2026’dan beklenti; mezhep, coğrafya ve siyasal farklılıkları aşan, hakkı ve adaleti merkeze alan ortak bir duruşun güçlenmesi; İslam dünyasının yalnızca krizlere tepki veren değil, çözüm üreten, sözü olan ve küresel düzlemde daha etkin bir aktör hâline gelmesidir.
2025, dünya ve tüm insanlık için belirsizliklerin ve adaletsizliklerin derinleştiği bir yıl oldu. Savaşlar, iklim krizleri, göç dalgaları ve ekonomik eşitsizlikler küresel düzenin ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha gösterdi. 2026’dan beklenti; güçlünün değil haklının sözünün geçtiği, insan onurunu merkeze alan, adalet ve barışı önceleyen bir küresel anlayışın güçlenmesi ve insanlığın ortak geleceği için daha sorumlu, daha vicdanlı bir yolun inşa edilmesidir.
Yeni yıl; lider ülke Türkiye vizyonu ve Türk ile Türkiye Yüzyılı hedefi doğrultusunda yalnızca bugünü değil geleceği de inşa eden, İslam dünyasında dayanışmayı güçlendiren, dünya için ise adalet ve barış arayışını yeniden canlandıran bir eşik olsun. 2026 daha adil, daha huzurlu ve daha insani bir geleceğe dair ortak iradenin güç kazandığı bir başlangıç olsun.