En mutlu anlarımızda ya da en acı günlerimizde ortaya çıkıveriyorlar. Amaçları bizleri daha mutlu etmek ya da acılarımızı paylaşmak değil elbette. Paylaşma duygumuzu, dayanışma irademizi zehirlemek istiyorlar. Kin ve nefret bulaştırıp bir daha bir araya gelemeyecek şekilde ayrılalım istiyorlar.

Bunların değirmenine girmeyen, rüzgârına kapılmayan siyasetçilerimiz, akademisyenlerimiz, aydınlarımız da yok değil… Hükümeti yıpratmak masadıyla hemen tutuveriyor bir ucundan. Sonrası umurlarında bile değil…

Depremde, selde, heyelanda, yangında, patlamada, göçükte, trafik kazalarında, kızıl kıyamette bir anda öfke seli olup yağıyorlar. Yalan, iftira, karalama, tahrik, panik havası ne ararsan var…

En mutlu anlarımızı bile toplumsal öfkeye dönüştürmek için uğraş veriyorlar. Doğal gaz bulunduğunda, yerli otomobil üretildiğinde, savunma sanayiine yeni bir ürün eklendiğinde, petrol bulunduğunda, milli sporcularımız dünya şampiyonu olduğunda, göğsümüzü kabartan her durumda Türkiye’nin ve Türk milletinin paçalarından tutup çekiştirmeye başlıyorlar.

“Olmaz olsunlar” denilecek duruma düşenlere “ille de olsunlar” diye uğraş veren kelli felli isimler peydah oluyorlar.

***

Elazığ’da deprem çadırının önüne geçip, “nerede bu çadırlar?” diye veryansın ediyorlar.

Karadeniz’de sel bölgelerinde çalışan iş makinelerinin önüne geçip, “nerede bu yetkililer?” diye feryat ediyorlar.

Orman yangınlarında söndürme helikopterlerinin altına geçip, “bir tane helikopter göremiyoruz” diye yakınıyorlar.

Bu veryansın ekibi ve sosyal medya refakatçileri bu sefer de Bartın’ın Amasra ilçesindeki maden ocağında meydana gelen patlamada çıktılar ortaya. Olayın meydana geldiği daha ilk saatlerde emniyet teşkilatı, halkı kin ve düşmanlığa tahrik amacıyla provokatif paylaşım yapan 12 hesabı tespit edip soruşturma başlattı.

Maden ocağının kapısında bekleyen acılı ailelere rağmen; hesap sormaya giden, kendine göre patlamanın sebebini belirleyen, ihtimaller dâhilinde ihmalleri sıralayan çokbilmiş grubu hemen görevin başına geçti. Acıları paylaşmak, dertlere derman olmak, gözyaşlarını silmek bunların kitaplarında yazmayan davranışlardı. Bunların ilk görevi kara çalmak ve acıları büyütmekti… Geçmiş acılardan ders almak yerine kabuk bağlamış yaraları kanatmaktı…

***

Sayıştay raporu, metan gazı, yaşam odası, uyarıcı dedektörler daha neler neler…

Hemen sorumlu bile bulunmuştu! Bu işin arkasında hükümet vardı!

41 canımız gitti…

Madencilerimiz göçük altında ölümle pençeleşirken Türkiye Taşkömürü Kurumu dışarıda bu iddialara cevap vermekle meşgul ediliyordu. Nitekim iddiaların hepsinin asılsız ve dezenformasyon amaçlı olduğu açıklandı.

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, Diyarbakır programını iptal edip Bartın’a acıları paylaşmaya, yaraları sarmaya gitti. Sosyal medya hesabından açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "En küçük mağduriyete dahi izin vermeyecek, ailelerimize sahip çıkacağız" açıklamasında bulundu. Öncesinde de İçişleri Bakanı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı anında patlamanın olduğu bölgeye ulaştı. MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli de Genel Başkan Yardımcısı Sayın Sadir Durmaz’ı görevlendirip anında bölgeye ulaşmasını istedi. Milletiyle beraber olanlar anında harekete geçmiş, yaraları sarmanın telaşına düşmüşlerdi. Ama bunun aksine yaraları daha çok kanatmak ve ocaklara düşen ateşi söndürmek yerine daha çok harlamak isteyen sorumsuz siyasetçiler de vardı.

“Bu elim olayı takip edeceğim, olası ihmallerin hesabını sormak da boynumun borcu!” ifadeleriyle art niyetini gösteren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu gibi…

Olay yerine gittiğinde de aynı sorumsuzluğu göstermeye devam etti. “Ülkemize artık sabır dileyemiyorum, kalmadı sabrımız” dedi.

Şimdiye kadarki tüm şehitlerimiz için tükenmeyen sabrı bir anda bitiverdi.

***

İnsanlarımızı kaybettiğimiz her olay elbette sonuna kadar araştırılmalı.

Elbette, ihmal varsa titizlikle üzerine gidilmeli.

Elbette, sorumlular hukukun karşısına çıkarılmalı.

Elbette, elbette, elbette…

Siyasi çıkarlarınız, oy kaygılarınız, iktidarı yıpratma kumpanyalarınız, çakma kabadayılıklarınız bir müddet sonraya saklanmalı…

Önce acılar paylaşılmalı, şehitlerimiz toprakla buluşmalı.

Hiç olmazsa madencilerin yüzüne bakacak kadar yüzünüz kalmalı.

Yüz karaları!