21. yüzyılda vasat bulan gelişmeler küresel anlamda güvenlik algılarını değiştirirken, yeni güvenlik mimarisi arayışları da hız kazanmış diğer yandan özellikle de Avrupa ülkeleri başta olmak üzere savunma harcamalarını artırmayı önceleyen politikalar izlemeye koyulmuştur.

Böylesi bir atmosferde Türkiye’nin de elbette savunma sanayisine ağırlık vermesi tabii bir gelişmedir. Öyle ki bugün Türk Savunma Sanayisinin eriştiği kabiliyet tüm dünyanın dikkatini çekerken, ülkemizin bu anlamdaki geleceğinin milli, bağımsız ve dayatmalardan uzak bir çizgide şekillenmesine olanak tanımıştır. Türkiye, savunma sanayi anlamında attığı atılımlarla şu anda insansız savaş uçakları noktasında dünyanın önde gelen ülkeleri arasındadır. Erişilen bu imkân ile beraber kendi kendine yeterlilik açısından önemli bir mesafe de katedilmiştir. Diğer yandan yerli ve milli imkânlarla üretilen İHA ve SİHA’lar sınır içinde ve sınır ötesinde insanlığın huzurunu doğrudan tehdit eden PKK/YPG/PYD ve DEAŞ gibi terör örgütlerine yönelik yürütülen operasyonlarda gösterilen başarılara önemli katkılar sağlamıştır. Ayrıca yerli ve milli imkanlarla üretilen SİHA/İHA’lar 28 ülkeye ihraç edilmiş, ekonomik açıdan ülkemize ciddi kazanımlar sağlarken, ihraç edilen bazı ülkelerde yaşanan askeri gerginlikler ile iç çatışmaların da seyrini değiştirerek savunma anlamındakini kıymetini tekraren göstermiştir.

2011 yılında Suriye’de iç savaşın başlamasının ardından Türkiye’ye yönelik saldırıların başlamasıyla beraber ülkemiz, ABD’den patriot temini konusunda adımlar atmış fakat ABD patriot vermemiştir. Akabinde Türkiye, Rusya’dan S-400 hava savunma sistemini tedarik etmiştir. Rusya ile yapılan anlaşma sonrası ABD, Türkiye’nin parasını peşin ödediği F35 savaş uçaklarını vermediği gibi para iadesi de yapmayarak Türkiye’ye yaptırım uygulamıştır. Burada dikkat çeken hususlardan biri ise Hindistan’ın da Rusya’dan aynı hava savunma sistemini tedarik ederek aktif hale getirmesine rağmen ABD’den Hindistan’a karşı hiç ses çıkmaması olmuş, ABD ikiyüzlü tavrını bir kez daha ortaya koymuştur. Devam eden süreç içerisinde Türkiye, F16 talebinde bulunmuş, ABD ise bu talebi kendince bazı şartlara bağlama gayretine girmiştir. -Terör örgütlerine silah, mühimmat ve ülkesinde barındırmak gibi destekler veren İsveç’in NATO üyeliği bahsi-

Türk Silahlı Kuvvetlerinin hali hazırda envanterinde bulunan uçaklar yeterli olmakla beraber ilerleyen süreç içerisinde mevcut gücümüzün artırılması; küresel gelişmelerin seyrine bakıldığında önemli bir durumu teşkil etmektedir. Milli Savunma Bakanlığı’nın 2024 yılı bütçe görüşmelerinde Bakan Yaşar Güler, Türkiye’nin “Eurofighter Typhoon” tipi savaş uçaklarının temini ile ilgili olarak çalışmalar yaptığını dile getirmiştir. Geçtiğimiz gün Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya ziyaretinde ise konu gündeme gelmiştir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile baş başa görüşme ve heyetler arası çalışma yemeği öncesinde düzenlediği ortak basın toplantısında bir basın mensubunun Türkiye’nin talep ettiği uçaklarla ilgili hadsiz sorusu üzerine konuyla alakalı tüm muhataplarımıza mesaj niteliğinde tarihi bir cevap vermiştir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Eurofighter konusunda Almanya verir veya vermez. Dünyada savaş uçaklarını üreten sadece Almanya mı? Birçok yerden bunların çalışmasını yaparız, temin ederiz. Şu anda insansız savaş uçakları noktasında da Türkiye önde gelen ülkelerden bir tanesi durumuna gelmiştir. Bir basın mensubu olarak, bizi bununla tehdit etmeyin.”

Bugüne kadar savunma sanayi anlamında Türkiye’nin taleplerini reddederek baskı oluşturmaya çalışan çevrelerin tüm gayretleri boşa çıkmıştır. Geçmiş dönemlerde insansız hava araçları, mühimmat, füze gibi taleplerimizin karşılıksız kalmasının ardından bunların hepsini kendi imkânlarımızla üretme başarısını gösterdik.

Tam da bu noktada milli uçaklarımız olan KAAN ve HÜRJET projelerimizin önemi bir kez daha kendini göstermiştir. Türkiye alternatifsiz değildir. Türkiye çaresiz ya da muhtaç da değildir. Halen geliştirme ve test aşamasında olan milli uçak projelerimiz, gerekirse hızlandırılarak bu anlamdaki atılımımızı çok kısa bir sürede hayata geçirebilme irade ve kudretine sahip olduğumuz da muhataplarımız tarafından iyi anlaşılmalıdır.