Ülkemizin kursağından bugüne kadar helal lokma geçmedi, temiz paraya eli değmedi. “Para insanın elinin kiridir” derlerdi ama bizim ellerimiz paranın kiriydi…

***

Türkiye’nin dar günlerden geçtiği 1940’lı yıllarda halk ekmek bulamıyor, hastalıklar her yanı kasıp kavuruyordu. Yokluk ve yoksulluk yetmezmiş gibi ülkenin cari açığı da her geçen gün artıyor, hazine açık üstüne açık veriyordu. Bu yaraya ancak Alphonso Gabriel derman olabilirdi. Tez vakit Alcatraz hapishanesine haber salındı ve namı diğer Al Capone 1929 yılında girdiği delikten 1940’da kaçırıldı. Tehdit etmediği, haraca bağlamadığı iş adamı kalmadı. Türkiye’nin 1945 yılındaki cari açığı onun sayesinde kapandı.

***

1849 yılında gözlerini Muğla’da dünyaya açan ama daha sonra Fransa vatandaşlığına geçtiği için Basil Zaharoff adını alan ünlü kaçakçı doğduğu topraklara borcunu ödeyebilmenin telaşına düşmüştü. Türkiye’nin cari açığını kapatmak hayaliyle yanıp tutuşan Zaharoff, yıllarca gurbet ellerde dişinden tırnağında artırarak silah kaçakçılığı yaptı. 1936 yılında hayatını kaybettiği Monte Carlo’da ortaya çıkan vasiyetinde servetinin Türkiye’nin cari açığını kapatmak için kullanılmasını istemişti. 1950 yılı cari açığımız da o kapattı.

***

1948 yılında açılan dolandırıcılık yüksek ihtisas akademisinde eğitim almak isteyen binlerce genç sıraya girdi. İlk meyvelerini 1950 yılından sonra vermeye başlayan akademi dünya çapında dolandırıcılar yetiştirdi. Akademinin en gözde mezunu Sülün Osman’ın kamu mallarını saf vatandaşlara ‘satarak’ ya da ‘kiraya vererek’ yaptığı dolandırıcılık sayesinde 1960 yılındaki cari açığımız kapandı.

***

1993 yılı ülkemiz için yine çok sıfırlı ve yüksek enflasyonlu günlere gebeydi. Dış borcun dayanılmaz bir safhaya ulaştığı, hazinenin telefonunun alacaklılar yüzünden susmadığı bir dönemdi. 1992 yılının Aralık ayında imdadımıza hayırsever kumarbaz Archie Karas yetişti. Cebindeki 50 dolar ile Las Vegas’ta kumara başlayan kumarbazımız burada kazandığı milyon dolarları Türkiye’nin cari açığını kapatmak için bağışladı. Bütçemiz derin bir nefes aldı…

***

1998 yılının bütçe açığı bundan önceki açıkların hiç birisine benzemiyordu. Her yolu deneyen ekonomi yöneticileri açığı kapatmak için farklı bir metot geliştirmek gerektiğine inanıyorlardı. Yıllarca eğitim almış, ekonomi üzerine ihtisas yapmışlardı ama ellerinde bir reçeteleri yoktu. Çözümü kral buldu… Kalpazanlar kralı olarak bilinen Zeynel Zafer isimli vatandaşımız, ABD’nin ‘sahtesi yapılamaz’ dediği ve 1996 yılında tedavüle koyduğu 100 doların aynısı basmayı başardı. Mor ışıkta dahi yakalanmayan sahte paralar sayesinde 1998 yılı cari açığımız kapandı.

***

Yağma ve Gasp deyince akıllara hemen bizim bitirimler gelirdi. Dünya’da nam salan bu bitirimler Türkiye’nin içine düştüğü kara günlerden çıkması için hemen harekete geçti. Bütçe açığımızın katlanarak büyüdüğü bir dönemde paskalya tatilini fırsat bilerek Arjantin’in başkenti Buenos Aires’i yağmaladılar. 2002 yılının cari açığı da bu yağmalama sayesinde kapandı.

***

“Boşa koysan dolmuyor, doluya koysan almıyor” denecek bir yıldı. Kış soğuk ve bereketsiz yaz ise sıcak ve kuraktı. Yağışlar yetersiz, mahsuller verimsiz, hayvanlar ise zayıftı. Kıran girmişti adeta… Gelirimiz yok denecek kadar az, giderimiz ise bir hayli fazlaydı. Yine alacaklılar kapıya dayanacak, para diye gırtlağımıza yapışacaklardı. Hazinemiz Tefeci Kastelli’nin kapısını çaldı. Milli gelirin 70 milyon dolar olduğu günlerde Tefeci Kastelli’nin cebinde 100 milyar vardı. O yıl da ülkenin bütçe açığı bu tefeci sayesinde kapanmıştı.

***

Dünya’nın en bağımlı ülkesi olarak parmakla gösteriliyorduk. En az gelişmişinden en zengin ülkesine kadar hepsi ülkemizin ihtiyacını karşılamak için seferber olmuştu. Paramız gırlaydı ama bağımlıydık da… Mallar gelir gelmez tükeniyor, sıradaki parti sabırsızlıkla bekleniyordu. Tüm dünya bize çalışıyordu ama bir taraftan da servetimiz eriyordu. İnsanlarımız yemiyor, içmiyor kefen parasını bile uyuşturucuya yatırıyordu. Kasamız da metelik kalmamıştı. Bütçemiz açık vermiş, cari açığımız artmıştı. 1980’lerin başında Pablo Escobar yetişmeseydi cari açığımız sonsuza dek açık kalacaktı…

***

100 yıllık ülkemizin kursağından bugüne kadar helal lokma geçmedi, temiz paraya eli değmedi. “Para insanın elinin kiridir” derlerdi ama bizim ellerimiz paranın kiriydi…

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na göre ülkemiz cari açığını uyuşturucu parasıyla kapatıyor, kendisi de bunu engellemek için İngiltere’ye temiz para bulmaya gidiyordu.

Şükürler olsun ki Sterlin’in efendisi Bay Kemal Londra’nın dehlizlerinden temiz para buldu da ülkenin kursağından helal lokma geçti.

NOT: Bu hikâyedeki tüm kişiler Kemal Kılıçdaroğlu kadar gerçek; hikâyeler ise onun iddiaları kadar hayal ürünüdür.