Arap Baharı adı altında gelişen hadiseler vuku bulmaya başladığında Kuzey Afrika ve Orta Doğu’yu merkezine alarak genişleyen krizden sadece bir bölgenin istikrarının değil tüm dünyanın istikrarını etkileyecek gelişmelerin olabileceğini öngördü.

Bu krizin Suriye’ye sıçraması safhasında da yaptığı açıklamalarla konuya ışık tuttu.

Örneğin Suriye krizinin patlak verdiği ilk günlerde, Suriye’nin demokratik istikrara kavuşmasının ve normalleşmesinin öneminin altını çizdi, Suriye merkezli mezhep temelli çatışma ve etnik anlaşmazlıkların Türkiye’ye yansıması hâlinde ülkemiz açısından sıkıntılı sonuçlar doğurabileceğini vurguladı.

***

Suriye’de krizin giderek derinleşmesi sonucu ülkemize yönelen tehditlerin arttığı günlerde ise batı ucu Afrin’i ve doğu ucu Kandil’i içine alacak şekilde tesis edilecek bir güvenlik kuşağını muhtemel tehlikeleri en aza indirmek amacıyla önerdi.

Suriye krizine karşın çözüm arayışları, yalnızca açıklamalar vasıtasıyla kamuoyunun dikkatini çekmekle sınırlı kalmadı.

Yaşanan göç krizinin ülkemize etkilerinin en aza indirilmesini sağlamak amacıyla üyelerini akademisyenlerin oluşturduğu “Sınır Aşan Göçler Komisyonu”nu kurdurdu.

Mesele bilimin ve aklın ışığında incelendi ve sınır aşan göçler hakkında kalıcı çözüm alternatifleri üretildiği “Sınır Aşan Göçler Komisyonu Raporu” kamuoyunun bilgisine sunuldu.

***

MHP Lideri Devlet Bahçeli tüm bunları gerçekleştirirken CHP’nin başını çektiği tüm muhalefet partileri konuyu istismar alanı olarak gördü.

İktidara gelmeleri durumunda Suriyeli sığınmacıları göndereceklerini söylediler ama bu söylemlerini hayata geçirecek herhangi bir formül ile üretilmiş politikayı ortaya koymadılar.

Göç konusu onlar için her zaman iç politika malzemesiydi, alakası alakasız birçok durumu Suriyelilere bağladılar ve bağlamaya devam ediyorlar.

***

Suriye meselesini ganimet olarak görenlere, geçtiğimiz salı günü MHP Lideri Devlet Bahçeli’den tarihi bir uyarı daha geldi:

“Suriyeli sığınmacıların ülkelerine güvenli, gönüllü ve onurlu geri dönüşleri bu kapsamdaki siyasetimizin ana fikir ve felsefesidir.

Fransa’daki olayların Türkiye’ye sirayet etme ihtimalinden bahsedenlerin, Bursa’nın Mudanya ve Kocaeli’nin Dilovası ilçelerinde provokasyon çetelesi tutanların ateşle oynadıklarını, buna izin verilmemesi gerektiğini buradan bildirmek istiyorum.

Türkiye’yi tahrik ve taciz kıskacına alıp iç huzursuzluğa hapsetmek için fırsat kollayanlara müsamaha gösterilmemelidir.

Türkiye Fransa’ya benzemez, Türkiye onun bunun kirli emeliyle kaosa çekilemez.

Herkes aklını başına alsın.

Devlet, millet ve vatan üstünde kazı yaptırmayız.

Yabancı istihbarat örgütlerine piyonluk yapanlara göz açtırmayız.”

***

Ganimet avcıları bu uyarıdan üstüne düşeni aldı mı bilmem ama Türk milleti “Benim aklım hep Türkiye’dir” cümlesinin ne anlama geldiğini bir kez daha gördü.

Cepheleşmeyi körükleyerek, yapay düşman yaratarak Türk milletinin huzurunu kaçırmak isteyenlerin oyunları bir kez daha bozuldu.

Milliyetçi Hareket’in varlığı sürdüğü müddetçe Türk milletinin huzurunu bozmak isteyenlerin oyunları her daim bozulmaya mahkûmdur.