Ülkemizi tarımdaki rekabetçi gücü, üretim çeşitliliği ve standartlarıyla bölgesinde lider pozisyona getirmek için “Milli Bir Tarım Projesi” ne ihtiyaç var.

 Hedeflerimize ulaşmak için bitkisel ve hayvansal üretimde potansiyelimizi etkin kullanmamız, topraklarımızı daha iyi değerlendirmemiz, verimin esas alındığı planlı bir üretim modeline geçmemiz ve tarımsal yeterliliğimizi üst seviyeye çıkarmamız için “Milli Bir Tarım Projesi” ne ihtiyaç var.

 Biyoteknolojideki gelişmeler tarımsal üretimin arttırılmasında umut olurken, iklim değişikliği, çölleşme ve biyoçeşitliliğin yok edilmesi gibi sorunlar da tarımsal üretimi tehdit eder duruma gelmiştir. Bu gelişmeler karşısında isabetli plan ve projelerle, tarımsal üretimi zayıflatan olumsuzlukları minimize eden ve olumlu gelişmeleri destekleyen yeni “Milli Bir Tarım Projesi” ne ihtiyaç var.

 NEDEN “MİLLİ” VE “YERLİ”?

 Tasarımı, modeli ya da kodları bize aittir. Hem yerli hem de milli ise; tasarım, fikir, geliştirme aşamaları tamamen tarafımızdan gerçekleştirilir. Dolayısıyla eğer bir ürün yerli ve milli ise, söz sahibi olup, dışarıya bağımlı olmayan, plan ve programlara müdahale edilebilen, dayanışma kültürünü arttıran, insani bilinci perçinleyen, bir sosyal politika önceliği sağlar. Zira üretemediğimiz, bize ait olmayan bir teknolojide söz sahibi olamayız. Güçlü yarınların teminatı için “yerli” ve “milli” plan, proje ve teknoloji hamlesini gerçekleştirmeliyiz.

 TARIM VE HAYVANCILIK ÖNEMİNİ KAYBETMİYOR BİLAKİS DEĞER KAZANIYOR!

Tarımsal üretim hiçbir zaman ekonomik ve toplumsal önemini kaybetmediği için dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından karşılıksız desteklenmiş ve geliştirilmeye çalışılmıştır.

Genetik ve biyoteknolojideki gelişmelerin tarıma yansıması üretim alışkanlıklarını değiştirdi. Geleneksel tarımdan, ileri teknoloji kullanan tarıma geçildi. Yerini hızla Tarım 4.0’a bırakmaya başladı. Otomatik tarım donanımlarından, toprak nemi, uydu görüntüleri, bitkileri takip eden insansız hava araçları çeşitli nesnelerin algılayıcılara tanıtılması gibi faktörler yanında makineleşme, ileri sulama teknikleri, tohum, gübre, ilaç kullanımı ve çiftçi örgütlenmesi üretimi geliştirdi ve diğer sektörler karşısında yaşama şansını arttırdı.

Bir ülkenin sağlıklı bir şekilde kalkınabilmesi, o ülkenin öncelikle kendi öz kaynaklarından optimum bir şekilde yararlanabilmesi ile mümkündür. Tarım ve hayvancılık birçok ülkenin olduğu gibi, Türkiye’nin de en önemli öz kaynaklarından biridir.

Ülke gerçeklerine uygun uzun, orta ve kısa vadeli planlamalarla çözüme yönelik hedefler tutturulabilir. Üretici, işçi ve tüketicinin mutlu olması sağlanabilir. Bunun için devletin koruma şemsiyesi altında kendini güvende hisseden örgütlü çiftçi, liyakatli, uzman bir kadronun katılımı ile hazırlanan ve uygulanan tarım politikaları sorunun yegâne çözümüdür.

Bu aşamaların gerçekleşmesi Tarım Bakanlığının liderliğinde; araştırma enstitüleri, sektör meslek birlikleri, tarımhaneler ve üniversitelerin iş birliğiyle olacaktır.