Ortak şuur ve ortak vicdan zaafa uğradığında, millet kağıt üstünde kalan bir kalabalığa dönüşür.

Milletin ortak şuuru, kamuoyunda tecelli eder.

Gazetelerde, televizyonlarda, sosyal medyada hangi konular işleniyor, hangi hassasiyetler dile getiriliyorsa, milletin ilgilendiği konular onlardır. Ya da milletin o konularla ilgilenmesi isteniyor demektir. Ortak şuur açısından durum budur ama bir de ortak vicdan vardır ki orası milletin gönül hazinesini temsil eder. Ortak vicdan, milletin tarihi varlığı ile  alakalıdır. Köktür, kozmik alemdir ve tahribi uzun zaman alır. Ancak dışarIdan zorlama algı oyunlarıyla yapılan şuur çalışması, ortak vicdanı zedeleyebilir. Gelenekli  milletler için bu zor bir durumdur.

Aydınlarımızın en hassas olması gereken nokta işte burası olmalıdır.

Çünkü burası hem devletin bekası hem de milletin tarihi varlığı açısından esası teşkil eder.

Esas bozuldu mu, gündemin değişmesi, şuurun şuursuzluğa evrilmesi pek kolaydır.

Kamuoyundaki tartışmalara bakıldığında hala o eski alışkanlığımızı sürdürdüğümüz görülüyor.

Bazıları taşıdığı fikri, kamuoyunda hakim şuur haline dönüştürmek için çaba sarf etmekle meşgul.

Hazır güç bizde geçmişin acısını çıkaralım, rövanşı alalım, kendi gerçeklerimizi zihinlere çakalım telaşındalar.

Bu ne telaş kardeşim? Neyin davasını güdüyorsunuz?

Milletin vicdanında kabul görmüş gerçeklerle uğraşmaktan maksadınız ne?

Bu milletin vicdanından Atatürk’ü de Osmanlı’yı da söküp atamazsınız.

Atatürk, Çanakkale’de yoktu demekle, neyi elde etmek istiyorsunuz?

Çanakkale’de Atatürk vardır ve Anafartalar Kahramanı unvanı, Atatürk düşmanlarının bile kabul ettiği bir realitedir. Mustafa Kemal’e, Osmanlı hükümetinin ordu müfettişliği görevi vermesinde de bu kahramanlığın  rolü büyüktür.

Atatürk, pasaport müdürü değildir, kahraman bir Türk subayıdır.

Vahdettin’in, "Paşa, bizi bu badireden bir daha kurtarabilirsin" demesinin nedeni de Atatürk’ün Çanakkale’deki  başarısıdır.

Televizyon tarihçiden geçilmiyor.

Bir bölümü de tarihçi değil ama hepsinde bir çalım, bir hava var ki Halil İnalcık Hoca merhum bunların yanında çömez kalır.

Öteden beri dikkatimi çeker ve sık sık dile getiririm: Bizim, artık Sakarya ile Çanakkale’yi yarıştırmamamız ve  her iki kahramanlığa da birer tribün uydurma huyundan vazgeçmemiz lazım.

Çanakkale son kertede Türk'ün bilinen kahramanlığının tescil olunduğu yerdir. Ama aynı Çanakkale, kimilerinin hain jöntürk, menhus ittihatçılar diye baktığı Enver Paşa ve arkadaşlarının yönettiği bir savaştır. O savaşın kazanılması ve düşmanın geri püskürtülmesinde İttihat-Terakki iktidarının cansiparane mücadelesi ve teşkilatçılığı söz konusudur.

Cumhuriyete giden yolda Çanakkale kahramanlarının emeği, milliyetçi hassasiyetleri göz ardı edilemez. Sarıkamış’ta donan, Çanakkale’de yanan, Sakarya’da yayından fırlayan yürek, Türk milletine cumhuriyet tacını giydirmiştir.

Devlet tektir, artık cumhuriyettir.

Cumhuriyet, binlerce yıllık mazimizin özetidir. Cumhurbaşkanlığının forsunda kimilerinin aklına bile getirmek istemediği Türk devletlerinin sembolleri var. Sadece Osmanlı yok, Selçuklu yok; Göktürk de var, Harzemşahlar da var hatta Hazar İmparatorluğu da var.

Bu büyük ve tarihi derinliği olan vizyonun yanında günlük tartışmalar o kadar zavallı duruyor ki.