Gelenleriyle gidenleriyle, yönetiminden, teknik heyetine, santrforundan, stoperine yeniden yapılanan Galatasaray için ligin açılışında oynanacak en zor rakipti Antalyaspor. Güney ekibi, 16 maçlık yenilmezlik serisiyle evinde Galatasaray ile kapattığı lige, aynı kadro, aynı oyun sistemi ve inanç ile yine Galatasaray maçıyla başladı. Öyle ki, geçen sezon son maçtaki kadrosundan bile yalnızca iki isim farklıydı.

Transferin en hareketlisi olmasa da en havalısı Galatasaray, isim açısından çok doyurucu, ‘takım’ olma konusunda eksikti. Alınan oyuncular uyumlu olabilecek nitelikte isimlerdi, ancak kuşkusuz zaman uyum için, takım olmak için dardı. Takım olup toplu oyun aklı devreye giremeyince, bireysel çözümlere yöneldi Galatasaray. Oyuncular ev sahibi baskısından kurtulduğu an Yunus, Kerem ikilisinin delici koşularıyla öne gidip, duran toplarla iş bitirme hedefindeydi. O kadar bireyseldi ki takım, golcü Seferovic topla buluşamadı. Organizasyon yoktu çünkü.

Oynamak isteği vardı yine de Galatasaray’ın. Ancak, rakip öyle istekle geçilebilecek bir takım değildi. Ki yarattıkları pozisyonlarda ve penaltıda Muslera devreye girmese, iş çok daha farklı olurdu.

Zaman zaman önde baskı kurdu Galatasaray. Zaman zaman savunmasındaki zaafları su yüzüne çıktı. Ancak, tüm maç boyunca golcüye verilen tek pas, Midstjö verdi, Gomis attı ve mutluluk...