Önceki gün TRT Avaz'da harika bir belgesel izledim: 3. Kılıç!

Belgeselde, tarihin bilinmez noktalarında gizli kalan bir ziyaretin ışığında, el yazması Kur'an-ı Kerim, üç altın işlemeli kılıç ve bir büyük karındaşlığın hikâyesi anlatılıyordu.

Bu kılıç hikâyesine Halide Edip Adıvar, "Türk'ün Ateşle İmtihanı" kitabında kabaca yer vermişti. Kitaptaki cümle tastamam şöyleydi: Masanın üstünde İzmir'e ilk girmiş olana verilmek üzere, şark vilayetlerinden birinin göndermiş olduğu kılıç duruyordu.

TRT'deki program sayesinde öğreniyoruz ki o kılıç şark vilayetlerinin birinden değil, Buhara Cumhuriyeti'nden geliyordu. Üstelik tek bir kılıç değil, 3 adet kılıçtı ve beraberinde bir de el yazması Kur'an-ı Kerim vardı.

Buhara Cumhuriyeti heyeti doğrudan Ankara'ya gelerek ilk kılıcı Gazi Mustafa Kemal'e hediye eder, ikinci kılıç Batı Orduları Kumandanı İsmet Bey'e verilir, 3. kılıç ise İzmir'e girecek kumandana takdim edilecektir.

Kur'an-ı Kerim, Büyük Millet Meclisinin muhafazasındadır.

Halide Edip'in, Gazi'nin masasının üzerinde gördüğü kılıç, sahibini bekleyen 3. kılıçtır.

Buhara Cumhuriyeti yetkilileri 3.kılıcı neden İzmir'e saklamışlardır? Bugün Özbekistan sınırlarında bulunan, Türk-İslam medeniyeti açısından görkemli bir tarihe sahip olan Buhara'nın İzmir'le ne alâkası olabilir?

Çünkü İzmir, ilk kez Timur tarafından fethedilmiştir ve Timur'un torunları olan Buharalılar, bu kılıç takdimi ile doğu ile batı Türklüğünün muzafferiyetini aynı heyecan, ortak ülkü ikliminde değerlendirmektedirler.

Bu değerlendiriş bugün de anlamlıdır.

Bakü'de gerçekleştirilen Türk Zirvesi'nde ortaya konan ortak irade, Buhara'yı İzmir'le buluşturan 3. kılıcın gölge uzunluğunu simgelemektedir.

Milletlerin kaderini tayin eden olaylar karşısında müdrik ve akil insanların, tarihin izini sürmek gibi alışkanlığı vardır. Tarihin izi emin ve güvenli yoldur.

Türk Zirvesi, bu yolu simgelemekte, Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın zirvede yapmış olduğu konuşma "dilde-fikirde-işte birlik" düsturuna kararlı ifadelerle vurgu yapmaktaydı. Tarihi Kengeş olarak hayata geçen zirvenin sonuç bildirisinde "Barış Pınarı Harekâtı'na" kararlı destek irad edilmesi beklenen neticeydi.

Dün olanlarla bugün yaşananlar arasında ortak şuur, ortak vicdan, ortak hedef göz ardı edilemez. 1071'de Doğu Türkistan'dan kopup gelerek, Bizans'a karşı Alparslan Gazi'nin ordusuna katılan Karahanlı Devleti'nin Şehzadesi Tamga Tigin'i hangi yüksek şuur hareket ettirmişse, Türk Zirvesi de aynı şuurla bugün küresel bir güce dönüşüyor.

1917'de Rus işgaline maruz kalan doğu vilayetlerimize katar katar erzak, giyecek, dergi ve Taşnak çetelerinin zulmüne karşı fedai gönderen Bakü Kardeşlik Kömeği, hangi dayanışma ruhu ile hareket etmişse, Kur'an-ı Kerim, 3 kılıç ve ölümsüz bir karındaşlık ideali ile Anadolu'ya gelen Buhara Heyeti de aynı kardeşlik hukukuyla hareket etmiş.

Bugün bize ölmez, geri dönmez bir kardeşlik hatırası bırakmışlar.

3 kılıç adeta Türklüğün, İslamlığın ve asrın idrakinin bileşkesi olarak geleceğimize çelikten fısıltılar sunuyor. El yazması Kur'an-ı Kerim, yüzünü Allah'a dönen Türk'ün dünya ile kurduğu ilahi temasın nişanesi olarak TBMM'nin gazi muhafazasında yerini almış.

Maziden atiye yürüyen bir millet olarak ne çok ilhamımız var.

Şükürler olsun.