Kemal Kılıçdaroğlu’nun gizli kapaklı yürüttüğü siyasi dümenlerin birer birer patlak vermesi, kapanmamış yaraların üzerine tuz ekmeye devam ediyor. Hüsranla sonuçlanan bir seçimin ardından normale dönüşün bir türlü sağlanamadığı CHP’de sular durulacak gibi değil. Seçim atmosferinde Ali'nin külahını Veli'ye, Veli'nin külahını Ali`ye giydiren Kemal Kılıçdaroğlu’nun HDP’yle ayrı, Ümit Özdağ ile ayrı, masadaki minör ortaklarıyla ayrı koldan yürüttüğü Bizans politikası duvara toslamıştı.  

Şimdi de Kılıçdaroğlu’nun herkesten gizli atadığı danışmanların isimleriyle, bu isimlerin partinin başını ağrıtacak eski paylaşımları sosyal medyaya düşürüldü. Tüm eforuna rağmen muhafazakâr muhitin çekim alanına giremeyen Kılıçdaroğlu şahsıyla ilgili “zavallı, hain, kanı bozuk” gibi ifadeler kullanan, Atatürk’e ve CHP’li kesime türlü hakaretler eden Perinaz Mahpeyker Yaman ile yine kendisinin darbe gecesi nerede olduğunu sorgulayan Cevdet Nasıranlı’ya danışmanlık hediye ederek muhafazakârlara yakınlaşacağını sanmış.

Kılıçdaroğlu yakın bir zaman önce Nuşirevan Elçi diye Kürdistan sevdalısı bir avukata da danışmanlık görevi vermişti. CHP’de makam ve mevkiler, partinin imajıyla beraber paspas seviyesine iniş yapmış durumda. Gelene danışmanlık, gidene milletvekilliği vermekten partinin yüz yıllık kurumsal itibarı yerle bir oldu.   

Seçime doğru “Bizdeki seçmen listesi YSK’da yok” diyerek hâkimiyet havaları estiren Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendisine küfredenleri yakın çalışma ekibine dâhil edecek kadar dünyadan bihaber olduğunun ortaya çıkması aynı zamanda muhalif seçmenin yıllardır nasıl söğüşlendiğini gösteren örnek bir durum oldu.

CHP, Kemal Kılıçdaroğlu döneminde ulusalcılara ne ekmek ne de su verilen, ama Kürdistancı, Kürtçü, Atatürk’e ve milli değerlere küfredenlerin akın akın içeri sokulduğu bir parti hâline geldi. Koskoca CHP kendi kadroları içerisinden siyaset yapıcı elemanlar yetiştiremedi, muhafazakâr alanda kılavuzluk yapmaları için kendilerine galiz küfürler edenlere muhtaç edildi. Bu ‘muhafazakâr’ danışmanlar Kemal Kılıçdaroğlu’nun seccadeye basmasını bile engelleyemedilerse ne işe yaradılar? Yarın bu konuları da sızdıranlar olursa vakıf olacağız… Şimdilik bilinen en net durum CHP’nin içine düştüğü vahim tablodur. Ve bu vahim tablo, Kemal Kılıçdaroğlu’nun hataları, sapmaları falan değil, temel siyasetinin parçalarıdır.

Mustafa Kemal Atatürk’e “kefere Kemal” diyen Mehmet Bekaroğlu’nu CHP’den milletvekili yapan, PKK’lı teröristlerin acısına, ölüsüne sahip çıkma görevini yürüten Sezgin Tanrıkulu’nu partinin vitrine çıkaran, “23 Nisan'dan bir sonraki gün neydi? Bilmek istemeyenler için ipucu: 1915" diye tweetler atarak sözde Ermeni soykırımını cilalayan Canan Kaftancıoğlu’nu İstanbul İl Başkanı yapan, Ermenistan işgaline son veren Karabağ Savaşı’nı ‘maalesef’li sözcüklerle yorumlayıp Türkiye’nin bölgeye cihatçıları saldığını söyleyen Ünal Çeviköz’ü genel başkan yardımcısı yapan kimdi? Atatürk’ün resimleri kimin döneminde “Artık yeni şeyler söylememiz lazım” denilerek çöp kovasına atıldı? Kim Kuvayımilliyeci CHP’yi mezhepçilerin ve Kürtçülerin siyasi oyuncağı hâline getirdi? Soruların cevapları çorap söküğü gibi Kemal Kılıçdaroğlu’nun koltuğuna uzanıyor. İktidara gösterilen direniş motivasyonunun onda birini işgal edilmiş CHP’yi kurtarmak için göstermeyenler Kemal Kılıçdaroğlu’na hiç kızmasınlar, oturup dertlerine yansınlar. Atatürk’ün partisini böyle içler acısı bir hâle düşürdükleri için “kendim ettim kendim buldum” türküsünü söylesinler.