Belli ki, Sergen hocanın mesajı maçın başında futbolculara ulaşmış. İlk yarıda futbol adına ne gerekiyorsa yaptılar. Mücadele ettiler, topu olumlu kullandılar, bir gol bulup, iki net pozisyonu da Larin ile kullanamadılar.

Pjanij bildiğimiz gibiydi, Ghezzal eski günlerini hatırlattı, N’Koudou belki de takımın en iyisiydi. Montero-Vida ikilisi topları hep olumlu kullandı, rakibe şans tanımadı ve Umut Meraş artık takıma alıştığını gösterdi. Sırıtan futbolcular da vardı tabi ki. Mesela, Teixeira, mesela ayağına gelen pozisyonları değerlendiremeyen Larin. Onlarda diğerlerinin yanında kaynadı.

Ama ikinci yarıda her şey değişti. Skoru koruma paniği, ilk üç puan hevesi, futbolcuların geriye yaslanması, bir anda dengelerin değişmesine neden oldu. Defanstaki bir anlık gaflet beraberlik golünü getirdi.

Sergen hoca oyuna müdahale etmeye çalıştı ama olmadı. Bir türlü ilk yarıda tempoyu yakalayamadı Siyah Beyazlılar. Ne hastalıktan kalkan Batshuayi, ne Can Bozdoğan, ne Salih, ne de Necip çare oldu.

Ajax’ın ikinci golü ile birlikte iyice gardı düştü, yoruldu Beşiktaş. Taraftar da umudunu kesti, takımdan. Tamam Ajax çok iyi bir takım ama bu Beşiktaş da bizim bildiğimiz Beşiktaş değil. Nerede o 90 dakika boyunca rakibe kan kusturan, pozisyon bulan takım?

Ülkemizin puana ihtiyaç duyduğu dönemde 5 maçta “sıfır” çeken Beşiktaş’ta başta futbolcular olmak üzere, Sergen Yalçın ve yönetimin şapkalarını artık önlerine koyma zamanı gelmiş, geçiyor bile. Avrupa yok, lig de tehlikede. Hedefsiz Beşiktaş’ı kötü günler bekliyor.