Türkiye, meşru müdafaa hakkı ve milli güvenliğin kalıcı tesisi adına terör örgütlerine yönelik amansız ve kararlı bir şekilde operasyonlar düzenlemiş ve nitekim yurt içinde terör bitme noktasında gelmiştir.

Terörü tekrardan Türkiye’de yurt içine taşımak isteyen PKK/YPG terör örgütleri, geçtiğimiz hafta tam da Gazi Meclisimizin açıldığı gün İçişleri Bakanlığı’na yönelik mefhum bir saldırı gerçekleştirmiştir. Akabinde terörle mücadele konusunda kararlılığını tekraren ortaya koyan Türkiye, meşru müdafaa hakları doğrultusunda Irak ve Suriye’de PKK/YPG terör hedeflerine yönelik olarak Silahlı Kuvvetleri ve İstihbarat Teşkilatı tarafından yürütülen kapsamlı operasyonlar başlatmıştır. Bu kapsamda Tel Rıfat, Cizire ve Derik bölgeleri başta olmak üzere bölücü terör örgütüne ait çok sayıda hedef imha edilmiş, terör örgütüne mensup aralarında üst düzey isimlerin de bulunduğu pek çok terörist de etkisiz hale getirilmiştir.

Geçtiğimiz süreç içerisinde terör örgütlerinin ne Suriye’nin ne de bölgenin geleceğinde yerinin olmadığı somut bir şekilde görülmeye başlamış ve bu duruma da bölgede bulunan bazı Arap aşiretleri ile beraber bazı Kürtlerin ve aynı zamanda Türkmenlerin terör örgütlerine karşı başlattığı onurlu mücadele örnek olmuştur.

Hal böyleyken müttefiklikten dem vuran ve terör örgütü PKK/YPG’yi DEAŞ’la mücadele bahanesiyle saha partneri olarak gördüğünü söyleyen ABD’nin, Türkiye’nin harekatları sırasında terör örgütlerinin sözde yöneticilerine ABD üslerinde sığınma imkanı verdiğine yönelik gelen bilgilerin olması durumun vahametini bir kez daha ortaya koymuştur. ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü Pat Ryder’ın 5 Ekim 2023 günü düzenlediği basın toplantısında “PKK’ya karşı mücadelesinde Türkiye’nin yanındayız” ifadelerini kullandıktan sonra PKK/YPG’nin Suriye’deki çatısı olan SDG ile olan (Suriye Demokratik Güçleri) yakın ortaklıklarından bahsetmesi ABD’nin ikiyüzlü tavrının adeta ikrarı olmuştur.

Türkiye, terörle mücadele konusunda kararlıdır. Ülkemizin sınır ötesinde yürüttüğü terör operasyonları kendi milli güvenliğimiz olduğu kadar bölge halklarının güvenliği ve refahı açısından da son derece önem arz etmektedir. Mevcut şartlar altında müttefikimiz olduğunu vurgulayan ülkelerin de her türlü terör örgütüyle olan bağlarını kesmesi de gerek ikili ilişkilerimiz gerekse de kendi güvenlik ve istikrarları açısından elzem hale gelmiştir.

Hiçbir ülkenin ya da hiçbir oluşumun politikalarının, Türkiye’nin milli bekası ve güvenliği doğrultusunda yürüttüğü politikalarından daha mühim olmadığı iyi anlaşılmalıdır.

Şartlar nasıl şekillenirse şekillensin Türkiye kendi dengesini kurabilme ve koruyabilme kabiliyetine bu anlamda da bağımsız bir istikamet çizebilme kudretine sahip bir ülke olduğunu göstermiştir. Hal böyleyken Türkiye ile müşterek iş birliği geliştirmek tüm çevrelerin çıkarına olacağı gibi insanlığın huzurunun tesis edilmesi ve bölgesel anlaşmazlıkların kalıcı çözüme kavuşturulabilmesi adına olmazsa olmaz bir gerçeklik haline gelmiştir.

Orta Doğu coğrafyasının terör, kargaşa ve kaos sarmalından ivedilikle kurtarılması Türkiye’nin olduğu kadar tüm dünyanın ortak meselesi olmalıdır. Tek taraflı çıkar doğrultusunda yürütülen politikaların terk edilerek ortak bir akılla bölgenin şüphesiz en güçlü olan devleti Türkiye Cumhuriyeti’nin kaygı ve beklentilerinin karşılanması öncelikli olarak bölgedeki terör varlığının bitirilmesi insanlığın beklentisi haline gelmiştir.