Siyonist İsrail’in Filistin’in Gazze şehrindeki işgali ve katliamı 31 gündür devam ediyor. Her gün okullar, hastaneler, camiler, kiliseler, temel ihtiyaçların karşılandığı pazar yerleri, fırınlar başta olmak üzere sivillerin tüm yaşam alanları bombalanıyor. Hatta ölülerin yattığı mezarlıklar dahi hedef alınıyor. BM kuruluşlarının raporlamalarına göre Gazze’de hayatını kaybedenlerin yüzde 67’si bebek, çocuk ve kadınlardan oluşuyor.

Gazze’de yaşananlar dehşet verici. İnsanlığın yok edildiği büyük bir barbarlık. Arkasında siyonist ABD ve eli kanlı sömürgeci Avrupa’nın olduğu apaçık ortada. Batı’nın emir kulu olmuş, kendi ırkından olan Arap devlet liderlerinin sessizliği ise insanlığın bittiği yer.

Bu çağda, herkesin gözü önünde ve hatta canlı yayında, masum siviller insanın aklına ziyan verici şekilde katlediliyor. Öyle ki, evi bombalanıyor, hastaneye sığınıyor, hastane bombalanıyor, camiye sığınıyor, cami bombalanıyor, sığınma kamplarına sığınıyor, sığınma kampları bombalanıyor… Allah’ım bu nasıl bir dehşet!

Tüm dünya olup bitenleri seyrediyor. Sözde uygar Batı katliamları seyretmekle kalmıyor, destek açıklaması yapıyor. Birleşmiş Milletler etkisiz, İslam İşbirliği Teşkilatı sessiz. Araplar soydaşlarının katledilmesini aciz şekilde izliyor. En güçlü destek açıklamaları tarihi sorumluluğundan haklı olarak Türkiye’den geliyor.

Halkı Müslüman ülkelerin vatandaşları kendi konfor alanını bozmadan sadece dua ediyor. Dua, yapabilir olup yapmadıklarımızı Allah’a havale etmek değil, elimizden gelenin tümünü yapıp, Allah’tan kolaylaştırması için yardım istemektir. Gazzeli Arap Müslümanların işi Allah’a kalmış ise, Allah demez mi? Sizin aklınız yok mu? Hiç düşünmez misiniz? Allah Kur’anı Kerim’de onlarca ayette bu soruyu Müslümanlara sormuyor mu?

Eli kolu bağlanmış, akıl tutulması yaşayan insanlık Gazze’de yaşanan tüm vahşetleri 7’den 77’ye televizyon kanallarında seyrediyor. Türkiye’de de televizyon kanalları duyarlılık, farkındalık ve kamuoyu oluşturmak için savaş bölgesinde yaşananlar konusunda bilgilendirici haberler yapıyor.

Ancak siyonist İsrail’in çoluk, çocuk, kadın, hasta demeden yaptığı toplu katliamların ve katliamlardaki masum insanların çektiği acıların, ağıtların televizyonlarımızda sansürsüz veriliyor olmasının insanımız ve özellikle çocuklar üzerinde oluşturacağı olumsuz psikolojik etkiler de göz ardı edilmemelidir.

Özellikle çocukların bu tür görüntüleri görüyor olması ve yaşanan vahşetle ilgili olarak büyüklerin çocukların yanında yaptığı değerlendirmeler, kısa, orta ve uzun vadede çocuklar üzerinde telafisi ve tedavisi zor travmalar oluşturabileceği göz ardı ediliyor.

İnsanın başa çıkabil­me becerisini aşan olağan dışı stres içeren deneyimler olan travmatik olayların, genel olarak tüm toplumu olumsuz etkilediğini, ancak çocukları daha çok etkilendiğini ve riskli davranışlara yol açabildiğini yapılan bilimsel araştırmalarla biliyoruz.

Travmalar, gerçek bir ölümün veya ölüm tehdidinin bulunduğu, kişinin yaşamsal bütünlüğüne yönelik bir tehdidin oluştuğu, tanık olduğu ya da gördüğü sarsıcı deneyimlerdir. İşte televizyon karşısında insanlık dışı olayların çocuklar tarafından gözlemlenmesi, onlarda travma sonrası stres bozukluğu dediğimiz tedavi gerektiren psikolojik bir durum oluşturması kaçınılmazdır.

Tüm çocukların aynı olaya benzer tepkiyi verme­dikleri bilinmektedir. Bazı çocuklar duygularını açık bir biçimde öfke, kızgınlık veya protesto eder biçimde dışa vururken; bazıların da güven kaybı, kapana kısılma hissi, çaresizlik, elem ve kaybetme hissi oluşabilmekte.

Gazze’de çocukların ve annelerinin kapana kısıldığını televizyonda seyrederken gören ve duyan çocukların dünyanın güvenilir olmadığını düşünmesi, öfke denetimi sorunları yaşayabilmesi, isyankar davranışlar göstermesi beklenen psikolojik tepkilerdir.

Vahşet görüntülerine izleyen okul çağı öncesi çocuklar kırılgan oldukları için kendini sürekli kaygılı hisseder, her an bir şey olacak gibi tedirgin davranırlar. Olayla ilgili anıları zihninde canlandırabilirler. Uykularında bozukluk olabilir, altını ıslatabilirler. Yeme bozuklukları gelişebilir, iştahta değişiklikler olabilir. Konsantrasyon güçlükleri çekerler. Sosyal ilişkilerde sorun yaşayabilirler. Anneye bağımlı davranışlar gelişebilirler. Hırçın ve yaramaz davranışlar sergileyebilirler.

Okul çağı çocuklarında ise, okul çağı öncesi çocuklarının verdikleri tepkilere ilave olarak, okula gitmek istememe, dikkat sorunları, bilişsel güçlükler, isyan duygusu, öfke ve çatışmaların artması, sosyal ilişkiler zayıflama, karın ağrısı gibi olumsuz tepkiler gözlemlenebilir.

Burada şunun altının özellikle çizmeliyim ki, travma sonrası stres bozukluğunun etkileri birden bire ortaya çıkmayabilir. Bu durum çocukların olumsuz etkilenmediği anlamına gelmemeli. Ortaya çıktığında ise geç kalınmış olabileceği hiç akıldan çıkarılmamalıdır.

Bu bağlamda, toplumun tüm sorumluları başta olmak üzere özellikle ailelerin çocukların ruh sağlığını korumaları için bu tür haberlerden uzak tutmalarının ve hassasiyet göstermelerinin çok önemli ve gerekli olduğunu düşünüyorum.

Ortadoğu’ya barış gelene kadar siyonistler çocukları öldürmeye ne yazık ki devam edecek. Bize düşen hem buna dur demek ve tüm gücümüzle mücadele etmek hem de kendi çocuklarımızı her anlamda korumak olmalıdır.

Dünya kamuoyunun ve hatta zaman içinde İsrail halkının siyonizmi mevcut çatışmanın ve katliamların ana sebebi olarak görme noktasına geldiğinde, İsrail’in gerçekleştireceği de-siyonizasyon yani siyonizmden dünyayı arındırma çabası barışın nihaî temeli olacaktır.