Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB - Saplantı Zorlantı Bozukluğu) yaşadığına inandığım Türk medyasının en müptezel isimlerinden Sabahattin Önkibar yine gazetemiz Türkgün’ü ve şahsımı hedef alan bir video çekmiş… Bu müptezelde Yıldıray Çiçek ismi nasıl bir takıntı haline geldiyse MHP ve Ülkücü Hareket ile ilgili hangi konu olursa benim adımı geçirmeden ne yazı yazabiliyor, ne de konuşabiliyor.

          Merhum Abdürrahim Karakoç da şahsımı bir takıntı haline getirmişti. Hem de “Dünyada dört tehlike var. Amerika, İsrail, Danimarka ve Yıldıray” diyecek ve şahsıma yönelik gazete köşesinde boydan boya şiir yazacak kadar. Akla hayale gelmeyecek neler yazdı, neler söyledi neler…

          Her şeye rağmen yine de Abdürrahim Karakoç’un MHP ve Ülkücü Hareket bünyesindeyken yazdığı muhteşem şiirleri vardı. Birçok şiirini Ülkücü sanatçılar ve diğer sanatçılar şarkıları, türküleri için besteledi. Dilden dile, kulaktan kulağa yayıldı, halende yayılmaya devam ediyor. O, Türk milletine şiirlerini bir sanat mirası olarak bıraktı.

          Peki, bu Sabahattin Önkibar denen müptezel iftiradan, yalandan ve “Saplantı Zorlantı Bozukluğu” etkisiyle uydurduğu ve bir tanesi bile doğru çıkmayan komplo teorilerinden başka bu millete miras ne bırakacaktır?

Sen söylesene müptezel Önkibar! Var mı bırakacağın bir şey?

          Bu müptezel, son olarak Doğu Perinçek’in yayın organlarında seri yalanlar üretiyor, ona-buna iftira atıyordu. Yerel seçimlerden önce CHP ve Ekrem İmamoğlu’nu desteklemek için oradan ayrılıp, CHP ve siyasi kuyruklarının destekçisi Soner Yalçın’a ait olan ODA TV’ye geçti. Orada da aynı karakterini, huyunu ve cibilliyetini yaşattı. Uyduruktan komplo teorileri, yalanları, iftiraları aynı çizgide devam etti.

          Ortada hiçbir gelişme yok iken Oda TV’de yine şahsımı hedef alarak “MHP’den bir mesaj aldım… Kendi ifadelerine göre, ‘Devlet bey sifonu çekmiş...’ Evet Bahçeli, eğitimsiz ve küfürcü amigo Yıldıray’ı süpürmüş… İlgilenenlere duyurulur…” (22 Aralık 2019) diye bir yazı yazmıştı.

Boşa demiyoruz adam da “Saplantı Zorlantı Bozukluğu” var diye…

          Daha öncede “Evet bundan böyle Yıldıray Çiçek isimli, ‘Ne idim Ne oldum’ şımarığı olan malum çocuk artık Ortadoğu gazetesinde yazamayacak. Bahçeli’nin yakın çevresinden dinledim, kaleminin kırılma gerekçesi, önüne gelen herkese sövmesi. O kadar ki onun adına ödenen küfür tazminatları Devlet Bey’e illallah dedirtmiş” diye yazı yazmıştı.

Adam yıllardır Yıldıray Çiçek kâbusuyla yatıyor, bu kâbusla uyanıyor…

          Gün geldi Oda TV’den de sessiz sedasız ayrıldı. Kovuldu mu, kendi mi ayrıldı bilmiyorum. Ne kendi ne de Oda Tv bu ayrılışın gerekçesini açıklamadı.

          Şimdi villasından çıkmadan, çok tıklanmak ve reyting almak için abuk sabuk başlıklar attığı Youtube videoları çekiyor. Herhalde kendine çok tıklatarak Youtube üzerinden para kazanıyor ki, dikkat çekmek için bir delinin bile atmayacağını başlıkları atıyor ve konuları anlatıyor. Hep üfürük…

          Geçen günlerde çektiği bir videosunda da yine Türkgün’ü ve şahsımı hedef almış. Türkgün gazetesinin “birkaç yüz tirajı” varmış, ben de Türkgün gazetesi başyazarı olarak “Meslek Lisesi kaçkını, para için söven adam, küfürbaz bir adammışım”, adamda nasıl “Saplantı Zorlantı Bozukluğu” oluştuysa adamın kurduğu tek cümle bu…

          İlkokul mezunu dedi, tutmadı, bu sefer ortaokul mezunu dedi, bu da tutmayınca meslek lisesi kaçkını dedi. Tutturmak için her düğmeye bastı. Bir de küfürbaz diyor. Oysa Hz. Ali ne güzel söylemiş: “Haddini bilen kimse, hakaret görmez.”

          Bir gün olsun kendisi hakkında yazdığım yazılara, ortaya çıkardığım ikiyüzlülüğüne, çürüttüğüm iftiralarına cevap veremedi. Papağan gibi şahsımı itibarsızlaştırmak için kurduğu cümleler bu…

Ben, bu müptezele kendi yazdığı kitabın içeriğini inkâr ettirmiş bir yazarım.

          Bu müptezel “İşte İslamın ve Türklüğün Katilleri” isimli bir kitap çıkardı. Bu kitabında Başbuğ Alparslan Türkeş’e birçok hakareti, iftirası, itibarsızlaştırma ve küçük düşürme cümlesi vardı. Kitabındaki cümlelerini noktası ve virgülüne kadar alıp yazılarımda yayınladım. Ne dedi biliyor musunuz?

“Kitabımda olmayan cümleleri var gibi yayıyorlar” dedi.

Madem “olmayan cümleleri var gibi yayıyorum” o halde niçin beni mahkemeye vermiyorsun?

          Türkgün gazetesini ve şahsımı hedef alan videosunu izleyince sosyal medyadan “Türk medyasının en müptezel ismi Sabahattin Önkibar Türkgün’ün tirajı ‘1000’ demişsin 52 bin, diplomamı merak etmişsin “Medya ve Gazetecilik” Diplomam yanında 4 adet Yüksek Onur Belgesini de göndereyim istersen rulo yap... Gerisi sende... 1 Diploma, 4 Onur belgesi, 52 bin Türkgün gazetesi!” mesajını paylaştım. Bu mesajda Türkgün’ün tirajına dair “1000” dediğini yanlış yazmışım. Oysa videoda “Birkaç yüz” diyormuş…

52 bin nerede? Dediği

          “Birkaç yüz” nerede değil mi? Müptezel Önkibar, eğer rulo yapacaksan 52 bin Türkgün gazetesini, “Yeni Medya ve Gazetecilik” mezun olduğumu gösteren diplomamı ve eğitim süresince aldığım “4 adet Yüksek Onur Belgesini” adresine göndereyim istersen?

Bir gün yalan yazıyor diyebilir misin benim yazılarıma? Yok…

Bir gün iftira atıyor diyebilir misin benim yazılarıma? Yok…

          Ama senin gibi iftiracı, yalancı müptezellere ağır ve hak ettiğiniz ölçüde yazılar yazdığım doğrudur. Sizin gibi cibilliyet sahiplerine ne yazayım söylesene Önkibar?

İftira ve yalanların karşısında övgü mü bekliyorsun?

          Sen de bu Obsesif Kompulsif Bozukluk hastalığı ve karakter, ben de senin iftiralarını, yalanlarını ortaya döken bu kalem olduğu sürece senin hastalığın hiçbir tedaviye tepki vermez Önkibar…

          Gel Önkibar, bu MHP’ye ve bizlere bulaşma takıntını tedavi ettir. MHP’ye ve bana bulaştıkça rezil olursun. Rezil oldukça da “Obsesif Kompulsif Bozukluk” azgınlaşıyor. 4 adet Yüksek Onur Belgeli Üniversite Diploması ve 52 bin tirajlı Türkgün gazetesi rulo olarak elinde kaldı mı?

Ne yapacaksın şimdi?